Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

T.İ. 104. Benlik Vehmi-Şirki Ve Bu Şirkin İlahları = Tağut


BENLİK VEHMİ-ŞİRKİ VE BU ŞİRKİN İLAHLARI = TAĞUT


“Şirk ve en büyük zulümdür” (Lokman/13) ayeti ve “Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışındaki şeyleri ise, dilediği kimse için mağfiret eder. VE kim Allah‘a şirk koşarsa, o takdirde, o koyu bir dalalete sapmıştır. (NİSA/116)

ŞİRK; “ALLAH” kelimesi ile ifade edilen ve “İLAHINIZ TEK (VAHİD) BİR İLAHTIR” ifadesi ile açıklanan HAKİKATE uymayan bir ilah anlayışına sahip olmak, bu zanni-hayali ilaha tapmak ve davranışlarını (ibadetini) “ALLAH” hakikatine göre düzenlemeyip, zanni –hayali “İLAH” anlayışı doğrultusunda düzenlemek, bu surette KURANDAKİ VE MUHAMMEDİ SÜNNETTEKİ ALLAH İDRAKİ“ dışında bir ilah veya ilahlar edinmek, demektir.

Kuran bu sahte ilahlara- TAĞUT- adını vermiştir.” Tağutlarını imamı ŞEYTAN-İBLİS” dir. Tağut kısaca MUDİLL  tecellisidir. Tağut, kaynağı ise BENLİK VEHMİ olup kendini ve her şeyi Hakk’tan ayrı görmektir.

Hz.Ali Efendimiz: “Cemsiz fark ŞİRKTİR; farksız cem zındıklık; cem ve farkın beraberliği TEVHİDdir “buyuyarak; bize şirki ve kurtuluş yolu TEVHİD’in sırrını açıklamıştır. İşte ŞİRK’in  temeli FARK mertebesinde KESRET ( çokluk) te kalmak, kendini ve her şeyi HAKK’tan ayrı görmek, ötelerde bir Allah anlayışı ile Rububiyet, Uluhiyet sırrından habersiz yaşamaktır. Böyle bir yaşantı “SAHTE İLAHLARI” doğurmaktadır. Bu nedenle Allah şöyle buyurmaktadır.

“Andolsun ki biz her ümmete Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye bir resul göndermişizdir.(NAHL/36)

“Bütün peygamberler “La ilahe illallah, hakikatini tebliğ” ile gönderilmiştir”  buyurulduğundan; tağut bu tevhid sırrını, bozan her şeydir. Resul – Kitap göndermesi amacı insanları “zandaki ilah=tağut”anlayışından kurtarmaktır. Allah şöyle buyuruyor:

“Kim tağutu reddeder ve ALLAH’a iman (yümmi billahi) ederse, o kopması mümkün olmayan sapsağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir” BAKARA/256

Yukarıdaki ayette tağut ve şirkten kurtulmanın yolunun BİLLAHİ sırrıyla İMAN olduğu ve bu şekilde imanın sağlam bir TEVHİD kulpu olduğu ifade edilmektedir. Böyle bir iman “BİLLAHİ VE HU SIRRI İLE İMAN” makalemizde açıklanmıştır. Böyle bir imana sahip olmayanları” ZANNİ İLAHLARA= TAĞUT ibadet edebilecekleri uyarısında bulunan Hakk:

“Tağuta ibadet etmekten sakınıp Allah’a yönelenlere, işte onlara müjde vardır” Zümer/17

Bu ayet henüz   “Billahi sırrına ulaşamayan ancak Allah’a yönelenler, yani seyri süluk ve  irfan yoluna çıkanlar müjdelenmektedir.

