Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

Cuma Namazı

CUMA NAMAZI

Cuma, Vahdette kesret ve kesrette vahdeti idrak edebilmenin en önemli yöntemidir, pratiğidir. Cuma, ilahi isimler mertebesindendir. Cemaatle kılınması bu hakikate dayanır. Cuma dışında her namaz, başlama tekbirinden son selama kadar, namaz olması bakımından Cuma’nın sağladığı bilgiyi verirken, Cuma namazı yaşantı itibariyle ilmi Zattaki ilmi hakikatlere (ayan-ı sabite) nefesi rahman ile “genel vücud nuru tecellisi”nin zahirde yaşantısını adeta temsil eder. Cemaatle kılınan diğer namazlarda bu bilgiyi versede sınırlı ve rahmet yönüyle sınırlıdır. Cuma özel ve genel rahmetin nurla yayılması olup, farz kılınmıştır. Hakkın bilgisini vermesi yönüyle diğer namazlarla aynı, bu yönüyle Cuma diğerlerinden farklılık içerir. Uluhiyetin (ilahlığın) genel hitabı, vahdet-kesret ilişkisini genelleştirmede anahtar rolü oynar. Nefsini bilme ve Rabbini bilme özel şahsi yönden çıkıp, Rabbin uluhiyeti ile Allah ismi ile tüm nefislerde aynı ve farklı tecellilerle tasarrufta bulunduğunu aynel yakin yaşama mertebesidir. Zatın ve vasıflarının isimlerinin cemaat kanalıyla genele yönelik olduğunun idrak edilmesidir. Nefsi ve alemlerdeki tüm nefislerin (kesret) tek bir Allah’ın tasarrufu (vahdet) altında olduğunun şuuruna daha kolay ulaşma yöntemidir. Zahirde olan cemaatteki (kesret) tasarrufun tek bir ilahlığa (uluhiyet) dayandığı (vahdet) bilincine buradan tüm alemlerin tek elden yönetildiğinin idrakine varılmasını kolaylaştırır. Rab ismi ile alemlerdeki tasarrufun Allah’a ait olduğunun idrakidir. Zira alemlerdeki her mevcud Allah’a aittir, halk edilmesi ve tasarruf Allah’a aittir. Zira Allah her şeye muhittir. “O, Her şeyi ihata eder” (Fussilet/54) ve “Nerede olursanız O sizinle beraberdir” (Hadid/4) ayetleri ile her an, her yerde tasarruf sahibi uluhiyeti ile Allah’a aittir.

Cuma namazında hakiki imam Allah’tır. Uluhiyeti ile tasarruftadır. Batını imam Allah’ın aynası Hz. Muhammed (sav) dir. Zahirdeki imam Allah ve Resulünün vekili ve varisidir. İmamın kıldırdığı namaz Hakk adına Hakkla, Hakkın kelamıyla cemaate yönelmesidir. Batını Allah uluhiyeti ile cemaatle beraberdir. Cemaate tecelli etmektedir.

