Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

C.D.26. Sırr-ı Hilafet Hakikatinin Şartları


SIRR-I HİLAFET HAKİKATİNİN ŞARTLARI



İmamet ve halifelik için şu şartlar gereklidir. 1) Bulûğ 2) Akıl 3) Hürriyet 4) Er olmak 5) Nesebde Muhammedi olmak 6) Sem ve Basar emniyeti 7) Necdet 8) İlim 9) Kifayet 10) Vera.

Bu şartların hepsi nefsi natıka hakikatinde dürülmüştür. Nefsi natıka hakikatindeki NURU ve KURAN sırrını zahire çıkarabilen zat, batıni hüviyeti ve zahiri hüviyeti bir olan kamil insan, özü-sözü BİR olan ehl-i tevhid ancak “İLAHİ HALİFE” olabilir.

1) Bulûğ: Zahirde buluğa ermek yaş ile ilgilidir. Batında buluğa ermek kişinin nefsinin “nefsi Muhammedi”ye ulaşmasıdır. Nefsi natıkanın Nuru Muhammediye ve “Hakikati Muhammedi” olan Kuran hakikatini zahire çıkararak “Kuran-ı Natık” olmasıdır. Bu nedenle Efendimiz (sav) “Benim mucizem Kurandır” buyurmuş ve Hz. Ali (kv) de “Ben Kuran-ı Natık’ım” buyurmuştur.

2) Akıl: Kişinin akl-ı sultan ve akl-ı kül mertebesine ulaşmasıdır. Nefs mertebesinin nefsi marziye ve nefsi safiyeye ulaşmasıdır. Bu Efendimizin şu hadisinde gizlidir: “Allah önce benim nefsimi ve aklımı halketti”. Bu nedenle halife olabilecek kişinin “Akl-ı Muhammedi” mertebesini idrak etmiş olması gerekir. Elestteki “Evet Rabbımızsın” sözünü, şehadet aleminde zuhura çıkararak müşahedeli olarak “Lâ ilahe illallah muhammedenresulullah” tevhidini yaşaması gerekir. Akl-ı Muhammedi bu tasdiki yaşayarak tasdik etmelidir. Hz. Ali (kv); “Ben yaşayan Kuran’ım” buyurarak bu sırrı açmıştır.

3) Hürriyet: Nefsinden hür olmaktır. Bunun içinde nefsin tezkiye edilmiş olması ve marziye ve safiye (kamile=zekiyye) nefs vasfının kazanılması olması gerekir. Bunun içinde açık ve gizli her türlü şirkten arınılması şarttır. Ehlullah şöyle demiştir: Nefsinden kurtulur (bilir) Hu olursun, sıfatlarından kurtulur NUR olursun. Bu lafızdanda anlaşılacağı üzere nefsi hüviyetinin HakkaniVücud ile mevcud olduğunu idrak ve müşahede etmiş olması gerekir. Bunun içinde nefsinin Nefsi Muhammedi vasfıyla zahiren Şeriat-ı Muhammedi, batınen ise Hakikat-i Muhammedi üzere yaşaması gerekmektedir. Ruhul Kudüs ve Ruhul Azam ile desteklenmiş olmaktadır. Efendimiz’in“Beni gören Hakk’ı görür” hadisinde bu vasıf ifade edilmiştir.

4) ER OLMAK: Batınen “er” olmak; elestteki sözünü şehadet aleminde yerine getirmek, nefsini Nefsi Muhammedi, aklını akl-ı Muhammedi, ruhunu Ruhu Muhammedi kılmaktır. Zira melek ve ruh için erkeklik ve dişilik yoktur. “Allah önce benim ruhumu ve nurumu halketti” buyuran Resul Hakikat-i Muhammedi’yeye ulaşan her kişinin “KENDİ” hakikatini temsil ve tafsil edebileceğini belirtmiştir. Nefsi natıka yani nefs-i insani vasfına ulaşan kişidir halife. Zira böyle bir nefs, ruh olmuştur. Letafet üzere Allah’ın nurunu ve Kuran sırrını bünyesinde taşımaktadır.