Allah’a yönelmenin nasıl olacağını Efendimiz şöyle açıklıyor; “Nefsine arif olan Rabbine arif olur” Kişi kendi NEFSİ HAKİKATİNE VAKIF olmaya başladığı zaman, Benlik vehmi ve şirkının farkına varmaya başlar. ”Vücudundan (varlığından) daha büyük günah olamaz.” Hadisini nefs hakikati bilgisiyle birleştirdiğinde, BENLİK ŞİRKİNDEN kurtulmaya ve Allah’a yönelmeye yani MİRAÇ-TEVHİD yoluna çıkmış demektir. İŞTE Allah bu ayette bu yola çıkarak, tağutlardan(zandaki ilahlardan) kurtuluş, Hakk’a vuslat yoluna girmiş demektir. Müjde ise bu yola çıkanın Allah’ın Rahmeti ile muamele etmesidir. Zira ayette; “Allah iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır. Onları zulmetten nura eriştirir. İnkar edenlere (keferi-kafir) gelince onların dostu tağutlar derki onları nurdan zulmete götürürler” (Bakara/257)

İşte irfan yolu, karanlık-zulmet nefsi emmareden nur olan safiye-zekiye nefse yapılan yolculuktur. Seyri süluk-irfan yolu; zulmetten NUR’a ulaşmaktır. Tersi ise nurdan zulmete düşmektir. Yani nefsi emare-VEHMİ BENLİK ateşine yuvarlanmaktır “TAĞUT” KELİMESİ ile kastedilenler ise:

1.Vehmi Benlik yanılması

2.İnsan ve cin şeytanları

3.Tağutların imamı şeytan ve şeytani insanlar

4.Zalimler

5.Nefsine zulmedenler

6.Nefsinde ürettiği zanni- hayali sahte ilahlar-putlar

7.Kahin-sihirbaz gibi sahte ve yalan söz ve mana üretenler

8.Bunların benzeri her nefsin zannıyla ürettiği birbirinden farklı olan zanni-hayali ilahlar

“Tağutların imamı iblis-şeytandır denmesinin sebebi” Hakk’ın herkesin nefsindekini bilmesi nedeniyle, şeytanın o nefisteki “suret –zanni ilahi” nasıl türettiğini de bilmesidir. Bu ise BENLİK VEHMİ kaynaklıdır. Zira şeytan-iblis kibir ve gururun- VEHMİ BENLİĞİN Kuran’daki temsilcisidir. Ayette: “Hani meleklere “Adem ‘e secde eden” demiştikde, iblis dışında hepsi secde etmişlerdi. İblis kibirlendi ve kafirlerden oldu“ (Bakara/34)

“Ben ateştenim, o topraktan diyerek BENLİK VEHMİ üzerine ÜSTÜNLÜK DAVASI (kibir) ekledi. Bunun kaynağını ise Hakk şöyle açıklıyor: ”İblis cinlerden idi. Rabbinin emri dışına çıktı” (Kehf/50)

Yani HADDİ AŞTI. Hakk ve hakikati örttü ve KAFİR oldu. İşte tağut; hak ve hakikati kısmen veya tamamen örten ve bu suretle açık…, gizli her türlü şirke yol açan ve TEVHİD SIRRINA ulaşmayı engelleyen HERŞEY olup TAĞUT kelimesi ile ifade edilmiştir.

“Şeytan tağutların imamıdır” buyururlar ve ayetle “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır” (Yasin/60)

Buyurularak TÜM İNSANLIK uyarılmıştır.

“Melekten gelen ilham dine uygun olur. Şeytandan gelen vesvese dinden ayrılmaya sebep olur” buyurularak tüm insanlık İLME davet edilmiştir.

“İlmin farz oluşunun sırrı budur. Zira DİN, İLİM İLE KAİM OLUR.

Bu konuda Hakk şöyle buyuruyor:

“Sana indirilenlere ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi ?

Tağutu reddetmeleri kendilerine emrolunduğu halde, hüküm vermesi için Tağut’a başvurmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları iyice saptırmak (dalalet) istiyor (NİSA/60). Bu ayet ışığında; “Allah’a ortak koşan (müşrik) kimse şüphesiz derin bir dalalete düşmüştür. (NİSA/116) ve  “Kim imanla küfrü değiştirirse şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış (dalalet)  olur” (Bakara/108).