Cemaatle namazdaki mutlak birlik, gerçekte mevcudların varlığın ve hüviyetinin hakikatidir. Nefsin hakikatine dayanır. Hakkın dışındaki hiçbir şeyin kendi başına kaim olmayacağını, her şeyin hakla kaim olduğunu ve Hakka muhtaç olduğunu idrak eder. Hakkın uluhiyetiyle varlıklara (mevcudlara) nüfuz ettiğini idrak ederek, uluhiyet kaynaklı ilahi isimler ile ahlaklanmak bu suretle başlar. Diğer namazlarda da bu vardır. Kendi namazıyla cemaat arasındaki fark cemaatteki insanların farklı Rabb-ı hassları kanalıyla Hakkın tecellilerinden istifade etmektir. Böylece cemaatteki farklı ilahi isimlerden oluşan Rabbı haslara yönelik tecellilerden de istifade ederek, bu kanalla ilahi isimlerle ahlaklanma konusunda istifadesi artar. Bu suretle her nefeste istifadesi artar. Zira insan her nefeste bu yolda yol almaktadır. İnsan bütün bir alemdir. “Ne var alemde o var Adem’de” buyurulmuştur. Tecelli insan üzerinde farklılaşırsa hem zahir hem de batın ismi yönünden değişiklikler oluşur. Zahir ve Batın olarak Hakk’tan faydalanmış olunur. Her ilahi isimde diğerinde bulunmayan bir alem vardır. Böylece cemaatle cumada, insanın zatında nefsindeki alemlerin farklılığı nedeniyle pek çok “Cuma” kılınmış olur. Bu ilahi isimlerin cemaatteki kişilerdeki farklılığından köken alır. Her ilahi ismin kendi aleminde ve cemaatinde hükmü ve otoritesi vardır. Her bir ilahi isimde kişinin nefsinde büyük mana değişimlerine yol açar. İlahi isimler, nispetler ve izafetler yönüyle çoğalırlar. Bu rahmetten cemaatteki herkes faydalanır. “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınızda Allah’ı zikretmeye koşunuz” (Cuma/9) ayetiyle Allah’ı zikretmek kasdedilir. Allah ismi tüm isimleri ve sıfatları cami olan Zat ismidir. Yine Kur’anda “Allah’ı zikretmek en büyüktür” (Ankebut/45) buyurularak Cuma namazında cemaatteki insanların ilahi isimlerle hem zahir hem batın farklılıkları ile Allah tüm isimleri ile zikredilmiş olur. Bu nedenle Cuma namazı Cem-ül Cem namazı olup, Ahadiyeti Zata tek bir imam arkasında ubudette bulunulur. Zira imam Hakkın vekilidir. İmama uymak Allah’ın Zatına uymak manası taşır. Zahiri ile zahir imama, batını ile batın imama yönelmek kemali gerektirir. Böylece namaz zahir ve batın olarak tamamlanır. Zira “O, evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır, O her şeyi bilicidir” (Hadid/3) buyurularak bu idrak içinde olmamız emredilmiştir.

Allah kulunun diliyle, zahiriyle bildireceği şeyleri bildirmektedir. Hutbede bu konunun içindedir. İmam hutbedede Hakkın vekilidir. Namazda kendisiyle konuşulan Allah, konuşan ve yönelen ise kuldur. Kulda tecelli halinde olan Allah’tır. Kul tecelliye riayet eder. Adeta nefsini Allah’a teslim eder ve bu ise nefsi kurban etmek anlamını taşır ki, kurbanların en üstünüdür. Kul Kur’an ve namazdaki zikirlerle nefsini temizler ki bu en yetkin temizliktir. Bu şekilde Rabbı hoşnut eder. Allah ve kul arasındaki perdelerin kalkmasına vesile olur. Nefs mertebeleri daha kolay kat edilir. Temizlik ve namazla Allah razı edilmiş olur. Huzur elde edilmiş olur. İçteki bu huzur, dışdaki fiillerle desteklenir. Namaz kılan hem namazda, hem namaz sonrasında halk içindeki haliyle güçlenmiş ve korunmuş olur. Kulun Rabbiyle konuşurken, yaşarken giydiği en güzel elbise kulluk ve takva elbisesi olur. Allah’da “Ben onun kulağı, gözü, eli, ayağı ve dili olurum” buyurarak kulu kendiyle süsler. Bunu ise tasavvufta irfan yolu ile ilim ile amel etmek sağlar. Hem namazda, hem namaz dışındaki yaşamında Hakk’la olabilmeyi ilim, amel ve ihlaslı niyet sağlar. Bu ise hem dünyada hem ahirette üstünlük demektir. Gerek namazda gerekse namazın dışındaki hallerinde Hakk, kulun haline göre kuluyla beraberdir. “Ben kulumun zannına göreyim. Öyleyse kulum Benim hakkımda iyi zanda bulunsun” kudsi hadisiyle kul hangi haldeyse, Hakk o hale göre kuluyla bereberdir ve ona göre kendisine muamele eder. Bu nedenle nefsi bilmek, nefs mertebelerini tahsil etmek nefsi tezkiye edip, asıl haline getirmek Hakk’la olmada en etkin yöntemdir. “Beni zikredin Bende sizi zikredeyim” (Bakara/152) ayetiyle Allah zikre karşılık vereceğini, hangi nefs mertebesi ve tevhid anlayışı ile O’na yönelinilirse o şekilde kulla beraber olacağını ilan etmiştir. Bu bilgiden faydalanmak ve nefsi tezkiye etmenin en önemli yömtemlerinden biride namazdır. Zira “Namaz müminin miracıdır” buyurularak Allah’la olmamızın yolu açılmış ve “Namaz nurdur” buyurularak hem irfan yolu ile hem de namaz ile Hakk’a ulaşmanın sonucu, nefsin aslına döndürme yolu belirtilmiş olmaktadır. Allah “Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin” (Bakara/153) buyurarak adeta bunu emretmiş ve yardım garantisi vermiştir. Peygamber Efendimizin (sav) her an Hakk’la olduğunu Hz. Aişe (ra) şöyle bildirmiştir. “Hz. Peygamber her anında Allah’ı zikrederdi”.

