MALİKU’L MÜLK İSMİ VE YAŞANTISI
Mülkün ebedi sahibi. Kainat, mülk ve servetin hakiki sahibi, bütün varlık emrinde, hikmetine kimse karışmayandır. Cenab-ı Hak buyuruyor: "De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın." (Ali İmran/26), "Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir." (Müminun/116), "Oldukça kudretli, mülkünün sonu olmayanın yanında doğruluk makamındadırlar." (Kamer, 55), Allah, mülkün gerçek sahibidir, ebedi sahibidir. Bütün her şey O'nun mülküdür. "Mülk de O'nun, hamd de O'nun."
Allah, mülkün ebedi sahibi olduğuna göre O'na sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Sadece O'na dua etmeli, yalnız O'ndan korkmalı, yalnız O'na umut bağlamalı, yalnız O'na boyun eğmelidir.
Şu an bulunduğunuz yerden etrafınıza baktığınızda gördüğünüz herşeyin Sahibi vardır. Oturduğunuz koltuk, Sahibinin var ettiği atomlardan oluşmaktadır. Saksıda duran çiçek, Sahibinin ona sağladığı imkanlarla (güneş, su vs.) büyümektedir. Pencereden görünen deniz ve içindeki tüm canlılar Sahipleri dilediği için orada bulunmaktadır. Ve hatta kendi bedeniniz; o da sizden tamamen bağımsız olarak sizi var edenin kontrolündedir. Tüm uzuvlarınız, damarlarınız, sinir sisteminiz, hücrelerinizin her biri Sahibinizin ilminin ve üstün aklının eserleridir. Bu sayılanların hiçbiri sizin sahip olmayı düşünüp tasarladığınız, sonra da var ettiğiniz şeyler değildir. Siz dünyaya gözünüzü açtığınızda hem kendi bedeninizdeki kusursuz sistemle, hem de içinde bulunduğunuz dünyayla ve hatta tüm evrenle karşılaştınız. Ancak bundan önce bunların hiçbirine sahip değildiniz ve bundan sonra da kendi iradenizle bunlara sahip olmanız mümkün değildir. Elbette bu gerçek tüm insanlar için geçerlidir. O halde herşeyin mülkü onları Yaratana aittir; yani herşeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah'a. Bu açık gerçeğe rağmen insan körleşir ve O'nun varlığını gözardı ederek elindeki herşeyin kendisine ait olduğu zannına kapılır. Tüm acizliğine rağmen kendini üstün görme yanılgısı içinde olan insan büyüklenir ve inkara kalkışır. Fakat bu inkar yalnızca kendisine zarar verir.
O, eşyanın varlığının sahibidir. Bu nedenle eşya Hakk’a ait olup kendi kendisine ait değildir. Yani Allah eşyanın varlığını sadece kendisine nisbet etmiştir. Çünkü gerçek mevcut O’dur, eşyanın hakikatide O’dur. Bu yüzdende O mülkün sahibidir. Zira mülkün sırf kendisi olmak bakımından kendinde müstakil bir varlığı yoktur. Bilakis o hem sahip hem sahiplenilendir. Bu yüzdende varlığı kendisine değil aksine kendisinin hakikati olan sahibine aittir. O, alemle örtünerek mülkü idare eder. Halbuki O, alemin sebeplerinin hakikatidir ki, alemdeki sebepli şeyler, bu sebeplerin hakikatine bağlıdır. Allah’ın dışındakilerden ibaret olan mülkün tamamı O’nun mazharlarıdır. Hakk ise isimleri ve sıfatlarının iktizasıyla bu mazharlarda zahir olur. Hakk mazharlarının hükümlerini Zati şe’nlerinin iktiza ettiği şeye göre icra eder. Bütün bunların tamamı Hakk’ın varlığına aittir. zahiri müessirlere ait zuhur eden eserlerin tamamı aslında batın-gizli olan gerçek müessir Hakk’a aittir. bu Allah’ın malikül Mülk isminin manasıdır. Bu isim fiillerin isimlerinden biridir. Bu ismin sıfatı milkiyyettir. Milkiyyet, malikin, maliki olduğu şeye varlıkta nispet olunan sebeplik, fiiller, sözler, hareketler, duruşlar ve sahip olunan şeyin hallerinin baştanbaşa tamamıyla tahakkuk etmesinden ibarettir. O halde Allah’tan başka Malik’ül Mülk yoktur.
"Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk" deyin. (Bakara/136)
Cimrilikten de sakınınız, zira cimrilik sizden öncekileri helak etmiştir. (H.Ş.)
Kim ki malının zekatını verir, misafirlerine ikram eder ve uzakdaki akrabasını gözetirse, ruhunu cimrilikden korumuş olur. (H.Ş.)