İMAN-I BİLLAH=BİHİ ve BİLLAHİ ve HU SIRRI İLE İMAN
HAKK’IN İnsanlardan istediği imanı anlatan ifade AMENTÜ DUASI olarak ifade edilmektedir. “Amentü BillaHİ ve melaiketiHİ ve kütübiHİ ve RESULİHİ ve yevmil ahiri ve BİL kaderi hayriHİ ve şerriHİ minALLAH’ı Teala velbasubadel mevt HAKKUN EŞHEDU en la ilahe illallah ve EŞHEDU enne Muhammeden abduHUve ResuluHU. Amentü = ”İman ettim“ demektir. NEYE, NASIL, NE ZAMAN İMAN? İşte bu sorunun cevabı “BİLLAHİ sırrında gizli. “BİLLAHİ” kelimesinde dört unsur gizli. NOKTA, B harfi, ALLAH ve HU sırları gizli. Amentü duasının devamında ki her imanda da ”HU SIRRI“ gizli. Bu sırrı ayrı bir makale ile sunacağız inşallah. İşte imanın nasıl olması gerektiği “BİLLAHİ” kelimesinde gizli. İmanın mertebelerini tekrar hatırlatalım ve ilgili makalenin okunmasını tavsiye ederek yolumuza devam edelim.
İMAN MERTEBELERİ
1. Kavli iman
2. Akli İman
3. Kalbi iman
4. Hali iman
5. Şuhudi iman
6. Vücudu iman
İşte “BİLLAHİ” sırrı ile iman tüm bu mertebeleri içeren bir KAMİL İMAN anlayışını bize emretmektedir. B’nin altındaki nokta ile NOKTA VE B sırrı ile, ALLAH idraki ise Vahdeti Şuhud imanını, Hu sırrı ile iman ise Vahdeti Vücud Şuhudu imanını bize emretmektedir. Önceki iman mertebeleri, böyle bir imanın şehadet alemindeki yaşanma biçimidir. Amentü BİLLAHİ derken verdiğimi imani söz, işte VAHDETİ VÜCUD ŞUDUHU imanıdır. Kelime-i şehadetteki EŞHEDÜ… ifadesi böyle bir şuhudi imanı ifade etmektedir.
NOKTA SIRRI, B SIRRI Ve ALLAH ile HU ifadeleri idrak ve müşahede edilmeden ifade edilen “ALLAH” iman ifadesi eksik ve yetersiz olup, “ötelerdeki “ ve “zandaki ilah” anlayışına kapı aralamaktadır. Halbuki BİLLAHİ ifadesi (Bİ = İLE, İÇİNDE, ARACILIĞIYLA, VASITASIYLA, SAYESİNDE) kişinin hem kendi nefsindeki, hem afaktaki (şehadet aleminde) HAKK’ı (ALLAH) ifade etmektedir. “Biz onlara ayetlerimizin, hem nefislerinde hem afakta, HAKK olduğunu göstereceğiz” ayeti bu hakikati ifade etmektedir. Bu ise MUTLAK TEVHİD’dir.
NOKTA VE B SIRRI ile İMAN, TEVHİD HAKİKATİ ile iman demektir. Bunun anlaşılması için NOKTANIN SIRRI ve B sırrı ve Besmele sırrı makalelerimizin okunması tavsiye edilir.
Hz. Ali Efendimiz “Dört kitabın manası ve sırrı Kurandadır. Kuran’ın sırrı ve manası Fatiha’da, Fatiha’nın sırrı manası Besleme de, Beslemenin sırrı B harfinde, B harfinin sırrı da altındaki NOKTA’dadır. O noktada BENİM” buyurarak bize ışık ve yol göstermektedir. Efendimiz “Ali ilmin kapısı, BEN şehriyim” buyurarak, Kuran sırrına vakıf olabilmenin sırrının NOKTA ve B sırrı ile İMAN le mümkün olabileceğine ışık tutmaktadır. Zira NOKTA, AHADİYETİ ZAT (HAKK) makamıdır. Tecelli kaynağı ve her şeyin kaynağı GİZLİ HAZİNE MAKAMI’dır.“BEN GİZLİ HAZİNEYDİM” buyurdukları mertebedir. NOKTA sırrı ile iman MUTLAK ZAT (KÜNHÜ ZAT) mertebesine imandır. Sübhanallah ile ifade edilen tenzih buraya yapılır.
