MECİD İSMİ ve YAŞANTISI
Şanı büyük ve yüksek. Şeref sahibi. Azameti, kadri, şanı büyük, vermesi bol, zati şerefli, işleri güzel olandır. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Arş'ın sahibidir; Mecid (yüce)dir." (Buruc, 15), "Şüphesiz ki O, övülmeye lâyık olandır, Mecid'dir." (Hud, 73). Kur'an-ı Kerim'de ikisinde Kur'an ismi, ikisi de Allah'ın ismi olarak 4 yerde geçmektedir.
Allah'ın şanı tüm kainatta kendini apaçık delillerle göstermektedir. O'nun şanının yüceliğini tanımayan hiçbir insan yoktur. O'nu inkar edenler, "inanmıyoruz" diyenler bile O'nun yarattıklarına şahit oldukları için aslında gücünü ve şanını tanıyıp bilirler. Ancak içlerindeki büyüklenme arzusu sebebiyle inkar ederler. Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, O'nun yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir. Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca O'nun gücünün göstergeleridir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır. Onun yarattıkları ise kendilerine bu azaplardan herhangi biri dokunduğunda bir daha kalkmamak üzere oldukları yere çöküverirler. Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, O'nun yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir. Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca O'nun gücünün göstergeleridir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır. Onun yarattıkları ise kendilerine bu azaplardan herhangi biri dokunduğunda bir daha kalkmamak üzere oldukları yere çöküverirler. Sayılanlar ve burada daha sayılamayan milyonlarca örnek yalnızca Allah'ın şanının büyüklüğünün evrendeki delilleridir. Ahirette görülecek olanlar ise bunların çok üstünde olacaktır.
Allah, bağışı, ihsan ve ikramı pek geniş olandır. Bu ismi bilen, daima Allah'ı yüceltir. O'nun hakkındaki bilgisi artar. Allah'ın iyiliğinin güzel, bağış ve ihsanının bol, üstünlüğünün aşılmaz ve hiçbir fiilinin çirkin olmadığına kesin bir bilgiyle inanır.
Mecid, Macid ile birlikte aynı anlama gelmekle beraber mübalağa ifade eder, daha geniş anlamlıdır. Mecid ismi Cenab-ı Hakk'ın sübuti sıfatlarındandır.
O, azamet sahibidir. Celal O’nun sıfatlarından biridir ve Kibraya O’nun özelliklerinden biridir. Azamet Zatı, izzet sıfatıdır. O’nun özü, nefsi azizdir. Nitelikleri yetkinlikle kuşatıcıdır. O büyük ve yücedir. Bu isim ve sıfat isimlerinden biridir. Bu ismin sıfatı MECD’dir. Mecd, herhangi bir sebep veya bu hususta kendisine rekabet eden bir başkası olmaksızın Kibraya ve azamet sıfatlarının zatla birlikte kuşatıcılık tecellisinden ibarettir. El-Mecid, herkesin üzerinde sahip olduğu şeref ile övülen demektir. Mecd, şeref demektir. Böylece O, bir mal olmaksızın velilerinin en zengininin kendisini övdüğü kimsedir. O da kendi adına olmaksızın onlara yeterli olandır. Onları AZİZ kılandır.
El-Mecid ismi, “şeref”, “yücelik” ifadesini taşır. Hakk bu vasfı taşıyandır. Çünkü azameti yüce Hakk çokluğun birliğinin sahibidir. Yoksa çokluktan her bir ferdin birliğinin sahibi değildir. Halbuki Hakk’ı niteleyen kimse Hakk’ı kendi mertebesinden niteler. Böyle bir kimse şu ilahi hitapla muhataptır: “Onların nitelemelerinden izzet sahibi Rabbin pek münezzehtir” (Saffat/180).
Göklerde ve yerde Hakkı tesbih eden herkes, O’nu, başkasının O’na dair itikadından tenzih ve teşbih etmektedir. Kulun bakışı cüzi bir bakıştır. Kamilin bakışı ve tenzih ile teşbihi ise müşahede eden bir kul yapabilir. Çünkü kamil arif, sadece irfan ve müşahede diliyle konuşur. Arif bu haliyle Hakk’ı öven kamil bir insandır.
Kullarından amellerinin kendilerine döneceği sabit olduğuna göre, bu durumda Hakk’ı övdükleri “mecd” inde kullara dönmesi gerekir. Buna göre kul, Hakk’ı takdis etmekle “mukaddes”, Hakk’ı tenzih etmekle “münezzeh” Hakk’ı yüceltmek ile kendiside “yüceltilmiş/mümecced” olur. “Sübhani” ve “Enel-Hakk” diyen kimselerin bu ifadeleri bu noktadan kaynaklanır. Zira Hakk insanı “kendi suretinde halk” etmiştir.
Gerçek fail ve amel sahibi, hiçbir ortağı bulunmayan BİR olan HAKK olduğuna göre bütün işler Hakk’a çekilir ve bütün ameller O’na döner. “Bütün iş O’na dönecektir” (Hud/123).
Kulun “Mutlak Tevhid” ile ilahi hüviyeti mazharı olduğu irfanına ulaşması gerekir. Bunun yoluda nefsini tezkiye etmesi ve nefsini Kuran ve Sünnet ile ziynetlendirmesi gerekirki “övülen” ve yüceltilen” vasıflarının temsili olan “el-Mecd” ismi ve diğer isimlerin tecelli mahalli olabilsin, Mümin izzet sahibidir. Ancak bu vasfa mümin ve abduhu sırrına oluşabilen kul mazhar olabilir. Diğer kullar bu vasfı taşıyabildiği ölçüde ve temsil ve tafsil edebildikleri oranda ilahi isim ve sıfatların mazharı olabilirler. Bu nedenle mertebe ve derece farklılıkları ortaya çıkar.
“Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı zikretmekten ve Namaz kılmaktan alıkoymak ister (istiyor)” (Maide/91)
Gözlerin zinası bakmaktır. (H.Ş.)
Kanaat, bitmez bir sermayedir. (H.Ş.)