MÜTEKEBBİR İSMİ VE YAŞANTISI
En büyük ve en yüce olan, büyüklüğünü, ululuğunu her an ve her yerde gösteren Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (Haşr, 23)
Kudsi bir hadiste Allah şöyle buyurmuştur: "Büyüklük ridam (dış elbise), yücelik ise izarımdır (iç elbise). Bu ikisinden biri üzerinde benimle çekişeni ateşe atarım." Bu durum büyüklük ve yüceliğin Allah'ın kemal sıfatlarından olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer varlıkların bu sıfatlara sahip olduklarını iddia etmeleri gerçek dışıdır. Böyle bir iddia onların eksikliğini ve haddi aştıklarını gösterir.
Müslüman, sevap elde etmek ve cezadan kurtulmak için değil, sadece Hak için hakka ibadet etmelidir. Aksi halde yaradılmış olan bir şeyi amaç edinmiş ve buna ulaşmak için hakkı aracı yapmış olur. Oysa Hak ve doğru olan bu değildir. Hiçbir karşılık beklemeden yalnız Hak için Hakka ibadet etmek, bütün durumlarda Allah'ı yüceltmeyi, büyüklüğüne içtenlikle saygı duymayı, adi ve alçak olan bütün şeylerden uzak durmayı gerektirir.
El-Mütekebbir, şeref ve azametle aşkın olan ve mertebesinde uluhiyetle izzet bulandır. Bu yüzden kendisine ait özelliklerden herhangi bir şeyde başkasının O’na ortak olmasından yücedir. Sonuçta varlıkta O’ndan başkasının bulunması mümkün değildir. Bu isim bir sıfat ismidir. Bu ismin sıfatı kibriyadır. Kibriya tecellisi, Zatın sonsuz olma hali ile Zati öze zit ilahi tecellidir.
Aziz, Cebbar ve Mütekebbir gibi ilahi isimlerin gerçek hüviyetiyle insandaki tecellisi ancak fenadan sonra bekada gerçekleşir. Bunun yoluda “fakr” dan geçer. “Fakr iftiharımdır” buyuran resul, bu yolda bize örnek olmuş ve bu celali sıfatların gerçek hüviyetleri ile zuhuruna mazhar olarak bu sıfatlarla tahakkuk etmiştir. fakr ve fenadan sonra beka tecellisi ilim sıfatı ile donanmakla olur. Efendimiz bu hakikati “İlim ile hayy olan ebeden ölmez” buyurarak tüm tecellilerin yaşanmasının temel kaynağının “ilim” olduğunu vurgulamıştır. Kişi nefs tezkiyesi ile ilim nuruyla takva nurunu geliştirerek kendi ilmi hakikatine ulaşarak tüm ilahi isim ve sıfatlara mazhar ve tecelligah olabilir.
“Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın.” (Bakara/231)
“Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah (celle celalühü) da sizi sevsin” (HŞ)
“Giyinirken yada abdest alırken sağınızdan başlayın” (HŞ)