SEMİ İSMİ ve YAŞANTISI
Herşeyi layıkıyla duyan Cenab-ı Hak buyuruyor: "Şüphesiz Allah, isitendir, görendir." (Mümin, 20)
"Allah işitendir, görendir." (Nisa, 134)
Cenab-ı Hakkın sübuti sıfatlarından birisi de Semi'dir. Yani işiticidir. O'nun işitmesi kulakla değil, kendine özgü kudretledir. Cenab-ı Hak kainatta insan, hayvan ve bütün varlıkların seslerini bir anda işitir ve değerlendirir.
Gizli veya açık söylenen her sözü eşit olarak işitendir. O'nun işitmesi bütün sesleri kuşatmıştır.Varlıkların seslerini asla birbirine karıştırmaz ve şaşırmaz. Birinin sesini işitmek, ötekinin sesini de işitmeye mani olmaz. Talep edenlerin çokluğu, onu şaşırtmaz ve yanıltmaz.
Sem (işitmek) ile dört anlam kastedilir: Bunlar:
1) Bilmek, idrak etme anlamında işitmek. bu tür işitme seslerle ilgilidir. "Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti." (Mücadele, 2). "Andolsun Allah; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginleriz" diyenlerin sözlerini işitmiştir." (Ali İmran, 181)
2) Anlama, akletme anlamında işitmek. Bu da anlamlarla işitmedir. "Ey iman edenler, "Raina- Bizi güt, bize bak " demeyin, "Unzurna - Bizi gözet" deyin ve dinleyin." (Maide, 41)
3) Cevap verme ve istenenleri verme anlamında işitmek. Namazda rükudan kalkarken söylenen "Semi'allahü limen hamideh" (Allah, kendisine hamd edeni işitti) duası.
4) Kabul etme ve uyma anlamında işitmek. "Onlar, yalana kulak verenler..." (Maide 41)
Yüce Allah bizlere "işitmeyi", dinlemeyi" ve "uymayı" emretmekte ve müjdenin bunlara ait olduğunu haber vermektedir.
Es-Semi, konuşma özellikleri bakımından eşyanın hakikatlerini idrak edendir. Mevcutlardan hiçbir şey yoktur ki, br tür konuşma ile konuşuyor olmasın bunun delili Allah Teala’nın “Hiçbir şey yoktur ki, O’nun hamdiyle tesbih ediyor olmasın” (İsra/44) sözüdür. Kendisine ŞEY adı verilmeyen hiçbir mevcud yoktur. Allah’ın bir adıda ŞEY’dir. Bu yüzden bütün mevcutlar kendi özellikleryile konuşur. Ancak bir mevcudun zatının, makamının latifliğinin, kesifliğinin, halinin ve iktizasının farklı olmasından dolayı konuşmada farklılaşır. Bu sebepten ötürü her mevcudun kendisiyle konuştğu farklı farklı dili vardır. Hakk bu dileri kadim olan işitmesi ile işitir. Bu nedenle ayetin başında “Hiçbir şey yoktur ki O’nun hamdını tesbih ediyor olmasın” diyerek şeyi tekliğe dayandırdıktan sonra çoğul olarak “… ancak siz onların (şeylern) tesbihlerini anlayamazsınız” (İsra/44) buyurmuştur.
Varlıklardan her birinin farklı dilleri varsa o halde her lisanda özel olarak tesbih edilir. Bu isim nefsi sıfatın ismidir. İlim sıfatının içindedir. Bu ismin sıfatı sem’dir. Hakk’ın işitebilirlikleri bakımından eşyadaki İLİM tecellisinden ibarettir. Çünkü Hakk eşyayı hakikatte nasılsa o şekilde bilmektedir. Ayrıca onların konuşabilirliklerinin konuşmalarından önce ve sonra bilir. Bununla birlikte Hakk’ın onları duyması bilgi açısından Hakk’a bir yardımda bulunmaz. Bilakis O’nun işitmesi, O’nun ilminin işitebilir olmaları bakımından eşyadaki tecellisinden ibarettir. Çünkü Hakk kendi Zatından bildiği şeyi onlardan işitir.
Hakk’ın eşyayı işitmesi ilahi ve kadim bir işitmedir. Hakk işitme sıfatıyla duyar, görme sıfatıyla görür ve ilim sıfatıyla bilir. Hakk’ın işitmesi, görmesi ve ilmi Zatının aynıdır. Bu nedenle O, gördüğü ile işitir, bildiği ile görür, işittiği ile bilir. Zira Hakk Zatı ile işitir, Zatı ile görür, Zatı ile bilir, Zatı ile merhamet eder ve merhamet ettiği ile azap eder. Zira Hakk her şeyi kuşatandır. Sıfat Zattan ayrılmaz. Zat sıfatı ile beraberdr. İsim Zatın birer yüzü ve vechesidir. Zat ile beraberdir.
Es-Semi, işitilen şeyleri gizli ve açık olarak idrak eden demektir. O’na hiçbir şey kalmaz. Her kelamın bir ruhu vardır ki, onun manasıdır. Mana, kelam ile kast edilen şeydir. İşiten manasıyla kelam işitendir.
“İşittik dediler, halbuki onlar işitmemişlerdir” (Enfal/21) ayetinde belirtilen kelamı duyan fakat manaya ulşamayanlar kastedilmişlerdir. Çünkü hiçbir şey duymayan sağır ile duyup anlayan arasında fark yoktur. “Allah katında canların en kötüsü, düşünmeyen sağır ve dilsizlerdir” (Enfal/22) buyurularak “mana”ya ulaşamayanlar kastedilir. Bazı insanlar ise kelam ve manayı kamil manada anlarlar. Bu anlayışın nedeni, işitenin istidadının kemalidir. Bu kişi Hakk’ın “işitmesi” ve “görmesi” olduğu kuldur. İnsan genellikle nefsiyle konuşur. Konuşmanın kelam, mana, ruh ve nur taşıması ancak kişinin nefsini murakebe etmesi, tezkiye etmesi ve nefsini terbiye etmesiyle yakından ilişkilidir. Nefis kulak (sem) sahibi olmasıyla da nefsin söylediğini işitir. Bu nedenle işitmede ancak nefs teziyesi ile kemale ulaşır. Arif nefsinin murakebe edendir. Çünkü O, kendi nefsinde Allah ile konuşan ve O’ndan işitendir. İşitmek anlamının takendisidir. Zira nefs anladığı şeyi konuşabilir.
“Zikrim için namaza kalk” (Tâhâ/14)
Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. (H.Ş)
Pehlivan, herkesi yenen kimse değildir. Pehlivan ancak öfke zamanında kendini tutan kimsedir. (H.Ş)
Mü’min geçimi güzel olan kişidir. Geçimsiz kişide hayır yoktur. (H.Ş)