MUZİLL İSMİ ve YAŞANTISI
Alçaltan, zillet veren, hor ve hâkir eden Cenab-ı Hak buyuruyor: "Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır." (Tevbe/2) "O gün, öyle yüzler vardır ki, zillet içinde aşağılanmıştır." (Gaşiye/2)
Hor ve hakir edilme, Allah'ın inkarcıları uğrattığı "dünya azabı"nın bir parçasıdır. Tüm hayatlarını başkalarına gösteriş yapmak, onlardan takdir toplamak için sürdüren inkarcılar için 'hor ve aşağılık kılınma', son derece büyük bir azaptır.
Allah pek çok ayetinde, ahirette inkarcılara alçaltıcı bir azap olduğunu haber verir. Bu, inkarcıların dünya hayatındaki kibir ve büyüklenmelerine karşılık Allah'ın takdir ettiği bir cezadır. Çünkü dünya hayatında inkarcıların en büyük hedeflerinden biri, başka insanlar tarafından takdir edilmektir. Bu nedenle de hayatlarını Allah'ı övmekle değil, kendilerine övgü toplamakla geçirirler. Allah da bu beklentilerine karşılık olarak cehennemdeki azaplarını bunun üzerine kurmuştur. Cehennemde en büyük yıkımı ise insanların karşısında küçük düşüp aşağılanınca yaşayacaklardır.
Müzil, inkar edenleri dünyada kölelikle, cizye vermekle, alçaltmakla zelil kılan, ahirette de onları cezalandırmakla ve ebediyen cehenneme de kalmakla zelil kılandır. Allah asilere destek vermeyerek onları zelil kılmıştır. Bu yüzden asiler günah bataklığına saplanmışlardır. Allah, bir kulunu zelil kılmak istediğinde onu arzu ve isteklerine düşkün yapar, kendisiyle onun arasına bir perde çeker ve onu kendisine dua etmekten uzaklaştırır.
Tenbih: Allah'ın emir ve yasaklarına aykırı davranarak zelil olmaktan korkarlar, bu yüzden Allah'a itaatten ayrılmazlar. Buna karşılık Allah da onları aziz kılar. Emir ve yasaklarına aykırı davrananları, kendisinin belirlediği yolda yürümeyenleri ve kendisine düşmanlık edenleri de zelil kılıp alçaltır.
El-Muzill varlığını mevcutlarda gizleyendir. Bu sebepten mevcudların zahir Hakk’ın batın olması nedeniyle mevcutları zillet yakalar. Bu isim fiillerin sıfatlarının isimlerindendir. Bu ismin sıfatı ikram kalıbında olduğu gibi İZLAL’dir. İzlal, mevcutlarda gizlenme ve perdelenme şeklindeki ilahi tecelliden ibarettir. Bu yüzden mevcutlar nefslerine geri dönmelerinden dolayı zillete düşerler. Hz. Peygamber bundan korkmuş ve “Beni bir göz kırpma miktarı kadar bile nefsimle baş başa bırakma” diye dua etmiştir.
Alemdeki bütün zilletler ve düşkünlükler ancak bu batın olma tecellisinden kaynaklanır. Mahluklar ancak Hakk’ın batın olması ve perdelenmesinden dolayı zillete düşerler. Marifetullah ile Hakk’ı bilen bu zilletten kurtulandır. Bunun yoluda nefsini ve Rabbını bilmekten geçer. Nefsi bilmek Hakk’ı bilmek ve nefsinde Hakk’ın tecellilerini yaşamaktır. Bilmeyen ise Hakk’tan perdelenir ve zilletin kapısını aralayandır. El-Muzill; beka diyarının nimetlerinden yüz çevirip, fena diyarının metaına tamah etmeleri nedeniyle, zalimlerin boyunlarını zelil kılan demektir.
Allah Teala Hz. Adem’i yaratmış ve onu aziz ve zelil kılmıştır. Ona iki isimden pay vermiş, sahip olduğu kuşatıcılık özelliğiyle de iki sıfatı birleştirmiştir.
Hakk’ın Adem’i aziz kılması, O’nun kuşatıcı suretine göre yaratılmış olması (Hakk suretinde yaradılışı), meleklerin kenisine secde etmesi, isimlerin ilminin O’nda zuhur etmesi, Hakktarafından seçilme ve hidayete ulaştırılma meziyetiyle şereflendirilmesidir.
İnsanın zelil kılınması ise, Adem’in nefsine karşı zulüm yaptığını ve zelil olduğunu itiraf etmesidir. Hz. Adem şöyle demiştir: “Ey Rabbimiz! Biz kendi nefislerimize zulmettik.şayet sen bizlere mağfiret ve merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olacağız” (Araf/23).
Böylelikle bu iki sıfatın eserleri, Hz. Adem’in evlatlarına da sirayet etmiştir. Adem’inevlatlarından bazıları zelillik suretiyle zuhur etmiş; yaradılışının gerektirdiği tarzda muhtaçlık ve zilleti şiar edinmiştir. Bunun neticesinde bu insanlar, zillet hükümlerinin altında kalmaktan hoşnut olmuş, felaha ve saadete bu yoldan ulaşmışlardır. Bazı insanlar ise gururlanmış ve kibir ile nefislerine zulmetmişler ve zillet kendilerini cehenneme sürüklemiştir.
İnsanın yapması gereken, böbürlenmeden ve kibir ile gurura kapılmaksızın, sadece zelilliğini ve muhtaçlığını izhar etmektir. Zaten insanın mümkün yaratılışı ve kulluk makamının özelliği bunu gerektirir.
Allah ancak böyle olan kulları aziz kılar ve onları beka makamında tutar. “Fakr iftiharımdır” diyen Resul bize bu yolu açmış. Fenadan sonra bekanın ancak O’nun tecellisiyle mümkün olduğunu belirtirkende “Fakr tamamlandığın da O Allah’tır” buyurmuştur. Bu mertebelere ancak nefs tezkiyesi ile ulaşılır. Benlikten ve benliğin kiri ve vasfı olan ucub ve kibirden ancak nefs tezkiyesi ile kurtulunur. Tıpkı diğer kötü ahlak vasıflarında olduğu gibi.
“Vezkürisme Rabbike- Rabbinin ismini zikret” (Ala/15)
Kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımındadır. (HŞ)
Bizi douyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun. (HŞ)