“Her doğan çocuk İslam fıtratında doğar” buyuran Efendimiz; maddi doğum ile manevi fıtratımız olan “NUR” vasfımızı vurgulamıştır. Elestte verdiğimiz SÖZÜN (Misak-ahd) bize hatırlatılması için doğumdan sonra sağ kulağımıza Ezan-ı Muhammedi, sol kulağımıza da KAMETLİ EZAN-I MUHAMMEDİ okunarak; KAMETİN okunması ile “HAYAT NAMAZI” başlar ve “CENAZE NAMAZI” ile “AHİRET BOYUTUNA” intikal ederiz. Ömür dediğimiz zaman dilimini NAMAZ hükmünde geçirmemiz KURAN’ın hükmüdür. Zira Efendimiz “Fatihasız namaz olmaz” buyurarak HAYAT NAMAZININ Fatiha sırrı ile yaşanmasına işaret etmişlerdir. Hz. Ali Efendimizde: “Dört kitabın manası ve sırrı Kurandadır. Kuranın sırrı Fatihadadır. Fatihanın sırrı Besmelededir….” buyurmuştur.
Böylece Fatiha ile HAYAT NAMAZI kılınması için, Fatiha’nın hangi konulara açıklık getirdiğine kısaca işaret ederek yolumuza devam edelim: Fatihanın Besmelesi (Bismillahirrahmanirrahim) Mutlak Tevhidin (Vahdeti Vücud Şuhudu) ifadesidir. NOKTA, B, BİLLAHİ ve HU sırrı ile İMAN ve TEVHİD ifadesidir. (BAK=Vahdet-i Vücud Şuhudi Şematik anlatımı) TEVHİD ifadesi “NOKTA” (Hakikat-i Nefs)’nın, HAK sırrı ile zuhuru olan “alemlerin” birimsel nefsler ile temsilidir. Her birimsel “nefs” NOKTA’da dürülü olan “ZATİ NEFSİ İLMİN “ kayıtlı ve sınırlı taayyün ve suretler olarak (ZAHİR İSMİ ile = HÜVEZZAHİR) şehadet aleminde “ALEMLER” adı altında Vahdetten Kesrete nüzulunu ifade etmektedir. RABBİLALEMİN ifadesi alemlerdeki her bir birimsel nefste tecelli olan RUBUBİYETİ ZAT mertebesini temsil etmektedir. Her bir nefsin RAB ismi ile ULUHİYETİ ZAT mertebesine bağlantısını ALLAH ismi SAĞLAR. LİLLAHİ ifadesindeki Lİ (için); bu zuhurun ZATI İÇİN olduğunu belirtir. NOKTA’da “GİZLİ HAZİNE” iken bilinmekliliğini severek zuhurun” Kendinden kendine mertebelere nüzulü” lillahi ifadesiyle; “Alemlerde Rububiyetin ve Uluhiyetin sergilenmesi içindir” manası gizlidir. HAMD kelimesi bu manayı tamamlamaktadır. HAMD; Hakk’ın NEFSİN deki KEMALİ, celali ve cemali olarak zuhura çıkarması demektir.
Besmeledeki MUTLAK TEVHİD bu şekilde özetlenmektedir. “Vahdette kesret” “Kesrette Vahdet” “Uluhiyet”; “Rububiyet” belirtilerek Tevhidin alt mertebeleri ifade edimektedir.
“Rahmanirrahim“ ayeti ile “Rahmaniyeti Zat Tevhidi” (Besmeledeki Rahman) ile “ Allah ZATİ “ isminde dürülü olan “İLAHİ İSİM VE SIFATLARIN GERÇEK HÜVİYETLERİ İLE TECELLİ“ (Mudill olmaksızın) ettiği mertebeyi ifade etmektedir. Kuran’da : “Rahman. Kuranı talim etti. İnsanı halketti. Beyanı öğretti” (Rahman/1-4) ayetleri Kuran ve insanın Rahman sırrını ifade eder. “Ben Adem’i KENDİ suretimde halkettim” ifadesi HAKİKAT-İ NEFS mertebesi (ZATİ NEFS) ve “Adem’i Rahman suretinde halkettim” ifadesi RAHMANİYET mertebesini anlatır. “Kuran ve insan bir batında doğan ikiz kardeştir.” Hadisi bu sırrı anlatır. Bu sırrın ifadesi “Yasin.Velkuranilhakim” (Yasin/1-2) ayetlerinde zirve yapar. Arapça’da “ye” harfinin altındaki “İKİ NOKTA” nın biri “Besmelerinin Ba’sının altındaki NOKTA olup, “ye” nin altındaki ikinci nokta ZAHİR İNSAN-I KAMİL’i temsil eder. Bu “mümin müminin aynasıdır” hadisinin simgesel ifadesidir. Hz. Ali “Ba’nın altındaki nokta BENİM” buyurmasının hakikatı budur. Sin=insan-ı kamili temsil eder ve Kuran ile yan yana ifade edilmiştir. “RAHİM” ifadesi HAKKIN “RAHİMİYETİ ZAT“ mertebesine tenezzül ederek “ilahi isim ve sıfatları gerçek hüviyetleri ile FİİLE ÇIKARMA HÜVE mertebesidir.