Hz. Resul (sav) zikri hem namazda, hem diğer hallerinde O’nda, O’nunla, O’ndan, O’na yönelmiş, hiçbir halde O’nun dışında bir hal içinde olmamıştır. Her halin gereğine göre Hakkça muamele ile kesret-vahdet anlayışını tek Zatla bütünleşmiş, “Muhammedi Şuhud” ile yaşamını “Allah ile baki” olarak sürdürmüştür. O’nun zahirdeki meşguliyeti O’nda O’nunla olmuş; alemlerde O’ndan başka bir şey müşahede etmemiştir. Bu görüş tasavvufta irfan yolu miracı ile eğitim sayesinde gerçekleşir. Namaz burada en önemli eğitim yöntemidir.

Cuma’nın bir hikmetide budur. Bu nedenle Cuma namazından sonra rızk aramak emredilmiştir. Bu emirle “halk içindede Hakk’la” yaşamak ve namazlardan sonra “Selam”, halkla yaşarken daim namaz kılmamız istenmiştir. “Selam” ile halkın içine dönülürki “namazların korunması” bu selamın korunması anlamını da taşır. Halkta Hakkı, Hakkta halkı görebilmek olarak bu yaşantı özetlenebilir. “Halka Hakkça hizmet Hakk’a hizmettir” düsturu ve “El işte gönül Hakkta” anlayışı bu konuda anahtarlarımız olmaktadır.

Namaz kılmak, Hakk ile konuşmak ve O’nu müşahede etmektir. Halk’ın Hakk’ın “zahir” ismiyle tecelli mahalli olduğunun idrakiyle halkın içindeki her türlü yaşamda namaz kabul edilebilir. Kur’an bunu “salatun daimun-daim namaz” olarak adlandırmış “namazlarınızı koruyun” ayetiylede halk içinde Hakkı müşahede ile yaşamamız istenmiştir. Bu anlayışla “Çalışmak ibadettir”  hadisininde hakikatine ulaşılır. İnsana görürcesine Allah’a ibadet et denildiği ve “Allah namaz kılan kişinin kıblesindedir” buyurulduğu açıktır. “Her ne yöne dönerseniz Allah’ın vechi (zatı) oradadır” (Bakara/115) ve “Nerede olursanız O sizinle beraberdir” (Hadid/4) ayetleri ile Allah bizim gönül kabemizdedir. Gönlümüzle ne yöne yönelirsek, ne ile meşgul olursak O bizimle olduğundan “daim namaz”da ve ibadette olduğumuzun bilincinde olmamız gerekir. Cuma’da elde ettiğimiz her insanın, her mevcudun uluhiyetiyle Allah’ın tasarrufunda olduğu bilinciyle ve “O her şeyi bilicidir” (Hadid/3) ayetiyle her an, her şeyin şahidi olan Allah idrakiyle halkta Hakkı müşahede ederek namazımıza “daim namaz” ve “korunmuş namaz” mührü vurulur ki bu “hakiki namaz anlayışıdır”. Peygamber sünnetidir.

Burada dikkate alınacak husus insanları ve maddeleri Hakk yerine koyup putlaştırmamak, her insanın ve her mevcudun nefsi hakikatinin Allah’ın Zati Nefsindeki ilmi hakikatini (ayan-ı sabite) kendi mertebesinde temsil ettiğini idrak etmektir. Bu idrakle Cuma namazında tüm alemlere okunan Kur’an temsili olarak, her insanı her mevcudu Kur’an ve Sünneti Muhammedi ölçüsüyle değerlendirmek ve yerli yerince, adaletle Hakkça muamele etmek gerektiği bilincine ermek gerekir. Bu ise irfan yolu eğitimi ile kazanılacak hallerdendir. Tatmayan bilmez ve yaşayamaz. Bu makamı elde etmek için bu anlayışı yaşama almak gerekir.




önceki               sonraki
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam512
Toplam Ziyaret888304
Hava Durumu
Saat
Takvim