“ŞİRK DALALETTİR” hakikatini bize bildirmektedir. Mudıll nefsi şirk içinde olanların içinde bulunduğu isim tecellsidir. Talep kaynağı BENLİK VEHMİdir.Vehmi Benlik, Hakk’tan “ Mudill ilmiyle tecelliyi talep eder. Sünnetullah budur. Zira dalalet; Hak yoldan sapmaktır. NEFSİ talebi böyle olanları Hakk şöyle belirtiyor: “Bir kısmı hidayete erdi. Bir kısmınada dalalet hak oldu(dalaleti hak ettiler) Muhakkak onlar Allah’tan başka şeytanları veli edindiler. Ve onlar kendindin hidayete erdiklerini zannediyorlar.” ARAF/30

İşte ayet ZANDAKİ İLAH’ın nefisteki Mudill tecelli talebi ile oluşan “SAHTE İLAH” olduğunu ve kişileri dalalete götürdüğünü ve şirke düşürdüğünü vurgulamaktadır. 

Bu yüzden Efendimiz TÜM İNSANLIĞI uyararak: “Dinini kimden aldığına iyi dikkat et. İstikameti doğru olanlardan al,  eğrilerden alma” buyurmuştur. Bu uyarıyı anlatan ayette:

“Ey babacığım! Şeytana ibadet etme! Muhakkak ki şeytan Rahman’a asi oldu” (Meryem/44)

Ayette RAHMAN denmesizin nedeni; Rahman mertebesini ilahi ismi ve sıfatının gerçek hüviyetleri ile zuhur mertebesi olması nedeniyledir. İşte şeytan=mudil bu Hakkani ve ADİL ruhunu bozarak insanların nefsine tecavüz etmekte ve onları TAĞUT anlayışına sürüklemektedir. İşte ZANDAKİ İLAH için şu iki ayet önemlidir.

“Hevasını ilah edineni gördün mü? Allah onu ilim üzere dalalette bıraktı. Ve onun işitmesini ve kalbini mühürledir. Görmesi(basar) üzerine perde çekti. Bu durumdan sonra Allah’tan başka kimi hidayete erdirir? Hala tezekkür etmez misiniz” (Casiye/23)

“Farklı farklı ilahlar mı hayırlıdır, yoksa Vahid ve Kahhar olan Allah mı” (Yusuf/39) ayeti bizi “TEK İLAH ALLAH” tevhidini davet etmektedir.

“Kıyamet günü Allah insanları toplar ve derki; “Kim hangi şeye ibadet ediyordu ise ona tabi olsun. Böylece güneşe ibadet eden güneşe tabi olur, aya ibadet eden aya tabi olur. Tağutlara ibadet eden de tağutlara tabi olur” buyuran Hz. Resul, “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” Hadisini hakiki manada ifade etmiştir Herkes taptığı ilah ile beraber olacaktır. Faydası olur mu?

Efendimiz şöyle buyurmuşlardır. “Hakk Teala Hazretleri kıyamet gününde halka bir suret ile tecelli edip: “Ben sizin ala Rabbinizim” der. Halk ise senden allah’a sığınırız derler. Üç kez farklı suretlerde tecelli eder ve hepsinde de halk o tecelliyi reddeder. Hakk daha sonra, onların itikatları suretinde tecelli eder. O vakit o surete secde ederler.”

Ariflerin dışında her insanın zannında ve hayalinde yarattığı bir “ilah” anlayışı vardır. Arif ise her surette Hakk’ı müşahade eder. Bilir ki, Tek Vücudda göz ancak Hakk’a nazar eder. Vücudda O’ndan başka mevcud yoktur ki görülebilsin. Zira hakk her surette “ZAHİR” olandır. Her sureti O’nla mevcuddur. Zandaki ve hayaldeki ilah ile kendini kayıtlayan kişi, kendi yarattığı suret üzere Hakk’a ibadet eder. Hakk, mahdud muhtelif suretlerde zahir olduğu halde, zandaki ve hayaldaki ilah suretiyle kişi Hakk’ı kayıtlamış olur ve Hakk’ı bu nedenle kamil manada tevhid edemez. Bu ise Vücud şirkidir. Hakk’ı bazı suretlerde kabul edip bazı suretlerde red etmektedir. Halk yani her suret ise, Hakk’ın zahiri olup, halkın hüviyeti ve hakikati ise Hakk’tır. Taayyünü ve sureti ise halk adını alır.

