FETTAH İSMİ ve YAŞANTISI
Hayır kapılarını açan, hüküm veren Cenab-ı Hak buyuruyor: "De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir." (Sebe/26)
Taraflar arasında hüküm veren; birine yardım edip zafere ulaştıran; hayır ve rahmet kapılarını açan O'dur.
Silah gücü, kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını 'el-Fettâh' olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak.
Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açan O'dur.
Her müslüman, Allah'tan başka Hâkim olmadığına inanmalı ve O'nun hükmünden başka hüküm kabul etmemelidir.
Müslüman, kapalı olan her şeyi ancak Allah'ın açabileceğini bilmelidir. Kullarına rızık ve merhamet kapılarını açan, zor ve kitlenen işleri çözüp açan, hakkı görmeleri için kalplerini ve gözlerini açan, sıkıntı ve darlıktan sonra gönüllerini açıp ferahlık veren, anlaşılmayan kapalı her sorunu kolaylıkla açan O'dur.
Ey Allah'ın kalp kilitlerini açtığı ve kendi katından üzerine nurlar yağdırdığı kişi! Allah'ın kapılarını sana açtığı gibi sen de, ilim anahtarlarıyla cahil ve bilgisiz kimselerin kapalı kapılarını aç ve onların gönüllerini fethet.
El-Fettah, alemin karanlığını nuruyla açandır. Böylece alem Allah’ın varlığıyla hulul söz konusu olmaksızın varlık (vücud) kazanır. Allah Teala’nın mevcudatın hakikatleri (ayan-ı sabite) ile taayyünü onlara varlık vermesidir. Aleme ait şeyler ancak O’nunla varlık sahnesine çıkabilir. Billah sırrı budur. Hayy ve Kayyumiyeti ile varlık verir. Allah onlara varlığı ihsan eder. Öyleki aleme cömertlik hazinesini sunarak varlık ile zuhura çıkaran O’dur. Varlıkların bizzat hak etmedikleri halde elde ettikleri şeylerin hepsi bu ismin feyzindendir.
Bu isim fiillerin sıfatlarının isimlerinden biridir. Bu ismin sıfatı fethdir. Feth, İcadı varlık tecellisinden ibarettir. Varlığın (Vücudun) icmali durumu bu tecelli ile ona varlık bahşeder. El-Fettah, nimet ve azap kapılarını açan demektir. Hüküm sahibi anlamındaki hakimede fatih ve fettah denilir. Kapalı bir meseleyi açandır. Hakk, müminlerin kalplarine marifet nurlarını, günahkarların üzerine mağrifet kapılarını açandır. Kullarının kapalı işlerini açandır. Hakk’ın inayetiyle bütün kapalı şeyler açılır; hidayetiyle her müşkül çözülür. Bu ismin hükümlerine ait fetihlerin üç derecesi vardır: bunların ilki, isimlerin ilmidir. Bu ilim, Hz. Adem’in tahsis edildiği ilimdir. İkincisi ise, zevklerin ilmidir. Bu velilere mahsus ilimdir. Üçüncüsü ise, Hz. Peygamber’e (sav) verilmiş cevamiü’l kelimdir. Bununla Hz. Peygamber, ilahi sırların ve ilimlerin derecelerini açmıştır. Nitekim Hz. Adem vasıtasıyla da beşeri derecelerin mertebeleri açılmıştır. Buna göre perdeli mazharların isimlerinin ilmini ve dillerin farklılıklarını idrak Hz. Adem’e; isimlerndirilen şeylerin hakikatlerini ve ilahi sırların nurlarını müşahedenin ilmi de, Hz. Muhammed’e mahsusdur. Bu iki mertebenin arasında hal ve zevk ilimleri bulunmaktadır.
Hakk, ulunu isimlerin sırlarına muttaki kılarsa kul şunu görür: İsimlerin varlıklarda teşire muhtaç olmaları, eserin varlıklarda zuhur etmesine muhtaç olmalarından daha büyüktür. Çünkü, eserlerinin zuhurunda isimler, kibraya, sultan, izzet vemecd sahibidirler. Mevcudlar ise böyle değildir. Bu nedenle her isim zuhura çıkacağı mahal ister. Bu ise mevcudun ve insanın malum bilgi ile talebi sonucu olur. “İlim maluma tabidir” ve isimler, nefislerdeki maum bilgi üzere tecelli ederler. Bu durumda kişiye düşen görev nefsini tezkiye etmesi ve muhtaç olduğu isimle ile Allah ismine müracaatta ve talepte bulunmasıdır. Hasta olanın Ya Şafi, Ya Allah isimleriyle talebi gibi. Zira ilahi hüviyet alemin cüzlerine sirayet etmiştir. isimlerin batınında O’nun Zati hüviyeti mevcuttur. Talepte bulunulan ise O’nun Zati Hüviyetidir.
“ Allah’ı zikretme- anma en büyüktür” (Ankebut/45)
Duyduğu her şeyi konuşması kişiye günah olarak yeter. (HŞ)
Allah’ın hoşlanmadığı çirkin bir işe bulaştığında peşinden hemen bir iyilik yapıver. (HŞ)