İnsanın, Kuranın ve alemlerin kaynağı bu noktadır. “İnsan ve Kuran bir batından doğan ikiz kardeştir” hadisi bu mertebeye işaret etmektedir. La taayyün mertebesidir. B sırrı ile bu nokta açılmış ve İNSAN (HAKİKAT-İ MUHAMMEDİ- HAKİKAT-İ İNSANİYE) ve KURAN zuhura çıkmıştır. “BİLİNMEKLİLİĞİMİ SEVDİM. HALKI ZUHURA GETİRDİM” ifadesi B sırrını anlatır. KAYNAĞI ise ALLAH ifadesinin sonundaki “HU” dur. Yani Zat-i Hüviyet ve ZATİ NEFS ‘tir. NOKTA ve B sırrı ile “ALLAH” İdrakinde sıra “ ALLAH” ifadesine geldi. “ALLAH “ anlayışı “Cemi esma ve sıfatı CAMİ ZAT“ mertebesi olarak anlaşılmalı ve böyle idrak ve müşahede edilmesi halinde “BİLLAHİ” İMANI “ idrak ile tamamlanmış olur. TAM ve KAMİL İMAN ise “ALLAH “ kelimesinin sonundaki “HU” da gizlidir. HU, ALLAH isminin kaynağı olup, Zati hüviyetin, kaynağıdır. “HU” hüviyeti ZAT mertebesinin; “ALLAH” ise uluhiyet mertebesinin kelimesidir. BİLLAHİ ifadesindeki Hİ (Kesre) , tek ilahi hüviyetin, uluhiyet mertebesi itibari ile NÜZUL ‘unu ifade ederek bizi “VAHDETİ VÜCUD ŞUHUDU” imanına davet eder.
Böylece “ALLAH” ZATİ isminde, tecelli eden, her mertebede hüviyeti Zati ve uluhiyeti Zatı ile ve Zatı, sıfatları, esmaları ve kudretiyle fiilde olan bir “İLAH” anlayışına bizi davet eder. Biz bunu söylediğimizde aslında böyle bir iman içinde olduğumuzu söylüyoruz. Ancak idrakımız hangi düzeydedir, onu herkesin nefs muhasebesi yapması için kendine bırakıyoruz. Anlattığımız mana ile KAMİL İMAN için Nefse arif olmak gerekir. Zira “nokta sırrı” senin nefsi natıkan da gizlidir Gizli hazine olarak gönlüne yerleştirilmiştir. “Müminin kalbi hazinetullah” sırrı budur. Bu sırra ulaşmak için “nefsine arif” ve “tevhid ehli” olman şart. Bu nedenle İRFAN EĞİTİMİ de şart ve mutlak suretle gereklidir.
“BİLLAHİ” derken: nefsindeki ZATİ HÜVİYET (NEFS) ile, O’nun Zatı, sıfatları esmaları ile fiiline ”Mudill” karışmaksızın bütün işlerimi “ALLAH İLE” (ALLAH ‘IN KUVVETİ VE KUDRETİ İLE) ,O’nun tecellisi ve tecelli suretinde NOKTA ‘dan çıkan, B ile nefsindeki Hakk ile beraberlik vasıtasıyla; Allah idraki ile (Cemi esma ve sıfatı CAMİ ZAT) fiilerimi gerçekleştiriyorum anlayışı vardır. ALLAH isminde rahmet ve HADİ, ZAHİR; gazap ve MUDİLL, batındır.
