“SUYUN RENGİ KABININ RENGİDİR”- “KAB İÇİNDEKİNİ SIZDIRIR”
Hakk’ın tecellisi tek bir tecellidir. Zati mertebedeki bu tek tecelliye “tecelli-i VAHİD” veya “genel vücud nuru tecellisi” veya “nefesi Rahman” adı verilir. Bu tecelli “rahmet” üzeredir. Bu nedenle Hakk “Rahmetim gazabımı geçmiştir.” ve “Zati Nefsime rahmeti yazdım” buyurmuştur. Bu VAHİD tecelliye örnek verecek olursak; güneş ışığı tek renktir. Ancak güneş ışığının ulaştığı mahallin özelliğine göre yeşil, mavi, kırmızı vb. renk alır. Farklılık güneşte değil, güneş ışığının ulaştığı mahallin istidatı ve kabiliyetindedir. Ağaç yaprağında yeşil olması, elmada kırmızı, biberde yeşil, mandalinde sarı renk olması o şeyin maddi genetik yapısındaki (DNA) özellik nedeniyledir. Zira öyle programlanmıştır. Bu ise onun istidat ve kabiliyet olup batından zahire yansır. Bir örnek daha verecek olursak, renkli bir örneğin yeşil kap, içinde şeffaf su olsa bile dışarıdan yeşil görünür. Bu yeşili boya olarak düşünürsek, kaptaki bu boya şeffaf su tecellisini kendi rengine yani yeşile boyamış olur. Kısaca, “suyun rengi kabının rengidir” buyurmuş tasavvuf ehli.
İşte senin nefsindeki tüm malum bilgide nefs mertebende bir rengi temsil eder. Emmarede gri, mülhimede yeşil, mutmainnede beyaz, raziyede sarı, marziyyede siyah, safiyede ise şeffaftır. Nefsindeki malum bilgi kabının rengidir. Hakk’tan gelen şeffaf- tek tecelli senin nefsinde nefsinin rengine bürünür. Efendimizin buyurduğu gibi “Her bir kap içindekini sızdırır.” Yani gelen tecelli Hakkani bir suretle olsa bile, nefsinde cehalet ve öfke bulunuyorsa, nefsinden fiile cehalet ve öfke olarak çıkacaktır. Eğer nefsinde tevazu varsa, öyle yansır. Kibir ve gururlu bir hal varsa, zahire o şekilde yansır. Kabının rengi, nefs mertebesindeki ahlaki ve sıfatlarıdır. “KAB İÇİNDEKİ SIZDIRIR”. Bu nedenle fiilerin senin ahlakını ve vasıflarını yansıtır. Bal küpünden bal;sirke küpünden sirke sızar.Bu nedenle Efendimiz, “Allah sizin dış görnüşünüze değil, kalbinize ve amellerinize bakar” buyurmuştur. Kalbiniz derken, nefsi natıkanın bulunduğu mertebeyi, amelleriniz derken bu nefisten çıkan ahlaki fiileri kastetmiştir. Nefsinin rengine göre, yani mertebene göre fiiller ve ameller batınında (nefsinden) zahire çıkacaktır. Bu ise senin şahsiyetin hakkında bilgi verecektir.
Ehlullah bir benzetme daha yaparak şöyle ifade etmişlerdir. “Bedenler kalem, nefisler hokka, nefs mertebesi mürekkep, ruhlar kağıt.” Hokkanın içindeki nefs mertebesinin mürekkebi her ne renkte (vasıfta-ahlakta)ise bedenleri ile işlediği fiiller ruhuna yansır. Ruhu ya zulmete (karanlığa) ya da nura ulaştırır. Tek tecelli (tecelli-i vahid) ve oradan doğan her bir esma ve sıfat tecellisi NUR vasfını taşır. Yani Hakk’ın tecellisi NUR üzeredir. Bizi zulmetten nura taşımak için Hakk her an bir tecellidedir. Nur tecellisini beyaz boyaya benzetirsek, nurun zıddı olan zulmet siyah boyadır. Siyah boyanın temsili Mudill (Şeytan) esmasıdır. Hakk NUR tecellisi ile nefs ile ilişkisi içinde iken, nefste zulmeti, cehaleti ve mudilli bulursa, beyaz renk siyah renge dönecek ve kab siyaha veya griye bürünecek ve bu renkte dışarı sızacaktır. Yani fiiller şeytani vasıflarda zuhur edecektir. Allah ise bize “Allah’ın boyası ile boyanın (Sıbgatullah)” ayetiyle NUR olmamızı emretmektedir. Bu emre itaatin anahtarı ise “nefs tezkiyesi”dir. Nefis tezkiyesi ise şirk ve cehalet karanlığından tevhid ve ilim nuruna yolculuk yapmakla mümkündür. Bunun yolu ise irfan yolu ve tevhid eğitimidir. Eğitim ile nefs mertebeleri kast edilerek “nefsi safiye-kamile” ulaşınca kab şeffaf olur. Şeffaf, tek tecelliyi, geldiği şekilde zuhura çıkaracaktır. Yani tecelliye hakkıyla ve Hakça riayet etmiş olacaktır. Bu ise kamil kulluktur. (ABDUHU SIRRI). Tecelli hangi esma ile olursa, o esmaya mudill karışmaksızın, geldiği vasfıyla (Hakkani) aynen zahire yansıyacaktır. İşte böyle bir kul (Abduhu) için hakk “Benimle görür, Benimle duyar, Benimle söyler, Benimle yürür vb. fiil” buyurmuştur. Bu vasfa ulaşmanın yegane yolu emmare nefs mertebesinden irfan ve tevhid eğitimi ile nefsi safiyeye ulaşmaktır. Nefsi safiye de kab şeffaf olduğundan, gelen tecelli aynen ve değiştirmeksizin zuhura çıkacaktır. Tecelliye hakkıyla ve Hakça riayet ettiğinden aradan benlik kalmadığından “Abduhu” vasfıyla zuhur gerçekleşecektir. Kısaca Hakk kul mertebesinden zuhur edecektir. Bu mertebede Efendimiz “Beni gören Hakk’ı görür, buyurmuştur. Muhiddin -i Arabi Hazretleri de, bu mertebede, “Gönlüm bir ceylana mera, ruhbana manastır, mümine Kuran, müslümana Kabe olmuştur.” buyurmuştur.
Seni oluşturan nefsindeki malum bilgidir. Hakk’ın ilmi ise maluma tabidir. Gelen tecelli ne kadar Hakkani olursa olsun, nefsinde onu bozan ve onu benlikle ve mudille değiştiren sendeki bu malum bilgi yani nefsinin mertebesidir. Nefsindeki ahlaki vasıflardır. Bu nedenle nefsini terbiye ederek kurtuluşa ve Hakk’ a erişmelisin. “Nefsini tezkiye eden kurtulmuştur” (Şems/9) ayeti bize bunu emretmiştir. “Nefsini karanlıklara gömen (tezkiye etmeyen) ise hüsrandadır. (Şems/10) buyurarak, bizi ikaz etmektedir. Tezkiye tevhid ilmi yani marifetullah ile gerçekleşir. Bu nedenle Hakk ayetlerle bizi uyarmaktadır. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Seni Hakk suretle yaratan Allah senden kayıtlardan ve vehmi benlikten kurtularak kendisini bilmeni istiyor. Böylece, “Sıbgatullah” (Allah’ın boyasıyla boyanmak) vasfıyla zuhur etmeni istiyor. Sıbgatullah ise “Allah’ın ve Resülünün ahlaki ile ahlaklanmaktan” ibarettir.