5) Neseb: Muhammedi Varis olabilen kişi halife olabilir. Bunun içinde ferdin Hakikat-i Muhammedi sırrına vasıl olmuş olması gerekir. Burası Makamat-ı Muhammedi’dir. Halife Hakikat-i Muhammedi’nin temsilidir. Nefs-i Muhammedi Akl-ı Muhammedi, Nur-u Muhammedi ve Ruh-u Muhammedi Hakikati Muhammedinin itibarlarıdır. Bu sırra ulaşabilen Varis-i Muhammedi olup “halife” ve “imamet” sırrını taşır. Böyle bir kamil insan “halifetullah” sırrını taşır. Zira zamanımızda zahiri halifelik batın olmuştur. BATIN HALİFELİK ahirete kadar devam edecektir. Bunu sağlayan ise “VELAYET NURU” dur. Efendimiz ile nübüvvet bitmiş ve O’nun NURU VELAYET NURU olarak insan-ı kamiller ile kıyamete kadar devam edecektir. ABduHU sırrına ulaşıp, O’nun hüviyetiyle KUL (ABD) mertebesine nüzul ederek O’nun vekaletiyle resuluHU sırrıyla irşad edebilendir.

6) Sem ve Basar Emniyeti: Nefsi natıkanın “Kuran-ı Natık” olmasıdır. “Ben kulumu sevince onun gören gözü, işiten kulağı, söyleyen dili, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benimle görür, Benimle duyar, benimle söyler, benimle tutar, benimle yürür” kudsi hadisi nefsinde tahakkuk eden FERD halifelik vasfını taşıyabilir. Bu kişi ABDUHU sırrına ulaşan vekaleten RESULUHU srırını tebliğ ile yürüten ferddir. Bekabillah ve Muhammed AKİL dedikleri bu sırdır. Bu sırra ise nefsine ve Rabbine ARİF olan ulaşabilir.

7) NECDET: Necdet asla korkmaksızın şecaat ve kalb kuvveti ve sebat-SABIR ile HAKK ile BAKİ olan ferd olan kişi için söz konusudur. Bunun için BEKABİLLAH sırrına ulaşılması gerekir. Böyle bir kişi alemde ve Adem’de Hakk’tan başka bir varlık/vücud görmez. Bu nedenle korku ve hüzün söz konusu değildir. Bu sırra ise ancak MUTLAK TEVHİD ile ulaşabilir. Halife bu nedenle tevhid ehlidir. Şecaat sahibidir. “La havle vela kuvvete illa billah” sırrına ulaşanlardır.

8) KİFAYET: İdaredeki kudrettirki bu sırra ve yeterliliğe daha önce belirtildiği gibi Hakk’ın “BENimle görür, BENimle söyler, BENimle tutar,  BENimle yürür” dediği ferdler için bu söz konusudur. Bu sırra Bekabillah ile ulaşılır. BİLLAHİ sırrı ile halifedirler. Zira iradeleri ve kuvvetleri Hakk’ın irade ve kuvvetidir. Kendi iradeleri olmadığından HakkTeala onlar hakkında “Allah’ın emir ettiği şeye isyan ve muhalefet etmezler” (Tahrim/66) buyurmuştur.

Hakk Teala’nın “Adem’i KENDİ suretimde halkettim” buyurduğu kişilerdir halifeler. Zira halifetullah olan kişi Hakk’ın Zatını, sıfatlarını, esmalarını temsil ve tafsil ederler. Hakk onlardan görünür. Bu nedenle Efendimiz “Beni gören Hakk’ı görür” buyurmuştur.