İşte sen bunu “enaniyet” ile söylersen ve yukarıdaki idrak ve müşahede senin nefsinde yoksa, fiilerine MUDİLL karışır. Ve yaptığın fiiler “ALLAH ile değil, Mudill etkisiyle “şeytani” olur. Fillerine benlik karışır. Nefsinin BENLİK VEHMİ ile arzularının heveslerinin peşinde koşarsın; dilinde ALLAH olsa da, fiilinde ŞEYTAN zuhura çıkar. Yani sadece “KAVLİ İMAN “ söz konusudur. Yani imanın ilk mertebesi. Yani sen, BİLLAHİ sırrı ile İMAN etmemiş olursun. Bu nedenle Ehlullah “Özü- sözü BİR“ olmayı önermiştir. Efendimiz’de “İMAN “ dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve amel ile uzuvlarda faaliyet gerektiğini belirtilerek bize ışık tutmuştur. Yoksa ayetleri fiilen yalanlayarak “YALANCI”, hatta “YALANCI ŞAHİD“ durumuna düşmemiz kaçınılmazdır. Ayrıca “İMAN, nerede olursan ol Allah’ın seninle olduğunu bilmendir” hadisi ile bizden “NOKTA ve B sırrı ile ALLAH İLE ALLAH’a İMAN“ istendiği ve yukarıda ifade ettiğimiz bir tanımda KAMİL İMAN beklendiği açıktır.
Beka BİLLAH , ARİFİBİLLAH , İNSAN –I KAMİL ifadeleri böyle bir İMAN ve MÜŞAHADE sahiplerini ifade eder.
Kuran‘ın ARAPÇA nüzul etmesinin temel nedenlerinden olan Hu, nokta, B ve ELİF ve MİM sırrıdır. En önemlileridir. Bütün dillerin sahibi olan HAKK, kendini, HÜVİYET ve NEFSİNİ zuhura çıkarabilecek dil olarak ARAPÇA’yı dizayn etmiş ve Efendimiz’i de bu nedenle o dilin konuşulduğu yerde zuhura getirmiştir.
Efendimiz “Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır” ve “Arabın, arab olmayana, arab olmayanın araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır” buyurarak kısmen bu konuyu açmıştır. Görebilene…
Nokta ve B sırrı, Hakk ile Zati Hüviyet ile mülabest, müsahabet ve istisnadenin sağlanması içindir. Yani nefsindeki ZAT ile irtibat sağlanmasıdır. Nefsindeki gizli hazineyi yine O’nun “KÜN” emri ile zuhura çıkarmaktır. Besmelenin “KÜN EMRİ” olması bu nedenledir. Euzu ile “ŞEYTAN –MUDİLL” den her fiili korumak O’nun emridir. Zira Mudill karışan fiil “ŞEYTANİ” olur; HAKKANİ; olmaz. HAKK’tan zuhur HADİ İle mümkündür. EUZU BİLLAHİ (mineşşeytanirracim) makalesinde buna geniş şekilde değineceğiz inşallah. Biz, NOKTA – B-ALLAH ve HU sırrı ile “BİLLAHİ“ dediğimizde VUSLAT VE MİRAÇ sırrını ve MUTLAK TEVHİD anlayışını sunmuş oluyoruz. Bizden HADİ (Muhammedi Zuhur) üzere zuhura çıkar. HAKK olmuş olur. HAKK ADINA, HAKK ile fiil gerçekleşir. UBUDET budur.
“Çık aradan kalsın yaradan” dedikleri hakikat budur. Bu ise “nefsine arif olmak” ile mümkündür. Tevhid hakikakitini yaşamak şarttır. Arifibillah Zekiye Şamiye Güren anemin buyurduğu gibi “NEFSİNİ BİLİR HU” olursun, SIFATLARINDAN KURUTLUR NUR olursun.
