ÖLÜM VE AHİRET
Hakk ilahi hüviyetini Kuranda şöyle tanımlamaktadır: “O ilahi hüviyetiyle evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır “ (Hadid/3) . O’nun evveli ve batını İLMİ ZATİ NEFSİ dir. Zahiri şehadet aleminde taayyün ile suretlenmesidir. Ahiri ise ahiret aleminde ilmini ahiret taayyünü ve ahiret suretlenmesidir. Allah “Ademi kendi suretinde yarattım” buyurarak, insanında bu dört vasıfta halk edildiğini vurgulamaktadır. İnsanında evvelive batını onun “ilmi hakikati” olan ayan-ı sabitesidir. Zahiri şehadet alemii ahiri ise ahiret boyutudur. Hakk ayette “ Her nefis ölümü tadar” (Enbiya/35) buyurarak ölümün kaçınılmaz bir hakikat, ahiret boyutunun “ sonra O’na döndürüleceksiniz” (Enbiya/35) ayetiylede kaçınılmaz olduğunun delilidir. “Sen elbette öleceksin, onlarda elbette öleceklerdir.”(Zümer/30) buyurarak bizleri bugünden uyanıklığa davet etmektedir. Ölüm MÜMİT esmasının tecellisidir. “Kişi öldüğü vakit kıyameti kopar “ buyurulmuştur. İnsan ilahi ilimdeki hakikatinden (batın) şehadet alemine (zahir) geldiği vakit perdelenir. Kesret alemi olan dünyada imtihan sırrına tabi tutulur. İmtihan sırrının temeli ölüm sırrıdır. Bu nedenle Efendimiz “Nasihat için ölüm yeter” buyurmuşlardır. İnsan eninde sonunda “Mümit tecellisi “ ile karşılacak ve nefsi ölümü tadacaktır. Zira “öldürende dirilten de O’dur” (Necm/44) . “O diriltir de, öldürür de” (Tevbe/116) “ O hem yaşatır, hem öldürür” (Duhan /8) ayetleriyle bizleri uyaran Hakk’ın ta kendisidir. İşte insanın zahir şehadet aleminde evvel ki ilmi hakikatine ulaşmak suretiyle AHİR olan ahiret aleminde yerini Hakkani suret ile yerini alabilmesi ölüm hakikatini anlamasıyla mümkündür. Ahiret aleminde insanın nefsindeki batıni sırlar zahir olacaktır. İnsan Kuranda 7 nefs mertebesi olarak belirtilmiştir. Nefsi natika hakikati bir- vahid olup, nefsin taşıdığı ahlak ve sıfatlarla yedi mertebe olarak ifade edilmiştir. Kişi hangi nefs mertebesinde ise batıni zahir olacaktır ahiret boyutunda. Nefsi emmare mertebesindeki bir bireyin sureti insan olsada batıni vahşi hayvan suretinde olup ahirette batıni zahir olacağından vahşi hayvan suretinde haşr olunacaktır. Levvamede ehli hayvan mülhimenin şer vasfında şeytan suretinde, mutmainnede insan suretinde safiyede NUR suretinde haşr olunacaktır. Bunu anlatan hadisi şerifte:
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşr olunursunuz “ buyurulmaktadır. Bu nedenle ayette “ Nefsini tezkiye” eden kurtulmuştur. Nefsini tezkiye etmeyen ziyandadır” (Şems/9-10) buyurulmaktadır. Zira kişi batının nefs tezkiyesi ile insan ve nura tebdil edebilir İrfan yolu olan seyri süluk bu nedenle gereklidir. İrfan yolu zahirden batına yolculuk olup, nefsi tezkiye vasıtasıdır. Hayvani ruhun ve bedenin yapısı kesif olup NAR temsilidir. Bu nedenle bu mertebede kalanlar NAR yani cehenneme yol alırlar. Melekut alemi NUR olup insani melekeleri geliştirenler ise NUR olan cennete doğru yol alırlar. Nefsin ahlaki vasıfları bunda önemli rol alır. Bu nedenle Efendimiz “ Ben güzel ahlaki tamamlamak için gönderildim” buyurulmuştur. Ölüm( Mümit tecellisi) küçük kıyamet olup kişi öldüğünde kıyameti kopar. Bu ise “Lillahil Vahidül Kahhar” tecellisi olup, tüm ilahi isimlerin tecellisi ortadan kalkar (Kahhar tecellisi) ve Vahid olan Allah’tan başkası zuhurda kalmaz. (Mümit Allah tecellisi) . Kabir ve ahiret boyutunda Allah ismi camisi tekrar açılır ve bu suretle “ Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukur olup,” isimler cennet boyutunda nimet-cemal isimlerinin zuhura çıkarır.
Cehennem boyutunda ise gazab-celal isimleri devreye girer. “Zerre kadar imanı olan cehennemde ebedi kalmaz” buyuran Efendimiz, şehadet aleminde arınmayan (nefsini tezkiye edemeyen) kişilerini cehennemde arınmaya tabi tutulacağını bildirmiştir. Cehennem arınma laboratuvarıdır ama celal teallisiyle. Zira arınmadan cennete girilemez. Ölüm iki türlüdür:
Efendimiz hadisinde “ İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyurmuştur. Zorunlu ölüm ile hakikate vasıl olanlar belirttiğimiz gibi nefs mertebelerinin farkına varacaklardır. Ölünce uyanıp hakikati vakıf olacaklardır. İrfan yolu ile seyri süluk yaparak nefislerine arif olanlar ve eşyanın hakikatine vakıf olanlar ise henüz bu dünyada iken “ ölmeden önce ölerek” hakikate uyanacaklardır. Bu kişiler nefsi marziye ve safiye=bakiye sahip ariflerdir. Mizanı, sıratı cenneti ve cehennemi bu alemde iken yaşayan mürsid-i kamillerdir. Böyle kişiler, kişilere “ölmeden önce ölünüz” hadisini ve “nasihat için ölüm yeter” hadislerini hatırlatarak nefislerini tezkiyeye davet ederler. Dünyada gafletten uyandıran ve nefse çekidüzen ve otokontrolü sağlayan en etkili araç ölümdür. Ölüm insana dinin aslını hatırlatır. Dinin tasdiki iman, tatbiki islam, müşahedesi ihsan, yakini ise ikan olup din ilahi ilimdir. İman akıl ile, din ilim ile bulunabilir. Nefs tezkiyesi, cehalet karalığından ilim nuruna yapılan şirkten arındıran tevhid ilmi yolculuğudur.Zira din tevhiddir. Aslıda Kelime-i Şehadettir. Ölmeden önce müşahedeli olarak nefsinde kelime-i tevhidi yaşamak imtihanı başarmaktır. Ahiret boyutumuzun neresi olacağının da tayin eden budur. Bu nedenle devamlı Ezan-ı Muhammedi ile kalu bela tasdikimiz olan “La ilahe illallah Muhammeden Resullullah “ sırrına davet edilmekteyiz. Efendimiz “ölüm müminin hediyesidir.” Buyurarak, bu sırla ölçmenin “şeb-i aruz” olduğunu ve “hakiki vuslatın” müminler için söz konusu olduğunu vurgulamaktadır. “Müminin ölümü bir diyardan bir diyara intikaldir” buyurarak ta bizi uyarmaktadır. Mümin olarak ölmemiz için bizi teşvik etmektedir.