DÖRT UNSUR= TOPRAK, SU, HAVA, ATEŞ HAKİKATİ
İnsanın toprak, su, hava ve ateş unsurlarından teşekkül ettiği çeşitli makalelerde vurgulanmıştır. Bunlar hakkında şahsi tasavvufi görüşlerimi belirtmek istiyorum:
“Nefse ve onu sevva edene andolsun “ (Şems/7) ayetinde anahtar kelime nefs ve SEVVA fiilidir. NEFS hakkında değişik makalelerde yeterli bilgi vardır. SEVVA fiili “ DİZAYN ETME-DÜZENLEME-SEVİYELENDİRME” anlamını taşımaktadır. Aşağıdaki ayetlerde bu fiil geçtiği için ve konu ile alakalı olduğundan söz konusu ayet öncelikle belirtildi. TOPRAK ile ayetlerde bu kelime kullanıldığından öncelikle belirtildi.
“Onu SEVVA edip içine (fiHİ) ruhumdan nefh ettiğim (üflediğim) zaman ona (lehu)secde edin.” (HİCR/29) Bunda üflenen materyal Kuranda salsalin olarak toprak anlamında meale alınmıştır.
“Onu sevva edip içine ruhumdan nefh ettiğim zaman ona secde edin” (SAD/72) Bu ayetlede nefh edilen materyal TİN olarak belirtilmiş ve meallerde toprak olarak belirtilmiştir. TİN kelimesinin bir manası da NEFS’tir. (www.almaany.com:kaynak) işte TOPRAK gerçek- hakiki manada NEFS-İ KÜL (NEFSİ NATİKA) temsili olup zahir temsili topraktır.
Tin Suresinde: “Vettini“ ayetiyle nefse yemin edilmesi ve başta verilen (ŞEMS/7) ayetinde nefse yemin edilmesi ve tüm belirtilen ayetlerde sevva fiilinin kullanılması bu hakikati güçlendirmektedir.TİN-İNCİR anlamı da bu görüşü desteklemektedir. YAŞ İNCİR zahiren “NEFSİN VAHİDETİN=TEK NEFS” temsilidir. YAŞ incir açıldığında içine dikkat edilecek olursa, erkek üreme materyali SPERM ve Kadın üreme materyali OVUM ( yumurtalık) her bir yumurtaya-bir sperm olarak dizayn edildiği görülecektir. Bu da insanın zahiri-beden yapısını oluşturan “genetik materyali “ işaret etmektedir. Hangi spermin, hangi yumurtayı dölleyeceğine de işaret ettiğinden KADER SIRRI ile de ilişkilidir. Bu sırlar NEFS görüşümüzü destekler. HİCR /28 ayetinde “ Ve iz kale rabbuke lil melaiketi inin halikun beşeren min salsalin min hamein mesnun “ denmektedir.
Tin suresinde, insanın ahsen-i takvim olarak yaratılması, Hakikat-i insaniye’ye ve baştaki TİN de NEFSİ NATİKA ‘ya işaret etmektedir. SALSAL VE MESNUN kelimeleri de bu mana da olup salsal toprak-su-ateş-havanın birlikte bulunuşunu ifade etmekte olup, MESNUN kelimesi sureten şekil verilmesi olup taayyün suretinde şehadet aleminde zuhurunu ifade etmektedir. SALSAL kelimesi batinen Hakikati İNSANİYE’ye işaret etmektedir. HİCR/26 yetinde “ Ve lekad halaknel insanemin salsalin min hamein mesnun “ buyurularak söylediğimiz konuya işaret edilmektedir. Tin suresinde aynı konuda “ Ve lekad halaknel insane fi ahseni takvim” buyurularak NEFSİ NATİKA (Hakikat-i insaniye) ya işaret edilmekte, mesnun kelimesi ile de şahdet aleminde beşer taayyün sureti kastedilmektedir. Aynı konu Rahman suresinde ilk dört ayetinde “Rahman Allemel Kuran. Halakel İNSAN “Allemehul beyan” olarak belirtilmiştir. Rahman/14 ayetinde İNSANİN halikiyi SALSALİN kelimesi ile ifade edilmiş ve meallede toprak denmiş, tefsirlerde ses veren anlamında kullanılmıştır. RAHMAN kelimesi, Nefesi Rahman oup salsalin kelimesi ile nefse üflenen RUH materyalini taşımaktadır. RUH, ile üflenen KURAN olup, Nefsi natikanın kuran sırrı oluşunun ifadesidir. Halakel İNSAN derken bu RUH ifade edilir. Yukarıdaki ayetlerde üflenen (nefha) RUH budur. “İnsan ve Kuran bir batında doğan ikiz kardeştir “ hadisi ve “Yasin Velkuran hakim” ayetleri bu sırrı açıklar. SALSAL =su-toprak-hava-ateş karışımı olarak belirtilir.