“Hüve Allahüllezi la ilahe illa hüve“
“Alimül gaybı ve şehadeti ve HÜVE RAHMANİRRAHİM” (Haşr/23) ayeti İLAHİ HÜVİYETİN, RAHMANİYETE ve RAHİMİYETE tenezzülünü ifade etmektedir. Böylece NOKTADAN İLAHİ HÜVİYET; ALLAH (uluhiyet) RAHMAN (RAHMANİYET) RAHİM (RAHİMİYET) isimleri ile Alemde faaliyete geçmektedir. Bu mertebeler “Bismillahirrahmanirrahim” lafzıyla özetlenmektedir. (BAK = NOKTA, B SIRRI, BESMELE SIRRI MAKALELERİ) İşte MUTLAK TEVHİD mertebelere tenezzül ettiğinde, mertebeler arasında ilişkiyi düzenleyecek İLAHİ HUKUK olan “ İSLAM DİNİ “ TEVHİDDETN DOĞDU. “Allah indinde (ZATINDA, ZATI NEFSİNDE ) DİN İSLAMDIR” ayeti bu hakikati anlatır. “MALİKİ YEVMİD DİN” ayeti bu sırrı ifade eder. Şehadet alemindeki her BİRİMSEL NEFSİN “Malik –Meliki) O’dur. İlahi, hüviyet MALİKİYETİ ZAT mertebesine tenezzül ederek “Nefse ve onu halk edene yemin ederim ki“ (Şems/7) ayeti ile tüm birimsel nefislerin “gerçek sahibi” olduğunu açıklamaktadır.
Efendimiz “NEFSİM KUDRET ELİ ALTINDA OLAN ALLAH’A YEMİN EDERİM Kİ….” İle başlayan ifadelerinde MALİKİYETİ ZAT mertebesini ifade etmektedir. İşte NEFİSLERİ, RAB-ALLAH olarak, tezkiyeye davet eden DİN İslam dinidir. DİNİN MALİKİ’de O ‘dur. YEVM kelimesi ile nefislerde “HER AN“ tecellide olanın HAKK” olduğunu ifade etmektedir.
“Külli yevme HÜVE fi şen“ ayeti Hakkın Hüviyetiyle her an tecellide olduğunu ifade etmektedir. NEFİSLERDEKİ DİN tecellisini de şöyle ifade etmektedir: “Nefse ve ona fucurunu ve takvasını ilham edere yemin ederim ki“ (Şems/8)
İşte İSLAM DİNİ, maliki olduğu nefislere HER AN hatalarını ve güzelliklerini bildiren ALLAH anlayışını ifade eder. Uluhiyetin, Rububiyetin ve Malikiyetin hedefi, Rahman-Rahim özelliği ile “İNSANA EMANET” ettiği Nefsini ve ilahi isim ve sıfatlarını HAKKANİ ve ADİL olarak HİDAYET üzere zuhura çıkarmayı sağlamaktır. Bu nedenle tüm nefislere “din” olarak şu husus bildirilmektedir:
“Nefsini tezkiye eden felaha erer” (Şems /9). İşte Ezan-ı Muhammedi de “NAMAZA davet aynı zamanla Fatiha sırrı ile hayat namazına davet” olup Ezanın devamında FELAHA davet “NEFS TEZKİYE ‘sine davettir. NEFS TEZKİYESİDE ömür boyu sürmesi gereken, her an dikkat gerektiren din emridir. İşte Fatiha’nın devamında “İyye kenabudu ve iyye kenestain” ayeti NEFS tezkiyesinin SIRRINI anlatır. Yalnız HAKK ‘a KULLUK ve Yalnız HAKK’tan YARDIM” sırrının yaşanması ancak İHLAS ve MUTLAK TEVHİD sırrına ulaşılması ile mümkündür. Önce tevhid sırlarını anlatan Allah’ın “KUL“ u olmanın yolu TEVHİD HAKİKATİ’dir. Bu nedenle Efendimiz “Az riya bile ŞİRK’tir” buyurmuştur. İşte kesret aleminde birimsel nefsiyle BENLİK VEHMİ içinde yaşayan her nefis (nefs mertebesi itibariyle): “İhdinas sıratel müstekim. Sıratellezine enamte aleyhim” ayetleriyle HİDAYETE ve SIRATIM MÜSTAKİM ve SIRATULLAH ‘a davet edilmektedir.
