Kalemi uluhiyyet aleminde bütün mevcudların ve olayın kaydedilmesini sağlayan araçtır. “O kalemle öğretti” (Alak/4) ve “Nun Kaleme ve satırlara and olsun ki” (Kalem/1) ayetlerinde belirtilmiştir. Hakkiyet ve halkiyet aleminin kuvvet ve kudretini temsil etmektedir. Hadiste ise şöyle buyurulmuştur: “Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir, Allah kalemi yaratınca ona kıyamete kadar vuku bulacak olan her şeyi yazmasını emretmiş, o da yazmış ve artık bir daha yazmamak üzere kalem kurumuştur” KALEM KURUDU’dan kasıt Sünnetullah, KURAN, Hakikati Muhammedi üzere düzenlenmiş demektir. Emr-i İradi’nin alemlere dönük yüzü KURAN ve emir ve ysasakları kapsayan SÜNNETULLAH’Tır. Emr-i teklifi ile insanlara sunulmuştur. İlahi KALEM, İLK AKIL’dır. KALEM, nübüvvet nurunun yayılmasına aracılık etmesi itibarıyla da NUR-I MUHAMMEDİ diye isimlendirilir. Bu nur, kula nisbet edilince “Akl-ı evvel”, Hakk’a nispet edilince “Kalem-i Ala “ adını da alır. Bunlar TEK ZATIN itibarları ve isimleridir. İbn’ül Arabi varlığa (vücud) yazılmış kitap diye bakar ve her cüzi hakikati harf, birleşik hakikati de kelime adını verir. Kalem bu itibarla kainatı açığa çıkaran AKL-I KÜL levh de nefsi külli dir. Aklı-ı Kül ve nefsi küllin izdivacından (nikah merbesi) alemler zuhur etmiştir. İbn Arabi şöyle der: Allah, irade kalemini, ilim mürekkebine daldırdı ve Kudretiyle Levh-i Mahfuza (nefse) daha önce olan her şeyi ve şu anda olmakta olan her şeyi ve ilerde olacak olan ve olmayacak olan her şeyi yazdı. Kalemin hokkası NUN ‘dur. İlim-i Zat temsilidir. Nur-ı Bakidir. Söz konusu ilimlerin (ayan-ı sıbıtelerdeki) ayrıntılı-tafsili zuhuru Levh-i Mahfuz’da gerçekleşir. Kalem bu nedenle öz, nefs (Levh) ise tafsil mahallidir. Kalem etkin, Levh edilgendir. Kalem verici, levh alıcıdır. Bir insan konuşurken aktif (herhangi bir fiil) verici, dinleyen konuşmaları alıcı (edilgen) dir. Şahısların fiili değişince aktif-(etkin verici)- edilgen (alıcı) durum değişir. Yani kalem ve levh (nefs) izafidir. Her etken ve edilgen aynı zamanda Levha ve Kalemdir. Levha (nefs) Aklın ifade mahallidir. Levha, ilahi-Yüce Kalem’in yazmış olduğu şeyler için bir mahal ve mevzi olup NEFSİ KÜL olarak belirlenir. Bütün bunları toplayan sır AHADİYET- ZAT NOKTA’sıdır. Zatta NOKTADA ÖZ olarak bulunan ilim( KURAN), tecellide tafsile çıkar. ZAT, ZATINDA, Ayan-ı sabite olarak ilmini dürmüş ve isim ve sıfatları ile tafsile çıkmıştır. KALEM ve NOKTA AYNI ZAMANDA NUR-I HAKİKATİ MUHAMMEDİ ‘dir.. Anda (An-ı DAİM) ve NOKTA’da İLİM statik, taayyünde dinamik haldedir. “O her an bir şen’dedir, tecellidedir” Hakk AN-I DAİM’de, NOKTA’da iken her şey O’nda dürülüdür. ÖZ olarak her şey mevcuttur. Emr-i iradi Özdedir. Taayyün ile zuhura çıktığında emr-i teklifi yürürlüğe girer ki esma ve sıfat tecellilerini içerir.
ZAT HÜKMÜ daimdir. Esma ve sıfatlar ile tecelli ettiğinde, uluhiyet zıtları içerdiğinden, bir isim diğer ismin hükmünü ortadan kaldırır. “Mani” isminin hükmünü “NAFİ “ kaldırır.
“Mani” ismini hükmünü “NAFİ” kaldırır. “MUDİLL” etkisini “Muizz” kaldırır. Yani taayyün halinde emr-i teklifi yürürlüğe girer ki “dinamik kader anlayışı” devreye girer. Bir isim değer ismin etkisini kaldırır. Günah’ın Kusurun Afv, Tevvab isimleri ile ortadan kalkması gibi: Bu husus şu ayette açıklanır:
“Allah ile” ve “Kuran ve Sünnet” özere olmayı bize tavsiye eder. Mutlak kader korunan, (Emr-i iradi), mutlak kader (emr-i teklifi ile değişebilen) yazılıp- bozulan hususlardır. Efendimizi Miraç’ta kalemin azırtılarını işitmesi bu hakikate dayanır. İşte kalemler Allah’ın alemde meydana gelenleri yazması idi. İbn-i Arabi kalemlerden kastın silme(bozma) ve koruma (yazar) levhalarını olduğunu buyurmuşlardır. “Kalem kurudu” lafın emr-i iradi, söz konusu kalemler ile emr-i teklifi hususları kastedilmektedir. İsim ve sıfatların hükümlerinin değişmesini ifade etmektedir. O’nun isimleri ve sıfatları ise sonsuzdur.