Toprak tasavvufta tevazu, teslimiyet, sadakati canlılık (hayy), eminlik, ana olarak tanımlanmaktadır.
TOPRAK, NEFS örneğidir. İyi ve kötü ne ekilirse, o biçilir. Nefs ve toprak alıcı ve vericidir. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri şöyle buyurmuştur: “Maneviyat erleri toprak gibi olmalıdır. Toprağa kötü şeylerde atılır. Fakat toprak hep iyi şeylerle karşılık verir”
Hz. Ali’ye Efendimizin Ebu- Turab (Toprağın Babası) demesi O’nu Nefsi Küll’ün temsil etmesi nedeniyledir. “Ba’nın altındaki NOKTA BENİM” buyurması NEFSİ KÜL (Nefsi Natika) mertebesinin temsili olduğunun ifadesidir. Efendimiz “ Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız” buyurması NEFSİ KÜL=NEFSİ MUHAMMEDİ=ZATİ NEFS mertebelerini işaret için Efendimiz “Adem su ve balçık arasında iken ben peygamber idim” buyurmuştur.
“Topraktan geldik, toprağa gidiyoruz” ifadesi “İnna lillahi ve inne ileyhi raciun”ayetiyle nefsimiz işaret edilmektedir.
Toprak; İLİM, HİKMET ve MARİFETULLAH temsili olup, Ebu Turab ‘ın bir anlamı da bu hakikatleri Hz. Ali’nin taşıdığına işaret edilmesidir. “Ali ilmin kapısı, BEN şehriyim” hadisiyle bu sırra işaret etmiştir.
“Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yaklaşın . Ve nefislerinizi için önceden hazırlık yapın ve salih ameller takdim edin. Allah’a karşı TAKVA sahibi olun ve O’na (mulakuHU) kavuşacağınızı bilin. Müminleri müjdele” (BAKARA/223)
İşte ayette KADIN, Nefsi natikayı temsil etmektedir. Zira nefs kelimesi Arapçada dişil olduğundan bu ifade kullanılmıştır. TOPRAK ANA terimi TARLA kelimesi ile örtüşmektedir. Ayrıca KADIN, RAHİM sırrı ile hayydır. Çocuk doğurur. Mevlana Hz.leri “Kadın Allah’ın nurudur. Adeta mahluk değil HALİK’tır. “buyururken, TEZKİYE olmuş KAMİL NEFSİ NATİKAYA işaret etmektedir. KADIN-NEFS-TARLA (Toprak) ifadelerin çok önemlidir. Zira Efendimiz “Dünya ahiretin tarlasıdır” buyurmuşlardır. Burada “dünya” nefs mertebesinde olup, bizim emrimize verilmiştir. Kudsi Hadiste ‘de “NE EKERSEN ONU BİÇERSİN” denerek bizim hayır ve şer olarak nasıl davranacağımız sınanmakta olduğumuzu ifade etmektedir.
“Kim iyilik yaparsa NEFSİ tehindedir. Kimi kötülük yaparsa NEFSİ aleyhinedir. Rabbin kullarına zulmedici değildir” (Fussilet/46) ayeti bu sırrı anlatır.
