9. NEFS TEZKİYESİ VE KURAN-NEFSİ NATIKA
“Biz Kur’andan iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan ayetler indiriyoruz. Zalimlerinde ancak zararını arttırır”
(İsra/82)
Kur’an her ayetiyle insanlara şifadır. Kişinin nefsi hakikati Allah’ın nurundan ve Kur’anın sırrındandır. Bu nedenle Kur’an ile meşgul olan nefs tezkiyesi içine girmiş olur. Nefsini karanlıklardan nur yoluna ulaştırmış olur. Yani sıhhat ve şifa bulur. Bunu belirten kudsi hadiste şöyle buyurulur: “Sefere çıkınız, sıhhat bulur, ganimete ulaşırsınız” Seferin bir manası da Kur’an içinde yolculuk yapmaktır. Kur’an ile birlikte olan nefsini NUR ettiğinden hakikatine ulaşmaktadır. Bu ise şifa kaynağıdır. Aynı zamanda Kur’an sırf zikir ve nurdur. “Ben, Beni zikredenle beraberim” kudsi hadisi ve “Beni zikredin, Bende sizi zikredeyim” (Bakara/152) ayetiyle Kur’an’la meşgul olan “Allah ile” birliktelik içindedir. Hem Kur’an, hem Allah ise sırf rahmet ve nurdur. Kur’an ile meşgul olan ise hem nura, hem şifaya hem de rahmete kavuşmuş olur ki bu hakikat ise insanın ganimeti olmaktadır. Zalimlere ise nefsi hakikatlerine zulmettiklerinden onlara sırf zarar olarak ulaşır, iman etmedikçe.
Bu ayetin batıni anlamıdır. Zahiri olarakta bu geçerlidir. Alemler, dolayısıyla insan fiili Kur’an, temsili ve tafsili Kur’an olduğundan Kur’an okuyan kendi hakikatini hem batıni hemde zahiri olarak şifaya ulaştırır. Zira her hücre ve atom kendi hakikati üzerine çalışmasını sürdüreceğinden zahiri olarakta Kur’an şifa, rahmet ve nur olacaktır. İnsan vücudunda zahiri olarak yolundan çıkan bir hücre (örneğin kanser hücresi) olacak olursa, kendi yolundan çıktığı için zalim vasfını kazanacaktır. Bu zalim vasıflı hücrede Kur’an ile yok edileceğinden, Kur’an rahmet üzerine rahmet, şifa üzerine şifa, nur üzerine nur olacaktır. Ayet hem zahiri hem batıni ile bizi Kur’an yolculuğuna çıkmaya davet etmektedir. Bu yol seyri sulük olup “tasavvufta tevhid ve nefsi irfan yolu” dur. Allah bizi ayetlerini hakkıyla hem zahiri hem batıni olarak idrak edenlerden eylesin. AMİN.