DİNİN hedefi de budur. İşte DİNİN daveti bu nedenle TEVHİD olup “hidayet ve sıratım müstekim” ancak tevhid ile sağlanacak olması nedeniyle dine giriş anahtarı “Kelime-i ŞEHADET” olmuştur. İbadetler, emir ve yasakların tüm hedefi MUTLAK TEVHİDE insanı ulaştırmak için Allah’ın insanlara sunduğu hediyeler ve armağanlardır. Dileyen kabul eder; dileyen kabul etmez. Bu nedenle ayetle “Dinde zorlama yoktur” buyurmuştur. Efendimiz TEVHİDE giden yolu “Nefsine arif olan, Rabbine arif olur” hadisiyle “Amentü BİLLAHİ ve Sümmestakim” buyurarak “BİLLAHİ SIRRI ve HU SIRRI İLE İMAN” konusuna ve bu sırla (Besmele sırrıyla) amellerimizi gerçekleştirmenin sıratım müstekim ve sıratullah (miraç yolu) olduğunu vurgulamıştır. Bu yolun nimet verdiklerinin yani RAHMETİ CELBEDİCİ yol (HAMD-MUHAMMED SIRRI ile alemlere RAHMET yolu) olduğu açıklanmaktadır (Bak= Muhammeden Resullullah Hakikati makalesi). Surenin sonunda ise “Gayril mağdubi aleyhim veladdallin” denilerek Rahmetin tam tersi olan “GADAP” tecellisinden uzak durmamız tavsiye edilmektedir. Allah’ın Rahmeti Gazabını geçmiştir. Ayette “Zatı Nefsime Rahmeti yazdım” buyurmaktadır. İşte her insan GADAP tecellisini yani “Celal tecellisini” nefsine zulmederek kendisi talep etmektedir. Zira celal tecellisi ile murad “NEFSE ZULMÜ” engellemektir. Ayette “Şirk en büyük zulümdür” (Lokman/13) denmiş; Efendimiz ‘de “Vücudundan (varlığından) büyük günah olamaz“ buyurarak BENLİK VEHMİ-ŞİRKİNE (Enaniyet) işaret etmektedir. “Dallin” ile şirkin dalalet olduğunu bildirilmiştir. Ayette Benlik Şirkine işaret ederek “İblis kibirlendi ve kafirlerden oldu” (BAKARA/23) buyurularak ve şeytana uymayın emri ile dalaletten uzak durmamız istenmiştir.
Hakk TEVHİD hakikatini Fatiha’nın birinci bölümünde ayrıntılı olarak açıklamıştır. İkinci bölümde ise ŞİRKTEN kurtulmanın yollarını açıklamış. ARA BÖLÜMDE (YALNIZ HAKK’a KULLUK SIRRI ABDUHU SIRRI) imtihan sırrını belirtmiştir. Fatihanın; 1. BÖLÜMÜ =”LA İLAHE İLLALAH “ tevhidini, 2. BÖLÜMÜ= ”MUHAMMEDEN RESULULLAH” tevhidini, ARA BÖLÜM: İmtihan sırrı ve ABDUHU sırrını belirtir. Böylece Fatihanın Tevhid Sırrı= “LA İLAHE İLLALLAH HÜVE MUHAMMEDEN RESULULLAH “ olmaktadır. Arifibillahiların MUTLAK TEVHİDİ budur.
Bizi BENLİK ŞİRKİNDEN kurtarmak için; Kevser suresinde Sana Kevseri (Hakikat-i Nefsi) verdik. Rabbin için namaz kıl = Nefsini tezkiye edip felaha kavuş; bunun için Kurban Kes (Enaniyetten, BENLİK ŞİRKİNDEN kurtul) Böylece BENLİK ŞİRKİNDEN doğan bütün zannı-hayali ilahlar ve tagutlar “EBTER” olacaktır” buyurularak bizi MUTLAK TEVHİD’e davet etmekte ve yolunu göstermektedir.
Zandaki – Hayaldeki İlah ve Tagutları ile baş başa olanlara da “Kafirun suresi” ile hitap ve “tagutlara“ (zannı ilahlara) ibadet edenlere ise “MAUN SURESİ” ile seslenmektedir.
