B SIRRI
Bu makale okunmadan önce “Noktanın Sırrı” okunması önemlidir. B sırrı “noktanın sırrına” bağlı olduğundan “B sırrı” ancak bu şekilde anlaşılabilir.
“Ba” harfi ismi harfi cer olup, kendine doğru çeken cezbeden bir özelliğe sahiptir. Kendinden sonra gelene “ile, aracılığıyla, içinde” manalarını verir. “Ba” harfi mülabese içindir buyurulmuştur. Kendisinden sonra gelen kelimeye bürünür. Ahmed Avni Konuk (ks) Fususul Hikem şerhinde “Bi ibadi Hi” deki “Ba” mülabese içindir. “Demekki Allah ilahi hüviyetiyle (Hu) kulunun (ibadının) taayyün kisvesine bürünmüştür ve bu şekilde zahir olmuştur” buyurmuştur.
Noktanın sırrı ve Ba dikkate alındığında BİHİ (بِهِ) sırrı ile Allah ilahi hüviyetiyle (Hu) alemlerde Zatını (Ben gizli bir hazineydim) açmış ve alemlerde Benliğini ve hüviyetini değişik mertebelerde ki zuhurlarda taayyünüyle açmıştır. BİHU (بِهُ) ile hüviyetini yine Zatına geri almaktadır. Bu iki ifade VAHDET-i VÜCUD ilminin açılımıdır. “Biibadihi” ile kul mertebesinden ilahi hüviyetini açmış, o surette o mertebeden zuhura gelmektedir. Seyran eden TEK VÜCUD HÜVİYETİ’ dir. Ancak bu hüviyet değişik mertebelerde ve düzeylerde Kur’anda temsil edilmektedir. Kullarının hüviyetlerini 7 nefis mertebesinde ifade ederek her mertebenin vasıflarını açıklamıştır. Her nefis hangi ahlaki sıfatları taşıyorsa o mertebeden hüviyetin temsilcisidir. Nasıl ki bir bitki veya hayvan, ben insanım iddiasında bulunmuyorsa, insanda Allah’ın TAM HÜVİYETİNİ temsil ettiği iddiasında bulunamaz. İnsan nefsi hüviyetinde Allah’ın tecelli zamanında ve tecelli oranında tecelli vasıfları ile O’nun hüviyeti vasıflarına dahil olur. Allah hiç kimseye TAM HÜVİYETİYLE tecelli etmez. En kamil olan insana dahi tecellilerini zamana ve mekana yayarak yapar. Bu hakikatlere binaen insan nefsi hüviyetini bildiği oranda ilahi hüviyeti bilebilir. “Nefsini bilen Rabbını bilir” hadisinin gerçek manası budur. Nefsi hüviyetinde Allah’ı idrak edebileceği ölçüde, Allah’ Zatını açtığı oranda bilebilir. Açmadığı “hüviyet gaybı” mertebesinde Allah’a ait olduğundan o noktaya kamil manada ulaşamaz. Bu mana ile Hz. Resul (sav) “Künhü Zatını idrak edemedik” buyurmuşlardır.
“BİLLAHİ” sırrıda bundan eser taşır. Allah ile, Allah aracılığı ile, Allah içinde anlamlarını taşır. “BİSMİRABBİKE” de bundan izler taşır. Allah zuhurlarıyla birlikte zuhurdadır. Allah ismi Zatın tüm isimlerini ve sıfatlarını bünyesinde toplamıştır. Yani Zatımla, Zatımda isim ve sıfatlarıma bürünerek, taayyün kisvesiyle zuhurdayım demektedir. Bu taayyün vasfıyla buzun denizde yüzmesi gibidir. Bu suyun taayyünü ve tecellisidir. Sudan başka bir şey değildir. İçten ve dıştan su ile sarılmıştır. İşte Allah’ın tüm tecellileride böyle taayyüne bürünüp tek hüviyetinin farklı mertebelerinden (isim ve sıfatlarının çokluğu nedeniyle) zuhurudur. Örnek verilecek olursa buhar, bulut olup kesifleşir, biraz daha kesifleşirse (yoğunlaşırsa) su olur, biraz daha kesifleşirse, buz olur. Buz buhardan taayyün (görünüm) olarak farklıdır. Ancak hüviyetleri itibariyle birdir. İkiside suyun farklı görünümleridir. Tek hüviyet farklı taayyün ve tecelliler ile farklılaşmış ve farklı isimler almıştır. Kendi mertebelerinde batında hüviyet olarak biri, zahirde ise kendilerini temsil ederler.
“BİLLAHİ” ile Allah her mertebede isimleri ve isim kompleksleri ile taayyün etmiş ve her şey zahiri ve batını ile o hüviyetten taşıdığı kadarını temsil etmiştir. Tüm mevcudlar ve alemler “BİLLAHİ” ile “Allah” ismi altında “TEK BİR HÜVİYET” te birleşmişlerdir.
Her ilahi isimde (BİSMİRABbİKE) de olduğu gibi kendi mertebesinde Zat hüviyeti taşır. “BismiRezzak” dediğimizde Rezzak ismine bürünerek zuhura çıkmasını murad edip, o tecelliyi bekleriz. Rezzak olan ise Zattır. Rezzak ismi hüviyetinin bir kısmıdır. Zatın tüm özelliklerini taşımaz. Ama Alim, Habir, Semi ve Basar isimleride Rezzak isminin yerini tutmaz. Onlardan kendi mertebelerinde Zati hüviyeti temsil etselerde taşıdıkları hüviyetleri itibariyle zuhura çıkabilirler. Tam manasıyla ZATİ HÜVİYETİ temsil edemezler.
İnsan dahil her mevcudda Allah isimleri ve sıfatları ile tecellidedir. Bu nedenle her şey kendi nefsinde temsil ettiği isimler ve sıfatlar ve bunların düzeyleri oranında hüviyeti temsil ederler. Bu nedenle “izafi hüviyetler”dir. Varlıkları “Kayyum” ismiyle “İlahi Zati hüviyete” tabidir.
Hiçbir mevcud kendi mertebesinin sınırlarını aşıp İLAHİ HÜVİYETİ TAM MANASIYLA TEMSİL EDEMEZ. Ancak bulunduğu mertebe kadar HÜVİYETİ temsil eder. İnsanın zahiride buna göre programlanmıştır. Kromozomlardaki genetik şifrenin yani ilahi programının dışına çıkamaz. Allah her mevcuda verdiği genetik şifre ile onun sınırlarını ve kapasitesini belirlemiştir. Ancak insan manevi açıdan tüm ilahi isim ve sıfatları zamana bağlı olarak yaşayabileceği için ve idrak edip yansıtabileceği için halifedir. Halifeliğinin sırrı ise “BİHİ”, “BİHU”, “BİLLAHİ”, “BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM” kelimelerinin tam manasıyla idrak edilip yaşanmasıyla açığa çıkar. “Allahümme inni Euzu Bike minke” duasıda bu sırrı taşır. Bunun yoluda “tasavvufta tevhid ve nefsi irfan yolu” ile mümkündür.