 Tek vucüd hüviyetinde her mazhar ve surette O’nu müşahade edenler ise ariflerdir. Cahil kişi ise Hakk’ı tüm mazharlarda müşahede edemeyeceğinden Hakk Teala, onun tahayyül ettiği surete uygun olarak tecelli edince, Hakk değildir, diye inkar eder. Cahil, Hakk, bu kişiye itikadına uygun olan surette tecelli ettiğinde ise, bu Hakk’tır der. Arif ise hangi surette tecelli ederse etsin Hakk’ı kabul eder. Arifin kabülü tevhid üzeredir. Arif hem tenzih hem teşbih ederek tevhid ettiğinden Hakk’ı halkta, halkı Hakk’ta tek vücud hüviyetinde müşahede eder. Bu şuhuda “Muhammedi Şuhud” adı verilir. Eğer cahilin kabul ettiği suretler Hakk, diğer suretler Hakk’ın dışında olursa, iki ilahın ve iki vücudun olması gerekir ki bu tevhidin aksidir. Yani reddedilen suretler hakk’ın vücudunun gayri olsa, iki vücud olması lazım gelir. İki vücuda hükmeden iki ayrı ilah tasavvuru ortaya çıkar ki bu TEK KURAN İLAHI olan ALLAH anlayışının aksidir.

Bir kimse Mutlak Vücud-ı Hakk’tan kendi sureti üzeri olan Hakk’ı, Hakk’ın vücudunda, Hakk ile görse, o kimse hakk’ı arif olur. Şuhud ehli Arif olmayan, her bir şahsın, zihninde tasavvur edip itikad ettiği birer ilah vardır. Bu kişiler bulundukları çevre ve doğumlarından itibaren elde ettikleri bilgi, işittikleri ve gördüğü vasıfları bir araya toplayıp, bunları zihinlerde cem ederek birer ilah tasavvur ve tahayyül  ederler. Bu suret onların kendi nefislerinde yine kendi nefislerinden icad ettikleri ZANDAKİ VE HAYALDEKİ İLAH’dır. Ve onların ibadeti dahi bu ilahadır. Nefislerinden icad ettikleri bu ilaha tapmış olurlar. bu nedenle ayette “Hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkan/43) buyrulmuştur. Böylece ibadetlerinde nefislerine tapmış olurlar. Kuran’daki Allah anlayışına değil. Böylece “La ilahe illallah” sözlerinde hakikat üzere söylenmiş olmaz. Nefislerinden yarattıkları zandaki ve hayaldeki ilah anlayışı ise putperestlikten başka bir şey değildir. Aralarında şöyle bir fark vardır ki, putperestlerin putu zahir olduğu için herkes onu görür. Bu kişilerin putu gizlidir ve yalnız kendilerine mahsustur. Bir kişinin hayali putu, bir diğerine uymaz. Bu nedenle her kişinin ilah anlayışı da birbirinden farklıdır.

Kuran ve Hz. Muhammed (sav) işte bu farklı ilah anlayışlarını “TEK İLAH OLAN ALLAH” anlayışını yerleştirmek içindir, bütün peygamberlerin telkini “la ilahe illallah” sözüdür. Tasavvufun amacı da hedefi de, kelime-i tevhidi müşahedeli olarak yaşatmaktır. Bu amaca ve hedef ulaşmak ise ancak irfan yolundan ve tevhid eğitiminden geçmekle mümkündür.

KAFİRUN SURESİ, zandaki-hayaldeki ve her türlü İLAHİ-MABUDU-TAĞUT ‘u Küfür tebdili ederek bizi uyarıyor ve nefsimizi koruma altına alıyor. “De ki Ey kafirler!. Ben sizin taptıklarına (mabudunuza)  tapmazsınız Ben asla sizin mabudunuza tapıcı değilim. Sizde benim mabuduma tapıcı değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

İHLAS SURESİ; Kuran’ın ve Muhammed’in Allah’ını açıklıyor nefsimize bu hakikati işliyor. İşte bu sır nedeniyle Efendimiz.” Sabah namazının ilk sünnetinde ve akşam namazının sünnetinde ilk rekat KAFİRUN, ikinci rekatta İHLAS suresini çok sık okuyarak, SÜNNET kılara; bize TEVHİD SIRRININ tatbikatını bildirmiştir.





önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam344
Toplam Ziyaret888136
Hava Durumu
Saat
Takvim