“Benlik Şirki ve dalaletten (Mudill etkisinden) “ kurtulmanın yolunuda “Felak” ve “ Nas” surelerini armağan ederek insanlara gösteriyor.
Kul EUZU birabbil felak = “Bİ-RAB sırrı ile NEFSİNLE HAKKA sığın“ denmektedir. FELAK = Noktadan açılan tüm taayyün ve tecelli mertebelerinde. RAB kelimesinin nedeni RAB isminin uluhiyetin nefse bakan yüzü (tecellisi) olması itibariyledir. MİN ŞERRİ MA HALAK= Halk edilmişlerin şerrinden:
İşte BENLİK ŞİRKİNİN nedeni halikiyeti unutmak olup Kendini Hakk’tan ayrı görmek ŞİRK olup GADAP tecellisini talep etmektir. Kurtuluş reçetesi gere ayetin içinde gizli: NOKTA ve B sırrı ile (Bİ –RAB-ALLAH) İMAN… Aynı sırrı NAS SURESİNDE = Kul euzu bi rabbinas ayetinde BİRAB ile belirtilmiş, devamında MELİKİNNAS diyerek nefislerin melikine derken MALİKİYETİ ZATA, ilahinnas ile de ULUHİYET ZATA sığınmayı talim etmiş ve bu iki surenin sırrıyla GADAP ve DALALETTEN kurtuluş reçetesini sunmuştur. Efendimizin “İKİ KORUYUCU“ demesinin sırrı budur. “Bu iki surenin manasının idrakine varan kişi MUTLAK TEVHİD ile, Fatihanın ilk bölümündeki TEVHİD İDRAKİNİ birleştirerek her türlü (celi, hafi, ahfa) şirkten arınmış olur. Böylece HAYAT NAMAZINI TEVHİD üzere kılar. Ezan ‘ın sonundaki “Allahu Ekber“ ve “La ilahe illallah“ hakikatine ulaşır. Böylece TEVHİD EHLİ olup, fiili BESMELE ve KURAN-I NATIK vasfını alır. Hz. Ali Efendimizin “Ben Kuran-ı Natıkım” ve “Ben yaşayan Kuranım” buyurması bu sır nedeniyledir.
“Türkçenin Sırrı“ gereği “NAMAZ” kelimesi tersten okunduğunda “ZAMAN” olur ki bu sır; SALATIN (NAMAZIN) HAKİKATİNİ bize anlatır.
Her AN HAKK İLE OLMAK SALATTIR. Bu nedenle Efendimiz “İman nerede olursan ol; Allah’ın seninle olduğunu bilmendir” buyurmuş; Hakta bu sırra ulaşmamız için şu ayetlerle bize yol göstermiştir: “Nerede olursanız HÜVE (ilahi hüviyetiyle) sizinle beraberdir” (Hadid/4), “Şah damarınızdan yakınım” (Kaf/16), “Ben sizinle beraberim; işitirim görürüm” (Taha/46).
İşte Kul (abduHU) sırrı ile Hakk ile her an, her yerde “HÜVİYET BERABERLİĞİ” içindedir. Bu sırrın müşahedesinde olanlar için HAYAT, DAİM NAMAZ (Salatun Daimun) hükmünde olup, halk-kesret-dünya onları bu namazdan alıkoyamaz. Kuran böyle namaza da “Salatun bihafizun” (Korunmuş NAMAZ) demiştir. “El işte, gönül Hakk’ta“ denilen hakikattir. Fatiha sırrı ile NAMAZ, halk-HAKK BİR görüp mertebelere nüzul ederek “VAHDETİ VÜCUD ŞUHUDU “ ile dünyada “ABDUHU” sırrıyla yaşamaktır. Allah kudsi hadiste Fatiha Suresi için şöyle buyuruyor: “Ben Fatiha’yı kulumla kendi aramda iki kısma böldüm. Yarısı Bana ait, yarısı da kuluma. Kuluma istediği verilmiştir.”
Kul : “Elhamdülillahirabbilalemin” deyince, Allah “Kulum Bana hamdetti” der. “Errahmanirrahim” deyince; Allah, “Kulum Bana senada bulundu” der. “Maliki yevmiddin, deyince; Allah “ Kulum Beni tebcil (büyükledi) ve ta’ziz (aziz kıldı) etti der. “İyye kenabudu ve iyyekenestain” deyince Allah: “Bu, Benimle kulum arasında bir taahhüddür (misak) “Kuluma istediğim verdim” der. İhdinas sıratel müstekim sıratellezine enamte aleyhim gayrıl mağdubi veleddallin” dediği zaman Allah: bu da kuluma aittir; kuluma istediği verilmiştir” buyurur.
