Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

E.H. 93. Nur İsmi ve Yaşantısı



NUR İSMİ VE YAŞANTISI



Alemleri nurlandıran, aydınlatan. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir." (Nur, 35)

Gerek duyguya ait ve gerekse akıl ve idrake ait her çeşit karanlıkların zıddı olan vicdan ve sezgide ortaya çıkan dış ve iç tecellî ve doğuşların hepsine de nur denilir.

Allah, göklerin ve yerin nurudur. Bütün âlemi meydana koyan, kâinatı gösteren, hakikati bildiren, gözleri gönülleri şenlendiren O'dur. O olmasaydı, hiçbir şey bulunmaz, hiçbir hakikat sezilmez, hiçbir neşe duyulmazdı.

Her şeyin ortaya çıkışı ve bilinmesi ancak O'nun açığa çıkarması ve bildirmesiyledir. Nur'un özelliği de ortaya çıkma, parlama ve bulunmadır. O halde açıkça ortaya çıkar ki, gerçekte mutlak nur, Allah Sübhânehû ve Teâlâ'dır. Ve O'ndan başkasına nur demek mecazdır.

Her şey, göze açık ışık ile göründüğü gibi, yine batınî basirete de her şey Allah ile gözükür. Allah'ın nuru her şey ile beraber bulunur da fark edilmez. Ancak bunda diğerinden bir farklılık vardır: Görünen nurun güneşin batması ile kaybolup gizlendiği düşünülür. Fakat her şeyin kendisi ile ortaya çıktığı ilâhî nurun batması veya kaybolması düşünülemez ve değişmesi imkansız olduğundan eşya ile daima beraber kalır. Ayırmakla delil getirmek yolu, kesilmiş olur. Onun kaybolmasını düşünsen gökler ve yerler yıkılır, kendinden geçersin.

Her şey, bazı zaman değil, her vakitte O'na hamd ile tesbih eylediklerinden ayrılık kalkmış, gizli yol kalmıştır. Zira marifette görünen yol, eşyayı zıddıyla tanımaktır. Bundan dolayı, hiç zıddı olmayan ve hiç değişmeyenin gizli kalması uzak görülmemelidir. Onun gizliliği, açıklığının şiddetindendir. Açıklığının şiddetinden dolayı yaratıklardan gizlenen ve nurunun parlaması sebebiyle onlara karşı perdelenen Allah'ın şanı ne yücedir!

Allah nuru, nur üzerine nurdur. Sınırlanması ve bilinmesi mümkün olmayan bir nurdur. O halde onu niye herkes bulamıyor? İstenilene niye eremiyor? denilirse Allah, o nuruna veya o nuruyla dilediği kimseyi hidayet eder. Dolayısıyla herkes hak delili göremez, hak âyetlerini bilemez, hakkın isteğine eremez. Herkes peygamber veya velî veya mümin veya arif veya iyi bir kul olamaz. Ve onun için peygamberlik nurundan, Kur'ân nurundan, iman nurundan, ilim nurundan herkes faydalanamaz.

O, nur ile izafi yokluktan varlığa çıkaran, Hakk’ı halktan temeyyüz edendir. Böylece varlığın mertebeleri bilinmiş, talepler ortaya çıkmıştır. Çünkü alemin zuhuru ancak en-Nur ismi ile gerçekleşir. Eğer Allah Teala’nın nuru olmasaydı, varlık hiçbir şeyin birbirinden ayrışmadığı “Âm” mertebesinde kalırdı. Hatta varlık ne var, ne yok olabilirdi. Allah’ın en-Nur ismi, Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını ve bunarla ait olan eserleri ortaya çıkarmıştır. Muhakkikler katında bu isim Zati isimlerindendir. Çünkü bu isim mutlak nur ve sırf gerçeklik olan Zatın özel ismidir. Ariflerden bir grup ise bu ismin sıfatların isimlerinden olduğu görüşündedir. Bu ismin sıfatı nuriyyedir. Nuriyye, mutlak mevcutluktur. Bu durumda varlığı olmayan şey mutlak karanlıktır. Bu nedenle muhakkikler bu isim Zati isimdir demişlerdir. Çünkü Allah kendisinde yokluk bulunmayan mutlak varlıktır. Kim mevcudatın bir kısmın diğer kısmına en-Nur ismi ile zahir olmasını kastederse oda en-Nur isminin sıfati bir isim olduğu söylenmişolur. En-Nur, kendisiyle zahir, başkasını ise izhar edendir. En-Nur, valilerin kalplerini marifet ile aydınlatan, yeryüzünü ise içinde bulunan velilerinin nuruyla aydınlatandır. Nurların pek çok derecesi vardır. Bir kısmı katında idrakin gerçekleştirdiği kısımdır. Bir kısmı idrakin kendisiyle gerçekleştiği kısımdır. Bir kısmı parlaklığından dolayı idrak edilemeyen kısımdır. Şayet Mutlak Nur, büyüklük ve Celal perdesiyle perdelenmiş olmasaydı, vechinin parıltıları kendisini idrak eden her şeyi yakardı. Rivayette zikredilen perdelerin birisi nur perdesi, gerisi ise zulmani perdelerdir. Bu nedenle Hak nuru tekil zikretmiş, karanlıkları çoğul zikretmiştir.

Perdelerin en büyüğü ve en azametlisi nur perdesidir. Hakk’da NUR’dur. Hakk, nurda ve nur ile perdelenmiştir. Böylece Hakk kendisi için perdelenmiştir. Nur, kuluna karşı perdesinin ta kendisidir. Nur, kendiliğiyle zuhur eden ve başkasının da kendi vasıtasıyla zuhur ettiği şey olup, kul için kendi varlığından daha açık bir şey olmayınca, bu durumda kişinin varlığı nurunun ta kendisi olmuştur. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Biz ona bir nur verdik, onunla insanlar içinde yürür” (Enam/122). Vücud da vücud nurunun cömert olanın semasından yayılışı cihetinden hüviyetin aynıdır. Hüviyet nurunu, Allah’ın nuru ile müşahede eder. Hakk nuruyla, zulmeti (karanlığı) izale edendir. Kişi zulmetten nura yaptığı irfan yolu ile nefsini tezkiye etmelidir. Nefs tezkiyesi, kişiyi kendi aslı olan NUR’a ulaştıracaktır. Cehalet-kir karanlığından ilim nuruna yolculuk yaparak nefsini tezkiye etmelidir. “Nefsini tezkiye eden kurtulmuştur” (Şems/9) ve “Nefsini karanlıklara gömen ziyandadır” (Şems/10) ayetleri bizlere şevk kamçısı olmalıdır.

 

İşte Rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur).” (Enam/102)

Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir ise hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektedir. (H.Ş.)

Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah sözü mizanı doldurur. Subhanallahi velhamdü lillah cümleleri de yerle gök arasını doldurur. (H.Ş.)

Doğru söyler ve açık konuşulursa alışverişte bereket hasıl olur. Yalan söyler ve gizlerlerse, alışverişin bereketi yok olur. (H.Ş.)



önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler




Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam214
Toplam Ziyaret888836
Hava Durumu
Saat
Takvim