MUKSİT İSMİ VE YAŞANTISI
Adaletle hükmeden. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Allah, hakimlerin hakimi değil midir?" (Tin/8), "O hakimlerin en iyisidir." (Araf/87), "Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz." (Enbiya/47).
Kul, verdiği ve vereceği hükümlerde adaletli olmak amacıyla bu isme ihtiyaç duyar. Muksit, mazlum olanları zalimlerin elinden alan demektir.
Allah, hakimlerin hakimi, hükümdarların hükümdarı değil mi? Hakimler, hükümdarlar isyan edenlere ceza; itaat edenlere, iş görenlere ecir ve ödül verir bir "din" demek olan ceza ve sorumluluk kanunlarını uygularlar da, onların hepsinin üzerinde hakim olan yüce Allah hükmünü yerine getirmez, ceza ve ödül vermez, dinini yürütmez olur mu? Elbette olmaz. Hiç kuşku yok ki insanı o en güzel biçim ile yaratan Allah, hakimlerin hakimidir. Onun dini her dinden üstün hak dindir. O dinini yürütecek, güzel ile çirkini, yalancıyı doğruyu ayıracak, iman edip samimiyet ve ihlasla güzel güzel ameller yapan müminlere mükafat verecek; kâfirleri, dinsizleri de aşağıların aşağısına yuvarlıyacaktır. O halde insan olan, dine yalan dememeli, cezayı inkâr etmemeli, insan kuvvetli olunca haklı olur, her yaptığı kalır, ceza görmez, ceza kanunu acizlere özgüdür sanmamalı; hakim, hükmünde kendi kuvvetine aldanıp da hak ve adaletten ayrılmamalı, o hakimler hakiminin hüküm ve kudretinden korkmalı, aşağıların aşağısına yuvarlanmaktan sakınmalı, onun dinine girmeli, ona iman edip Allah'ın kullarına karşı adalet ve âlemin düzelmesine hizmet ile o tükenmez ecir ve mükafata ermelidir. Yoksa insanı o en güzel biçimde yaratan Allah'ı, hakimlerin hakimi değildir zanneden kendine yazık etmiş olur. Bu durumda bu âyet kâfirlere tehdit, müminlere müjdedir.
O, falliği Hakk olma mertebesine ve mefulluğu ise adaletle sadece yaratılmışlık mertebesine verendir. Böylece varlıkta her hak sahibine hakkını vermiştir. Bu nedenle tenzih Hakk mertebesine teşbih halk mertebesine izafe olunur. Nitekim Allah Teala “Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır. Sana kötülükten her ne ulaşırsa oda nefsinden kaynaklanır” (Nisa/79) buyurmuştur. İki durumun hakikati ise Zat-ı İlahiye döner. Allah Teala’nın “Deki; Hepsi Allah’ın katındandır” (Nisa/78) sözü buna işarettir. Zira hakikatte fail O’dur. Bu isim fiillerin isimlerindendir. Bu ismin sıfatı kıst’tır. Kıst, umumi olarak kabiliyetlere kendileri hakkında geçen hüküm ve adaletle iktizalarını vermektir. Yine kıst, her nefse kabiliyetinin icmali olarak iktiza ettiği durumlardan herhangi bir şeyi her bir özel zaman içinde vermektir. O halde el-Mukit odur ki, her vakitte kabiliyetlere bu kabiliyetlerin vaktinin iktiza ettiği şeyle haklarını verir. El-Muksit, adil demektir. O, hükmünde haksızlık bulunmayan ve velilerinin hiçbir korkularının olmadığı kimselerdir. Halık, bu isimden her şeye yaradılışının hakkını vermiştir. Buna göre temiz olan kendi özelliğiyle ve istidadıyla sürekli ulvileşir ve Hakk’tan sadece bu açıdan ve yönden talep eder ve nihayette işi Hakk’a varır.
Arif kendi maksadını, bütün cihetleri ihata ederken talep eder, çünkü O, her şeyi ihata etmektedir.
En kamil olan ise herhangi bir cihetin mahkumu olmayan kimse demektir. Hevasına tabi olan ise en aşağıda bulunur.
El-Muksit ise, adalet ve ölçüyle bütün bu insanlara her birisinin haline ve inanana göre bulundukları mertebede tecelli eder. Onları nefislerinin taşıdıkları özelliklerin rengine boyar. Ulvi şeyi bulunduran ulvi, süfli şeyi barındıran süfli döner. Bu özellik nedeniyle zuhurun ulvi olması için nefs tezkiyesi emredilmiştir. “Nefsini tezkiye eden kurtulur” (Şems/9). Zira saf nefisten tecelli Hakk suretinde zuhura çıkar. Bu ise kerem sahibi insan olma şerefidir. Efendimizin “Beni gören Hakk’ı görür” buyurduğu mertebe ile müşerref olmaktır.
“(Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez.” (Ali-İmran/8-9)
Bir evde Sure-i Kehf okunursa o gece o eve şeytan girmez. (H.Ş.)
Yatağa varmak istediğinde namaz için aldığın gibi bir abdest al, sonra sağ tarafın üzerine yat. (H.Ş.)