Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Merhametli olanlar... Bunlara Rahman olan Allah merhamet eyler. Yerde olanlara merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet edeler.”
Manası ve tasavvufi yönden tefsiri:
Ey cüz’i ruh, sır ve ruhani kuvvetler... Keder şüphesinden yana temiz olan, Rahmani damga taşıyan rahmet feyzini saçınız. Kime bilir misiniz? Kendinize... Beşeriyet vasfınızın arzına.
Yani bu tabii varlığınızın toprağına... Ve onları çağırınız, şer’i hükümlerin esasına uysunlar. Onlara muvafakat etsinler.
Tabii sıfat taşıyan resmiyetler de manen muhalif davranmaya...
Bu işe böyle devam ediniz. Ta ki feyyaz olan külli ve ilahi ruhumuz, Sema mertebesinden yükseklik getire, rıfat vere. “Neyle bunları yapar?” Derseniz, “Rabbani varidat şimşeklerinin eseri ile, Rahmani tecellilere ait nurların doğmaları ile...” deriz.
Bunlar yaptıklarınıza birer mükafattır. Yani amellerinize. Ama yararlı amellerinize.
Nasıl ki Hak Teala, Vehhab ismi hürmetine manalar feyzini ve rahmani hikmetlerine önce ruha verdi, ruh da sırra, sır da kalbe, kalp de nefse, nefis de diğer duygulara ve onlarda cisme...
Netice: Her kim, şefkat ve merhamet vasıflarına bürünürse, Yüce Rabbın rahmetini kazanmış sayılır. Yavaş yavaş ondan gelen rahmet nesimi (latif rüzgar) önce ruhunu sarar; sonra derece derece bütün dış yapısını kaplar. Ama dış temiz olunca... Ama şer’i hükümler onda eksiksiz tatbik edilince. Aksi halde, gelmiş olsa dahi kaçar gider.