9) İLİM: İlim Hakk’ın sıfatıdır. Hakk Zatını ilim ile açmıştır. En kamil manada “halife” de zuhur eder. Efendimiz “İlim ile hayy (diri) olan ebeden ölmez” buyurarak, halifenin ilminin ona ebediyete taşıdığını ifade etmektedir. Bekabillah sırrı ancak ilim ile mümkündür. “La havle vela kuvvete illa BİLLAH cennet hazinelerindendir” buyuran Resul (sav), halifenin kuvvet ve kudretinin temel sırrının marifetullah olduğunu da bildirmektedir. Hakk bu nedenle Efendimize “Rabbim ilmimi arttır” (Taha/114) ayetini hediye etmiştir. İlimsiz vera ve marifet olamaz. İlimsiz Vahdet ve Tevhid mümkün değildir. Mutlak Tevhid sırrına ancak irfan ile ulaşılır. “Nefsine arif olan Rabbine arif olur” buyuran Resul bu konuda anahtarın NEFS olduğunu bildirmektedir.

10) VERA: Mütteki ve takva ehli demektir. Dışı Şeriat-ı Muhammedi, İçi Hakikat-i Muhammedi ile donanmış olmalıdır. Takvanın ilk derecesi günahlardan kaçmak ve emirlere riayettir. En üst derecesi ise Vücuduyla fani Hakk ile BAKİ olmaktır. Hakkani Vücud ile AbduHU sırrına ulaşan ferdlerdir. Vera ehli Vahdeti Vücud ve Vahdeti Şuhud sırrına ulaşan ferdlerdir. Hakk’ın TEK VÜCUD Hüviyetinde Uluhiyetini sergilediğinin müşahedesinde olan kişiler “halife” olabilir.

Halifelik BATINI SIR olup alemde hükmünü icra eder. İcra eden zahiren halife olup, batınen HAKK’dır. Zira Hakk sünnetullah gereği zahirde işlerini halife sırrıyla görür. Hakk’ın “zahir” ismiyle görünmesi “HALİFETULLAH” sırrıdır. abduHu sırrına ulaşabilenler halifelik sırrına erebilirler. Bunun için nefsine arif olabilmek ilk adımdır. İkinci adım Rabbine arif olmak, daha sonra uluhiyeti ve Muhammedi Mertebeyi idrak ve oradanda Ahadiyeti Zata vuslat gerekir. Bu ise irfan ve tevhid ile mümkündür.

Halifenin Nefsi Natıkası, Nefsi Muhammedi aynası olmalıdır. Muhammed ile Baki olup Hakikati Muhammedi O aynadan müşahede edebilmelidir. Bunu Efendimiz “Mümin, müminin aynasıdır” hadisiyle vurgulamıştır. Birinci mümin Hakk, ikinci mümin Efendimiz’dir. Birinci mümin Efendimiz, ikinci mümin halifetullahtır. Böyle silsile halinde her bir mümin nefsi bir diğerine ayna olur. Herkes Muhammedi Aynadan kendi nefsini müşahede eder. Halife müminin vasıflarını anlatırken Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Müminin kalbi Beytullah, arşullah, hazinetullah, miratullah”. Bu anlatılanlar aynı zamanda insan-ı kamil olup, alemde halifetullah olan insan-ı kamildir. “Adem’i arza halife kıldık” denilen hakikattir. Hakk “cemi esma ve sıfatı cami Zat” olarak o Zattan müşahede edilir. Zahiri şeriat-ı Muhammedi, Batını Hakikati Muhammedi olarak alemlere rahmet vesilesi olurlar. Zahir ve Batın Rahmet aleme halifetullah olan o zattan yayılır. Hakk’ın rahmetinin zuhurunun şehadet alemindeki temsili ve tafsili o zattır. Batını SIR olduğundan halk rahmetin kaynağını bilemez. Allah ise gizliyi ve gizlinin gizlisini bilendir. Bekabillah sırrıyla O’ndan görünen HAKK’tır.