“Sizi ondan yarattık. Ve sizi oraya geri döndüreceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız” (TAHA/55) ayeti “topraktan geldik-toprağa döneceğiz ifadesi ile “ Her nefis ölümü tadacaktır” ifadesidir.. Her nefis yaptıklarını görecektir. “ikra katibike nefsike” ayeti (Nefs kitabını oku) bize yeniden yaradılışı (basu badel mevt) anlatmakta ve ahiret hakikatini ifade etmektedir.
“Allah indinde İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Allah O’nu (halakaHU) topraktan (min TURABin) yarattı. Sonra ona “OL “ dedi ve oluverdi” (ALİ İMRAN/59)
Bu ayette TURAB toprak anlamında kullanılmış, hakikatte daha öncede belirttiğimiz gibi NEFSİ MUHAMMEDİ ‘ye işaret edilmektedir. Adem’den İsa’ya tüm peygamber kaynağının NURU-NEFSİ MUHAMMED olduğunun veciz bir ifadesidir.
“Muhakkak ki sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi elleri ile (yedaHU) takdim ettiği şeye bakacak. Ve kafir olan “ Keşke ben toprak (TURAB) olsaydım “ diyecek” (NEBE/40)
Burada da TURAB ifadesi kullanılmış olup Keşke Hakk’ın huzuruna “SAFİYE NEFS ile gelseydim” ve bu nefsin vasıfları olan ilim, hikmet ve marifetullah sırrına sahip olsaydım anlamındaki su ise İLAHİ İLİM VE HAYATIN temsilidir. Hakikat-i Muhammedi ‘nin ve Akl-ı Muhammed’nin mecazi ifadesidir. “Ve cealna minel mai külli şeyin HAYY e fe la yuminun “ (ENBİYA /30)
“Her şeyi su ile HAYY ( dişi) kıldık (yarattık) inanmazlar mı?” buyurularak İLMİ ZAT mertebesiin mecazi temsilidir. Su. Bu da AKL-I MUHAMMEDİ ifadesidir. Ruhul Azam ve Ruhul Kudüs bu ilim ve Hayat’ın ifadesidir.
“ De ki: Söyleyiin bakalım: Suyunuz çekilirse size kim akan su (main) getirir“ (Mülk/30)
İşte bu nedenle su (yağmur) Rahmet-i İlahiyeyi, feyz-i ilahiyeyi ve marifet-i ilahiyeyi temsil eder.
ATEŞ; Hakk ‘ın AZAMET ve KİBRİYASINI ve KAYYUM sırıını temsil ederi. İşte şeytanın ateşten yaratıldığını ifade etmesi ve üstünlük davası gütmesi bu nedenledir. Hakk ‘ın azametini ve kibriyasını BENLİK VEHMİ-ŞİRKİ ile örttüğünden Hakk’tan uzaklaştırıldı. “Şeytan kibirlendi, kafirlerden oldu” (SAD/74) ayeti bu sırrı anlatır.
“Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın” derken dalalete düşmesinin nedeni yeterli ilme sahip olmamasıdır.
Hak Teala kudsi hadiste de şöyle buyuruyor: “Azamet gömleğim, Kibriya ise kaftanımdır” ve “ Kibriya benim ridam (üst elbise) azamet ise izarımdır (alt elbise). Bunlardan biri konusunda BANA ortak koşana azab ederim “ işte şeytanın “kibirlenmesi” BENLİĞİ ile azamet ve kibriyaya ortak olmaya çalışması şirke ve küfre düşmesine sebep olmuştur. İşte insanında BENLİK VEHMİ ile şirke düşmesinin nedeni budur. Efendimiz “ Vücudundan (varlığından) daha büyük bir günah olamaz “ diyerek BENLİK ŞİRKİNE işaret etmiştir.” Şirk en büyük zülumdur.” (Lokman/13) buyuran Allah bizi tevhide davet etmektedir. İnsanı nurdan zulmede götüren bu şirktir.