Arifibillah Hacı Bekir Sıdkı Visali Hz.leri Fatiha ve Namaz sırrına şöyle ışık tutuyor: Mahiyeti Salat, Marifetullahtır. Fatiha nazil olmasaydı TEVHİD-VAHDETİ VÜCUD ve MAHİYETİ SALAT ve MARİFETULLAH sırrı anlaşılamazdı. Cismani salat: Riyazat ve nefs terbiyesi olup Ruhani (NEFSİ NATIKA) Salat: MİRAÇ ve TEVHİD olup neticesi “RUYETİ CEMAL” ve “ NUR-I HU” müşahadesidir.
Bu nedenle Efendimiz: “Namaz müminin miracıdır” ve “NAMAZ NURDUR” buyurmuştur. Bu sırra ulaşmanın yolu ise NEFS TEZKİYESİ olup İSLAM DİNİ; NEFS TEZKİYESİ yollarını gösteren ve bizi sadece suret insan kalmayıp sireten (batınen) İNSAN kılmayı hedeflemektedir. Her an hayatın içinde olan ise her an benliğiyle baş başa olduğundan, tezkiye her an, her yerde devam eder. Bu nedenle NAMAZIN HAKİKATİ NEFS TEZKİYESİDİR.
Bu nedenle ayetlerin çoğunda NAMAZ ve ZEKAT birlikte zikredilmektedir. Besmeleden önce “Euzu billahi mineşşeytanirracim” nefs tezkiyesinin anahtarıdır. “İSTİAZE“ makalemizde ayrıntılar vardır. İstize, billahi sırrıyla TEVHİDİ; devamıyla da her türlü şirkten kurtulmayı temsil eder. Bu nedenle “HER İŞE BESMELE İLE BAŞLAYIN. EMRİ ;” TEVHİD ile başlayın” demektir. Bismillah her hayrın ve dört kitabın anahtarıdır. “Zira “gizli hazine.” ONUNLA açılır. İHLAS SURESİNİ HAKİKATİ NEFİSLE OKUR. Fatiha’yı okuyan “Yalnız Sana Kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz” taahhüdü ve sözüne sadık kalmaz ise, ŞİRK ‘e düşer.
Böylece Fatiha sırrı tahakkuk edemez. “Fatihasız namaz olmaz “ buyuran Hz. Resul, bize şu ayeti işaret eder: “(BENLİK VEHMİ-ŞİRKİ) Benlik Sarhoşluğu içindeyken, Tevhide ulaşmadan (ne dediğinizi bilmedikçe) namaza yaklaşmayın” işaret etmekte ve MAUN suresini ve içindeki “O kıldığın namaz değil” ayetince işaret ederek, KURAN ‘ın bizi TEVHİDE davet ettiğine işaret etmektedir. Fatiha sırrı hayat namazı; şirk ve cehalet zulmetinden tevhid ve ilim NURUNA yapılan yolculuktur.
Fatiha’sı olmayanın namazı, namazı olmayanın miracı, miracı olmayanın, tevhidi ve şehadeti olmaz, namaz nur olduğundan, namazı olmayanın NUR’uda olmaz. Nuru olmayanın NEFS TEZKİYESİ ne ihtiyacı vardır. Mümin olabilmesi için Nefsini tezkiye edip felaha ermelidir. Şu iki ayet bize yolu gösteriyor: “Nefesini tezkiye eden felaha erer” (Şems/9), “Müminler felaha erenlerdir“ (Müminun /1).
Bu nedenle İSLAM DİNİ, NEFS TEZKİYESİ ‘dir. Tezkiye ‘nin sonucu NUR ve TEVHİD olup MİRAÇ dır. Bu nedenle “Fatiha bütün hastalıkların şifasıdır”
“Tevhid, Adaletin zuhurudur” Bu nedenle Hz. Ali Efendimiz: “DEVLETİN DİNİ ADALETTİR” buyurmuştur. ADALET, haklıya (Hadi) hakkını vermek, haksıza (Mudill) haddini bildirmektir.
Halka, Hakk’ça –ADİL HİZMET, HAKK‘a hizmettir. Fatiha Sırrı ile Hayat Namazının özü ve özeti ve hakikati bu cümlede saklıdır. Hem bireysel hem toplumsal; hem ahlaki hem ekonomik kalkınmanın temeli bu sırda gizlidir. Adalet ve Ekonomik Kalkınmanın anahtarı da şu ayetler de ve hadislerde saklıdır.