KAHHAR İSMİ ve YAŞANTISI
İsyankarları kahreden, hiç bir şekilde mağlub edilemeyen, üstün gelinemeyen. Cenab-ı Hak buyuruyor: "O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." (En'am/18). "...De ki: 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır.' " (Ra'd/16).
Mülkün, üstünlüğün, güç ve kuvvetin tamamı tek ve kahhâr olan Allah'a aittir. O'nun dışındaki her şey, mağlub ve yeniktir. Zalim ve zorbaların belini kıran, isyankar ve haddi aşanların boyunlarını büken, dünyadaki emellerine kavuşmalarına mani olan Allah'tır. Varlıların dilek ve istekleri dahil O'nun dilemesi altındadır.
Yüce Allah buyuruyor: "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (İnsan/30)
Allah insanlardan nasıl sıkıntıyı giderme gücüne ve onların kalplerine ferahlık vermeye kadirse, onları büyük bir azapla kahretmeye de kadirdir. Kuran'da Allah'ın Kendi Katından gönderdiği azaplarla helak olmuş kavimlerden örnekler verilir. Bu insanlar hak dinden yüz çevirdikleri ve Allah'a baş kaldırdıkları için sabah vakti, hiç şuurunda değillerken, üzerlerinde dolaşan büyük bir felaketle yok edilmişlerdir. Allah inkar eden toplulukların üzerine evlerini yerinden söken kasırgalar göndermiş, üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmıştır. Uyardığı insanların üzerine onların içinde oturdukları şehirleri yerle bir eden sağanaklar isabet ettirmiştir. Toprağın altını üstüne getiren depremleri üstlerine göndermiş, tek bir çığlıkla hepsini yerin dibine geçirmiştir. Açıkça görüldüğü gibi Allah'ın bir insanı kahretmesi hiçbir şeyle kıyaslanamaz.
Müslüman, gücü yettiğince Allah düşmanlarını mağlup etmeye ve onlara üstünlük sağlamaya çalışmalıdır.
Allah'tan yüz çevirip başkasına dayanan mutlaka mağlup olacak, şeytanın elinde birer oyuncak olacaklardır.
Fakat bütün bu sayılanlar Allah'ın dünya hayatında insanlara tattırdığı acılardır. Ve onları yaptıklarından dolayı dünyada yaşarken kahretmesidir. Ama asıl olan, insanın cehennemde görülmemiş bir azapla kahredilmesidir. Allah'ın sonsuz rahmetine karşılık O'nun kadrini takdir edemeyen ve nankörlük eden insanlar ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklardır. Dünyada işledikleri suçların tam karşılığı ahirette kendilerine verilecektir.
Allah onları cehennemin en dar yerine attığında, inkarcılara daha önce hiç karşılaşmadıkları bir acı tattırır; cehennem ateşiyle yanan derilerini yenileriyle değiştirir ve onların üzerine ateşten duvarlar örer. Öyle ki insanın dünyada çektiği acılar cehennemde karşılaştıklarının yanında çok hafif kalır. Nitekim Kuran'da cehenneme giren insanların Allah'ın kendilerini öldürmesi ve azaptan kurtarması için yalvardıkları haber verilir.
El-Kahhar, kadim olan varlığının (vücudunun) nuru sonradan var olmuş varlığın karanlığına egemen olandır. Bu şekilde kesretin dağınıklığı Hakk’ın vahidiyetinin gücü altında yol olur. Bu isim bir sıfat ismidir. Bu ismin sıfatı kahrdır. Kahr, varlığın O’nunla beraber bir izinin kalmaması demek olan Vahidi tecelliden ibarettir. Allah Teala kitabında mahlukatının tamamını yok ettiğinde söylediği “Bugün mülk kimindir” (Mümin/16) sözü ile kendi cevap veriri: “Tek (Vahid) ve Kahhar olan Allah’ın” (Mümin/16).
Allah bundan kahr sıfatının vahidiyyee ait olduğu bilinsin diye el-Vahid ismini el-Kahhar isminden önce zikretmiştir. Bunun için diğer tecellilerin aksine bu tecellide herhangi bir şeyden eser kalmaz. Şu an tecelli devam ederken dahi böyledir. Tecelli hakimiyeti Vahid ve Kahhar isminde geçince varlık suretleri mahvolur. Çünkü alemin varlığının (vücudunun) ilham aldığı yaratıcılık, Rahmaniyyet ve rızık vericilik (Rezzakkiyet) gibi tecelliler bu tecellilerdir. Cüneyd Bağdadi “Sonradan var olan (muhdes) kadim olana yakınlaştırıldığında ondan iz kalmaz” sözünde geçen kadim ile VAHİD ismine işaret etmiştir.
Kişi yaşantısında “Kahhar” ismi ve “Vahid” ismi ile Mutlak tevhide ve “BİLLAHİ” sırrına erişir. Bunun gerçekleşmesi tevhid ilmini alması ve “la havle vela kuvvete illa BİLLAH” zikrinin sırrına vakıf olması ile gerçekleşir. Kişi şirk bataklığından ve günah kirlerinden arınmadıkça “Kahhar” ve “Vahid” tecellisi ile temizlenme ve arınma hakikati ile karşılaşır. İmtihan ve ibtila sırrıda budur. Hakimiyetin ve alemdeki hükümranlığın tek sahibinin “Allah” olduğu idraki yerleşip nefsani idrak ile “la ilahe illallah muhammeden resulullah” demedikçe bu imtihanlar devam eder. Taki kişinin “Ölmeden önce ölünüz” sırrı ile kıyamet kopana kadar. Kıyamet ise nefsinde “Vahid ve Kahhar Allah” ın varlığını bulana kadardır. Sonrası “İlim ile diri (hayy) olan ebeden ölmez” sırrına ulaşmaktır. Kısaca fenadan sonra bekaya ulaşma aşamasıdır. Fena Kahhar ve Vahid isimleri ile gerçekleşir. “Allah” isminin tecellisiyle bekaya ulaşır. BekaBİLLAH denmesinin bir nedenide budur.
“De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bakara/215)
Allah (cc) bir kişi hakkında hayır murad edince ona dini meselelerde derin bir anlayış kabiliyeti ihsan eder. (HŞ)
İşin başı İslam, direği namaz, zirvesi cihaddır. (HŞ)
Kanaat bitip tükenmek bilmeyen bir hazinedir. (HŞ)