“Ya eyyühelleziyneAmenü, AMİNU BİLLAHİ“ (NİSA/136), “Ey iman edenler; Billahi sırrı ile İMAN EDİN” daveti yukarıda anlattığımız irfan ile İMAN’a davettir. VAHDETİ VÜCUD ŞUHUDU imanına davettir. “isteiynu BİLLAHİ” (ARAF/128): Anlattığımız mana ile “(BİLLAHİ) Allah ile Allah ‘tan İSTEYİN” buyurulmaktadır. “İMAN-I BİLLAH“ ise MARİFETULLAH ile gerçekleşir.
Böyle bir iman hakikatine ulaşamayanlar “ZANDAKİ” ve “HAYALDEKİ” , “ÖTEDEKİ” bir İLAH anlayışına iman etmektedirler. Bu ise TEVHİD hakikatinden uzaklaşmak olup GİZLİ ŞİRK kokusu taşımaktadır. İMAN-I BİLLAH’a ulaşmak, vehmi benlikten kurtulup nefse arif olmak ve tevhid eğitimi ile mümkündür. BİLLAHİ SIRRI ile imanı ifade eden ayet ve hadisleri belirtelim:
“Ben sizinle beraberim işitim, görürüm” (Taha/46)
“Amentü billahi, sümmestakim” (Billahi ile iman et ve dosdoğru ol). Hadis
“Attığın zaman sen atmadın, Allah attı“ (Enfal/17)
“Ben kulumu sevince O’nun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, söyleyen dili, yürüyen ayağı olurum. BENİMLE görür, BENİMLE işitir, BENİMLE tutar, BENİMLE söyler, BENİMLE yürür”
“Nerede olursanız O ilahi hüviyetiyle(HÜVE) sizinle beraberdir” (Hadid/4)
“Hüvel evveli, vel ahiri vez zahiri vel batın“ (Hadid/3)
“Biz ona şah damarından yakınız” (Kaf/16)
“Dur ! Rabbin namaz kılıyor.”
“Küllü şeyin alim.”
“Ve kefa billahi vekiyla“ (Ahzab/48)
“İman nerede olursan ol Allah’ın seninle olduğunu bilmendir”.
Böyle bir İMAN ise; NOKTA, B, ALLAH ve HU kelimelerini içeren “BİLLAHİ” SIRRI gizli hazineden (Ahadiyeti Zat) şehadet alemine kadar tüm taayyün ve tecelli mertebelerinde seyreden HAKK’ın ZATI, SIFATI, ESMA ve FİİLLERİ ile HAKK’I hem nefsinde hem de alemlerin nefislerinde İMAN-I BİLLAH sırrı ile VAHDET-İ VÜCUD ŞUHUDU ile TASDİK ETMEKTİR.
Amentü BİHİ =
HU SIRRI; Hakk’ın hüviyeti Zatı ile Zatı Nefsi ve İlmi ile her taayyün ve tecelli mertebesine nüzulünü ifade etmektedir.