Efendimiz: “Benden sonra hilafet otuz yıldır” buyurmuştur. Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali dönemleri ile ZAHİRİ hiLAFET dönemi sona ermiştir. Hz. Ali Efendimiz’den sonra VELAYET NURU SIRR-I HİLAFET haline dönerek BATIN; HİLAFET dönemi başlamıştır. Batını hilafet, her dönemin İNSAN-I KAMİL’in taşıdığı VELAYET NURU’dur. NUR-U MUHAMMEDİ’nin alemlerdeki zuhurudur. BATINİ HİLAFET ile “ALLAH” ismi camisi ve “RAHMAN” tecellisi ile Efendimizin “Alemlere Rahmet sırrı” kıyamete kadar devam edecektir. Efendimiz ASALETEN bu makamın (Makam-ı Mahmut) sahibi, varisleri VEKALETEN Batını hilafet sırrının taşıyıcısıdırlar. Hakk’tan gelen tüm tecelliler İNSAN-I KAMİL kanalıyla NUR-U MUHAMMEDİ vasıtasıyla alemlere yayılır. Kutbun (İnsan-ı kamil) ALNINDAKİ NUR ile alemlere feyz-i ilahi ve marifet-i ilahi yayılır. Her insan kendi nefsi mertebesi ve tezkiyesi oranında ve Hakk’a yakınlığı oranında bu NURdan faydalanır. HAKK kendini bu gönülde saklamıştır: “Müminin kalbi beytullah, arşullah, hazinetullah, miratullah” hadisi bu gönlü ve gönülleri anlatır. Alemlerdeki önemli değişiklikler bu KANAL-NUR ile olur.

Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu: “Allahü Teala Hazretleri her yüz yılın başında bu dini ikame edecek birini baas eder.”

Bu Hadisi Şerifte üç mühim mana vardır: Kutbiyet, Müceddid makamı, Allah İsm-i Celali.

İşbu üç mananın tefsirini aşağıdaki cümleler içinde bulacaksınız.

Kutup, kutbiyet makamında tahakkuk edip oturabilmesi için, önce bir evvelki kutup ile arasında yüz senenin geçmesi lazım. Ta ki, ilahi isimlerin küllisi onda tam tecelli edilebilsin. O isimlerin hemen hepsi, Hadisi Şerifin metninde geçen Allah lafzı celalinin tesiri altındadır.

Burada bu kutubun meydana getirilmesine ’baas’ (diriltme) deniyor. Bu da ancak Allah tarafından yapılır. Yani, yalnız bu yüce ismin tecellisi sonunda olur. Diğer isimler, bunun tevabiidir, buna bağlıdır. Kaldı ki, ”Allah baas eder.”(Hac suresi, Ayet-7) mealine aldığımız ayette de, baas işini bizzat Allahü Teala yapmaktadır. Çünkü Allah lafza-i Celali, bütün isimleri camidir.

Dikkat buyurulursa, “Rahman baas eder” denmiyor. Çünkü Rahman da Allah İsm-i Celali’nin şumulündedir. Anla... Bu bapda hidayet eden Allah’tır.

Netice: Her yüz sene başında bir müceddid gelir. Esasta değil teferruatta, önemsiz değil, önemli değişiklikler yapar. Asrın icabına göre bazı ahkam çıkarır. Muannidler (inatçılara ) cevap verir. Açıklanması kendi zamanına kalan bazı meseleleri açıklar. İmam-ı Rabbani gibi.

Bu vazifeyi yapan aynı zamanda bir kutuptur.

Bu yazımıza son verirken, Seyyid Şerif Cürcani Hazretlerinin kutb’u tarfine de kısaca bir göz atalım.  Diyor ki: ”Kutb’a gavs da denir. Çünkü O, hacet sahiplerine aynı zamanda yardım eder. Allahü Teala’nın nazargahıdır. Ve Allahü Teala zatından ona en büyük mana tılsımını ihsan buyurmuştur. Bu manayı iyi anlamak için kendimizi ruhu bir safiyete devretmemiz gerekir.

Cenab-ı Hak feyzimizi artırsın.




önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler



Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi22
Bugün Toplam455
Toplam Ziyaret888247
Hava Durumu
Saat
Takvim