Ateş kayyumiyet sırrı ile KAİM Bİ NEFSİHİ sıfatını temsil eder. İşte şeytan HAKK İLE KAİM olduğunu inkar ederek ve örterek KAFİR olmuştur. Hakk ‘tan ayrı bir BENLİK VEHMİNE düşmüştür. Emmare batıklığına sürüklenmiştir. Aynı ateş Musa (as) ‘ya ağaçtan görünerek “İnni enallah” demiştir. İşte Rıfai Hz.lerinin “AŞK ATEŞTİR” ifadesi Benlik vehminden kurtulup nefsine arif olup “BİLLAHİ ve Hu SIRRI İLE İMAN “ ile HAKKIN ZATIYLA, sıfatlarıyla isimleriyle “BAKİ” ve “HALİFE” olmayı tanımlamaktadır. İkisi arasında 180 derece mertebe farkı vardır. İşte bütün bu bahsedilen hakikatlere NEFS TEZKİYESİ ile ulaşılabilir.
“Nefsini tezkiye eden felaha erişir.” (Şems/9) FELAH ise AŞK olup ZATA VUSLATI (MİRAÇ) ifade eder. Bu da MUTLAK TEVHİD hakikatini nefsinde bulmaktır. “Alemlerin Rabiine teslim oldum (Eslemtülirabbil alemin) ayetiyle MÜSLÜMAN olmanın nefsi Hakka teslim etmek olduğu açıktır. İşte bu durumda “ Ateş (NAR) İbrahim’e soğuk ve selamet ol” (Enbiya/69) ifadesi NAR’ın NUR’a inkılabı anlatılmaktadır. Bu kısas da ateşin, gülistan olduğu ifade edilmektedir. Gül’den kasıt NUR-I MUHAMMEDİ olup SELAMET’in NUR olduğu açıktır. Bu yüzden Kuran insanları zulmetten (ateş) NUR’a davet etmektedir. Şeytan, zulmet ve ateş, Hakk ve nefsi natika NUR dur. MÜMİN, nefsinin tezkiye edip felaha eren ve NUR’a ulaşandır. Bu nedenle Efendimiz “Allah’ım BENİ NUR eyle “ buyurmuştur. “Cehennemde ey mümin çabuk geç, NUR un ateşimi söndürüyor, buyurulması bu sır nedeniyledir.
Efendimizin “Şeytanım elimde Müslüman oldu” buyurarak NUR sırrına işaret etmektedir. Efendimizin “Nefsim kudret eli altında olan Allah ‘a yemin ederim ki….. buyurmaları Hakk’ın kudreti (BİLLAH SIRRI) ile NUR’a ulaşıldığını ifade etmektedir.
NURA vuslat ise nefs tezkiyesi ile gerçekleşir. “Nefsini tezkiye eden FELAHA ERER” (ŞEMS/9)
“Müminler FELAHA ERENLERDİR” (Mümnun/1) ayetlerinde felaha ve NURA ulaşanlar yani nefsin tezkiye edip ŞİRKTEN, MUTLAK TEVHİDE ulaşanlar MÜMİN NUR’una ulaşırlar. “Müminin ferasetinden korkun, zira O ALLAH’ın NURU ile bakar” hadisindeki NUR işte bahsedilen HAKK NURU dur.Önümüzdeki bilgi çağının arkasından gelen çağ, NUR ÇAĞI olup; dünyada çok önemli ilmi-teknik-teknoloji vb. değişikliklerin kaynağı NUR BİLGİSİ olacaktır.
HAVA ise NUR’u temsil etmektedir. “Allah göklerin ve yerin NUR’udur” (NUR/35) ayeti bu sırrı anlatır. Biz havayı görmeyiz ama aklederiz. Balıkların denizde su içinde yaşayıp SUYU aradıkları gibi; bizde NUR DENİZİNDE yaşıyoruz ama onu arıyoruz. Hem zahiren hem batinen NUR iken gafletle nuru zulmete çeviriyoruz. Yunus bu söylediklerimizi şu ifadesi ile çok irfani olarak ifade etmiştir.:
“SU VÜ TOPRAK OD u YIL oldu SURET”
Mevlana, “ mecaz hakikate köprüdür” buyurmuştur. İşte madde (suret) ile MANA’ya yolculuk yaparak HAKK’a VUSLAT gerçekleşir. Bu manada ehlullah; Suret gözetme can içeri cana bak Bak ne yazmış defteri RAHMAN’a bak buyurmuşlardır.