Hu Sırrı, kesre (Hİ) aldığında nüzulü; ötre ( HU) aldığında urucu ifade etmektedir. BİHİ (Hakkın TEK HÜVİYETİYLE (NEFSİYLE ) Ahadiyeti Zattan Şehadet alemine, her taayyün ve tecelli mertebesine Hüviyeti Zati ile NÜZULÜnü; BİHU ise şehadet aleminden URUC ile URUC ile Ahadiyeti Zatına tecellinin batına yönelişidir. Tek VÜCUD HÜVİYETİ batından zahire taayyün ve tecelli ile değişik mertebelere tenezzül etmektedir. Zatının sıfat ve isimleri taayyün mertebelerini ve suretlerini çoğaltmaktadır. Şehadet aleminde çokluk (kesret) O’nun (Hüviyeti Zatının) çeşitli mertebelerinden görünmesinden ibarettir. Billahi ile, ALLAH ismi ile uluhiyetin şehadet aleminde ortaya çıkması, melaiketiHİ ile, kudretinin meleki kuvveti ile (Hüviyeti Zatın kudret sıfatı ile tecellisi ) zuhurunu ve nüzulünü, kütübiHİ ise HÜVİYETİ ZATININ İLİM VE KELAM ile nüzulünü ve zuhurunu ifade etmektedir ResuliHİ ise HÜVİYETİ ZATININ RESUL VE İNSAN-I KAMİL mertebesine nüzulünü “ HU SIRRIYLA” zuhurunu ifade etmektedir. AbduHU sırrı İNSAN-I KAMİL mertebesine nüzulünü, ResuluHU ise resul ve velayet mertebesine nüzulünü ve o mertebeden Hakk’ın zuhurunu ifade etmektedir. “ Beni gören HAKK’I görür” ifadesi bu sırrı anlatır. BİL Kaderi derken NOKTA ve B sırrı ile Ahadiyeti Zat Mertebesinde İLMİ ZAT programında, ayan-ı sabite olarak çizilen İLAHİ PROGRAMIN tasdiki istenmektedir. HayriHİ ile hüviyetin HADİ zuhuru ve nüzulu, şerrriHİ ile hüviyetin MUDİLL zuhuru ve nüzulunun tasdiki istenmektedir. HADİ ve MUDİLL zuhurunun ALLAH ismi ile uluhiyetinin farklı mertebeleri olduğunun idraki talep edilmektedir.
Sonraki kelime-i şehadet ile işte bu uluhiyetin tasdiki ve MUHAMMEDİ ZUHUR ile HADİ üzere nefsimizi tezkiye ederek Hüviyeti Zatın ABD mertebesinden zuhuru (ABDUHU) olmamız gerektiğini ve ResuluHU sırrı ile Hüviyeti zatın kitap ve Resulleri ile bize sunduğu ilimleri yaşamamız, aktarmamız ve yaşatmamız istenmektedir. Basubadel mevt ve yevmil ahiri sırrı nefsimizde tecelli olan “Rububiyet” tevhidini ve sonuçlarını bize bildirmekte ve sonuçlarını ifade etmektedir Ahire ve yeniden yaratılışın, cennet ve cehennem idrakinin “Rububiyet, gereği ve nefs emanetini nasıl değerlendirdiğimizin sonuçlarının yaşamak için halk edildiğini ifade etmektedir.
HU SIRRI ise idraki ise ancak “Hüviyet Tevhidi” ile mümkündür. “Billahi SIRRI “ ise Uluhiyet ve Rububiyet tevhidi ile anlaşılabilir. Vahdet-i Vücud Şuhudu bu tevhidleri birleştiren MUTLAK TEVHİD’dir. Bu ise nefsi irfan ve tevhid eğitimi ile marifetullah tahsili ile mümkündür.
AMENTÜ DUASI’nın temsil ettiği TEVHİD’de budur. İnnalillahi ve inneileyhi RACİUN.
“Kefa BİLLAHİ vekiyla “ “ Kefa BİLLAHİ aliyma”
“Kefa BİLLAHİ şehiyda “ “ Kefa Billahi veliyyen “
“Kefa BİLLAHİ nasıra” ayetleri ışığında HAKK şöyle demektedir. “Kefa billahi İLAH İSİMLERİN HER BİRİ” .Bu ayetleri HAKK’ın ZATI olarak değerlendirdiğinde BİLLAHİ hem BİHİ hem BİLLAHİ sırrını görürüz. HAKK açısından sırrıyla HU sırrıyla HÜVİYETİ ZATIMLA; ALLAH sırrıyla ULUHİYETİ ve RUBUBUBİYETİ ZATIMLA vekilim, alimim, şehidim- şahidim, veliyim, nasırım vb, ilahi isim- demektir. Bu sırra erişen ABDUHU ve ABDULLAH olan insan içinde lafız; ve mana şöyle olmaktadır.