KADİR İSMİ VE YAŞANTISI
Kudreti herşeye ulaşan. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Şüphesiz Allah her şeye kadirdir." (Bakara/148), "Evet O, her şeye kadirdir." (Ahkaf/33).
Yerde ve gökte ne varsa hepsine kudreti yetiyor ve artıyor. Bildiğimiz ve bilmediğimiz alemlerin tümüne ve onların hareketlerine intizam sağlayan şüphesiz Hz.Allah'tır.
Kâdir, güç ve kudret sahibi demektir. Kâdir, bir şeyi dilediğinde yapan veya yapmayandır. Kâdir için dileme, bir şeyi yapmak için mutlaka olması gereken bir şart değildir. Allah, kıyameti şu anda da gerçekleştirmeye kadirdir. Eğer O, bunu dilerse yapabilir. Ancak kıyamet şu an gerçekleşmediğine göre Allah, bunu şu an için dilememektedir. Allah'ın ezeli ilmiyle kıyamet için bir süre ve saat belirlemesi, O'nun güç ve kudretinde kusur olduğunu göstermez.Mutlak Kâdir, her varlığı tek başına ve kendi dilemesi ile hiç kimseden yardım alma ihtiyacı duymadan yoktan var edendir. bu da ancak Allah için geçerlidir. Kulların gücünü yaratan O'dur.Yararlı zararlı, iyi kötü bütün her şeye gücü yeten, mutlak kadir olan ve kudreti her şeyi kuşatan O'dur.
Gerçekleşen her olay Allah'ın bilgisi dahilindedir ve O'nun "Ol" demesiyle meydana gelir. Yeryüzünde her yaprağın düşüşü O'nun izniyledir, yine hiçbir dişi O'nun izni olmadan gebe kalamaz ve hiçbir canlı O'nun bilgisi dışında doğuramaz. Kainatta gerçekleşen her olay ancak O'nun dilemesiyle vuku bulur. O, iman etmeyen bir kavmin yerine hemen yenisini getirebilecek güçtedir. Dilediğine görülmemiş bir mülk verir, dilediğinden bütün mülkünü çekip alır. İman etmeyen bir kavme, azap hiç ummadıkları bir anda ve hiç ummadıkları bir şekilde gelir. Dilerse yeryüzünün tüm bereketini çekip alır, onu kurutur ve üzerinde yaşama dair hiçbir iz bırakmaz. Dilerse genişliği yeryüzü kadar olan bambaşka bir dünya yaratır. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir kuvvet yoktur. O istediğini istediği gibi yapmaya güç yetirendir.
O, zuhur bakımından ilmi vücud (varlık) mertebesinden ayrışmaksızın ayan-ı sabiteyi ilmi varlık mertebesinden aynî varlık mertebesine ibraz edendir. Bu ibraz mutlak iradenin hükmü gereği illetsiz olarak ve birde ilahi sıfatların hükümleri ve Zata ait şe’nlerin iktiza ettikleri şeye göre gerçekleşir. Bu isim nefsi sıfatlarındandır. Bu ismin sıfatı kudrettir. Kudret, kendisiyle ilahi yetkinliklerin zuhur ettiği sıfattır. Kudret sıfatının hakikati kendisini hiçbir işin aciz bırakmadığı pek yüce bir Zati kuvvettir. El-Kadir, iktidarının kabiliyetlere nüfuz etmesiyle muktedir olan demektir. Bu kabiliyetler, el-Kadir’in iktidarının zuhurlarını irade ettiği kabiliyetlerdir. Kadir, kendi ellerimizle yaptıklarımız vasıtasıyla muktedir olandır. Bu durumda iktidar O’na ait, amel ise bizim ellerimizden çıkar. Şu halde iş yapan her el, Hakk ile muktedir olması yönüyle Hakk’ın elidir.
El-Kadir, isminin bir takım eserleri vardır ki, Hakk bu eserleri “Kün/Ol” diye hitap ederken mümkünlere varlık vermesinde gizlemiştir. Bu söz üzere mümkün ilahi iktidardan tekvine süratle icabet etmiştir. Bu itaatın ruhudur. Böylelikle itaat, mümkün için “zati” özellik olmuştur. İtaat asıldır, günah ise mümküne ariz olan bir şeydir. Bu itaat nedeniyle “Bütün çocuklar fitrat üzere doğar”. Fitrat Allah’ı kulluk ile ikrar etmektir. Doğan çocuk bu nedenle nur üzerinedir. Herhangi bir sebep vasıtasıyla veya sebepsiz veya bir sebep vesilesiyle veya bir emirle yada sebepsiz meydana gelen şeyde Hakk, emir yönüyle KADİR, halk cihetinden ise muktedirdir.
“(Bu kandil) Allah’ın yüceltilmesine ve içlerinde adının zikredilmesine-anılmasına izin verdiği evlerdedir. Onların içinde sabah akşam O’nu tesbih ederler:” (Nur/36)
İkindi namazını kaçıran kimse, çoluk çocuğunu ve bütün servetini kaybeden kimse gibidir. (H.Ş.)
Müminler birbirine karşı bir duvarın tuğlaları gibidirler, birbirlerini sımsıkı tutarlar. (H.Ş.)