VEKİL İSMİ ve YAŞANTISI
Her şeye vekil En büyük vekil. Güvenilip dayanılan. Yaratıkların işlerini üzerine alan ve daha iyisini yapan ve kullarına yardım etmesine yetendir. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Vekil olarak Allah yeter." (Nisa/81), " 'Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!' dediler." (Al-i İmran/173), "Benden baska vekil edinmeyin" (İsra/2 ). Vekil, vekalet verenin ihtiyaç duyduğu bütün şeyleri adına yapmaya yetkili kıldığı kimsedir.
Rabbimiz vekilimizdir. Bütün işlerimiz O'nun kudretiyle cereyan etmektedir. O ne güzel vekil ve ne güzel yardımcıdır. Ancak tedbir almamız, ondan sonra Rabbimize vekaletimizi vermemiz gerekmektedir. Tedbiri almadan takdire küsmek haksızlıktır.
Allah iman sahibi olan, samimi kullarına karşılaştıkları her türlü durum ve şartta Kendisine güvenmelerini söyler. Nitekim tüm peygamberler Allah'ın dinini anlatırken, birçok zorlukla karşılaşmış, hitap ettikleri topluluklar çoğu zaman onlara düşmanlıkla karşı çıkmışlardır. Ancak elçiler, Allah'ın birliğini, O'nun emir ve yasaklarını anlatma konusunda her zaman cesur ve kararlı bir tutum sergilemişlerdir. Hep Allah'ı vekil edinmişler, yalnızca O'nun hoşnutluğunu gözetmişlerdir.
Tevhidin hakikatini anlamak için kul, kalbini işlerden uzak tutmalı, bütün işleri Allah'a havale etmeli, bu işlerin sıkıntı ve zorluklarıyla kalbini meşgul etmemelidir. Vekil olan Allah pek zengindir. Vekil'in pek zengin, vefakar ve cömert olduğuna göre Mevla'na ibadet etmeye yönel. Allah'ı tanıyan kimsenin, bütün işlerinde O'na tevekkül etmesi ve her işini O'na havale etmesi gerekir.
El-Vekil, halktan halk ile fail olandır. Çünkü mahluklar istediklerini yapma konusunda acizdirler. Bundan dolayı bu isim mahlukatın yaptıkları şeylerin hakikatidir. Kul, ister O’nu vekil tayin etsin ister etmesin Allah mutlak Vekil’dir. Çünkü O, mahlukatın bütün fiillerinin failidir. Hakikatte mahlukların kendislerine özgü hiçbir fiilleri, güçleri, kudretleri ve iradeleri yoktur. Onların iradeleri, güçleri, kudretleri ve fiillerinin tamamı tâbîlik hükmi ile Allah Teala’ya aittir. Bu yüzden mahluklar için faillik ismi mecazidir, gerçekte Allah’a aittir. allah Teala “Hiçbir canlı (dabbe) yoktur ki, onun perçemi Allah’ın elinde olmasın. Benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir” (Hud/56) ayetiyle buna işaret buyurmuştur.
Bu isim fiillerin isimlerindendir. Bu ismin sıfatı vekalet-i ilahiyedir. Vekalet-i İlahiye kendilerine layık olan yetkinliğin son raddesine ulaşmakla yetkinleşmeleri için zatlarında O’na muhtaç olmalarından dolayı Hakk’ın, mahluklardan yaratma sıfatıyla kaim olmasından ibarettir. Bu durum mahlukların kendilerinden istenen şeye ulaşmalarından ibarettir. Hakk’ın kullarını saadete ve hayırlara yöneltmesidir. Allah Teala “Rabbim sırat-ı müstekim üzeredir” (Hud/56) ayeti ile buna işaret etmektedir. Nitekin Allah Teala “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat/56) buyurmuştur. Efendimiz “Herkes ne için yaratılmışsa ona müyesser olmuştur” buyurarak kul için çalışma ve gayreti teşvik etmiştir. El-Vekil, yeterli demektir. Bunun anlamı, kullarının maslahatlarına kendisini vekil edinip, buna yeterli gelen ve menfaatleri bulunan şeylerle onları zengin kılan demektir.
O, da kullarını belirli bir süreliğine kendi menfaatleri uğruna tasarruf etmeye vekil kılmıştır. Vekalet, hayat gibi, mevcut olanların mertebelerine sirayet eden ilahi bir rütbedir. Buna göre, kevnde olan her şey aynı zamanda “VEKİL” dir. Sözüne ve ikrarına Hakk’ın vekil olduğu kimse doğruya isabet eder; kim bilmez ve gafil olursa, hal ona vekil olur. Hal lisanı söz lisanından daha konuşkandır. Vekil, müvekkilinin hükmüyle, sadece kendisine izin verilen hususlarda tasarruf edebilir ve kendisine emanet edilen şeylerde sınırı aşamaz. Bu nedenle kesin delil sahibi olmasıdır vekil. “Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter” (Talak/3) ayeti buna işaret eder. İnsan kendini Hakk ile bilebilir. Hakk, insanın işinin nihayette kendisine varacağı gayesidir. İnsanı kendine ulaştırır. Ohalde Hakk, insana yeter. Zira Hakk onu, izafi yokluktan varlığa çıkaran ve varlıkta tutan ve insanı Hakk suretinde yaratarak onu imtiyaz sahibi ve tasarruf sahibi yapan ve onu vekil kılandır. İşte Hakiki manada “Hakk sureti” vasfını kazanan ve nefsini tezkiye edebilen insanlar “VEKİL” ismine ve diğer isimlerin zuhuruna mazhar olabilirler. Arifler bu nedenle ilahi hükümlerin isabetini bildiklerinden “Hasbunallahu nimel vekil” diyerek, Hakk’ı vekil edinirler. Kendilerindeki tasarruf yetkisini Hakk’a iade ederler. Bu mertebeye ise nefs tezkiyesi ve tevhid hakikatiyle ulaşılabilir. Kuran ve Sünnet bu yolda en iyi binektir.
“De ki; “Gece gündüz, sizi Rahman’dan kim koruyacak?” “Hayır! Onlar, Rablerinin zikrinden yüz çeviriyorlar” (Enbiya/42)
Allah benim sebebimle ümmetimin gönüllerinden geçen kötü düşüncelerini –yapmadıkça veya söylemedikçe- bağışlar. (H.Ş.)
Sizin en hayırlı olanınız, borcunu en iyi şekilde ödeyenizdir. (H.Ş.)