BENLİK-ŞEYTAN HAKİKATİ-MUDİLL ESMASI
Şeytan “Ben ondan hayırlıyım diyerek kibir ve gurur ile ENANİYET’e düşmüştür. Hakk’ın huzurunda BENLİK VEHMİ bu nedenle şeytanın tuzağına düşmektir. “Ben” denilen varlığın Allah ile varlığını Allah’ın kurallarına göre devamı esastır. Allah ile beraberliği bozan her türlü “Benlik” vehmi, arzu ve hevesi şeytanın ta kendisidir. “İmtihan Sırrı” budur. Hakk Mudill esması (düşüncede iblis, fiilde şeytan) ile insanın nefsini kontrol etmektedir. Kulluk düzeyi ve ihlas, Mudill esması kanalıyla Hakk tarafından her zaman, her yerde ve her mertebede sınanmaktadır. Mudil-şeytan adeta Hakk’ın hafiye ve ajanıdır. Hedef ihlasımızı, niyetimizi ve kulluktaki samimiyetimizi ölçmektir. Bu nedenle nefs muhasebesi her an gereklidir. İnsan nefsinde kibir, gurur, ucub, BENLİK arzu ve istekleri buluyorsa, nefsinde Mudill etkisi olduğunu düşünmeli ve hemen tedbirini almalıdır. “İmtihan Sırrı” olan Mudill etkisinden nefsini hemen temizlemelidir. Bunun yolu ise “Benlik Şirki”nden derhal kurtulmakta yatmaktadır. Nefsine arif olma yolu ile Hakk’ı tevhid yolu ile her türlü şirkten kurtulmalıdır. Bütün şirklerin temelinde ise BENLİK PUTU yatar. Varlığını Hakk’tan ayrı, her şeyide Hakk’tan ayrı görmek BENLİK ŞİRKİDİR. Efendimiz şöyle buyuruyor: “Vücudundan daha büyük bir günah olamaz”.
Benlik putunu kıracak zikir “la ene illallah ilahe illallah” zikridir. Böylece kişi benliğinin “Allah ile” devam ettiği idrakine varırki, bütün varlıkların nefislerini TEK NEFSİ’te ve TEK İLAH anlayışıyla tüm nefislerde O’nun uluhiyetini tasdik eder. Eğer kişide şeytanın bir fiili yaptıracak gücü olduğu anlayışı, vehmi varsa yine ŞİRK içindedir. Güç ve kuvvet-kudret Hakk’a aittir. Hakk’ın izni olmadan hiçbir fiil gerçekleşemez (la faile illallah). Şeytan ancak nefse vesvese verir. Mudill şeytanın fiili gerçekleştirecek bir kudreti yoktur (la havle ve la kuvvete illa billah). Şeytan vesvese verir; ameli süslü gösterir ve kul ihtiyar ve iradesi ile “iradi tercih”i yönünde hamle yapar ve Hakk kudretiyle fiili yaratır. Kuran’daki ayet bu hususu şöyle açıklıyor: “İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek. Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, bende size vaad ettim” ama sonra caydım. ZATEN BENİM SİZE KARŞI BİR GÜCÜM YOKTU. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, sizde geldiniz. O HALDE BENİ KINAMAYIN, KENDİ NEFSİNİZİ KINAYIN. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben ÖNCEDEN BENİ ALLAH’A ORTAK KOŞMANIZIDA KABUL ETMEMİŞTİM.” Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır” (İbrahim/22). Bu ayetle şeytanda güç vehmetmek şirktir. “Şeytanın nüfuzu ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır” (Nahl/100).
Mudil esması olarak Allah’ın bir yüzü olarak bakılması kişiyi şirkten kurtarır. Hakk’ın çeldirici ajan olarak tecellisidir. Daha önce belirtildiği gibi kişinin KULLUK VE İHLAS ölçüsünü ayarlayan mihek taşıdır. Sahte ve gerçek olanı tayin ve tespit aracıdır. Mudil esması bu nedenle imtihan sırrı olup hedefi kişiyi KEMAL’e ulaştırmaktır. Kişi hata-kusur-günah işleyip tevbe eder. “Mümin aynı delikten iki kere sokulmaz” hadisiyle, şeytanın çağırmalarına tecrübe kesbeder. Her an yeni ve mertebesine göre özellikle BENLİK ile ilgili sınavlarına hazır hale getirilir. Mudil tecellisi Hakk’ın kulunu Celal ile terbiyesidir. Eğer Mudill etkisi nefsinde görülürse “şeytan-ı natık”, Hadi etkisi görülürse “insan-ı natık” olur. Şeytanlaşmış insandan kasıt, surette insan batında (sirette) şeytan olan insandır. Şeytanın etkisinde kalmamak için nefs terbiyesi ve mücahedesi ve nefsi irfan ile tevhid eğitimi şarttır. Niyetlerimizi kontrol ederek BEN için mi, ALLAH için mi, olduğunu tayin ve tespit etmeliyiz. İslamın BEN’den BİZ’e geçiş olduğu unutulmamalıdır. Bizden kasıt “Muhammeden Resulullah” şemsiyesi altında toplanmış Hadi üzere hareket eden tüm müminlerdir.
Şeytan-Mudill insanı bir yönden BENLİK VEHMİ’ne davet ederken, bir yanda da kesrete (çokluğa) davet etmektedir. Kişiyi kesrette tutması şirkin temelidir. Cemsiz (vahdet idraksiz) fark şirktir. Bu nedenle kesrette vahdet ve vahdette kesret eğitimi ve idraki kişiyi hem amellerinde hem itikatında şirkten koruyacaktır. Kişinin ihtiyarı ve tercihi batın olup, düşüncelerini iradesi ile tayinde Kuran ve Sünnete (emir ve nehy) göre hareket etmesi zıtlar alemi olan dünyada kişiyi şeytanın davetinden koruyacaktır. Bunun için ilim ve irfan şarttır. Tevhid ise olmazsa olmazdır. Benlik şirkinden kurtulmanın yolu ENE’yi HÜVE kılmaktır ki, tevhid budur. Efendimiz “Şeytanımı Müslüman ettim” dediği hakikat budur. “Muhammeden Resullullah” şemsiyesi bu sırdır. Bu şemsiye içine giren müminler nefs-i vahid olup HADİ üzeredirler. Bir duvarın tuğlaları, bir vücudun hücreleri gibidirler. Tefrika ise hayvani ruhtadır mudil etkisi hayvani ruh üzerinden etkisini sürdürür. Bu nedenle nefs terbiyesi şarttır. Tefrika ve şirkten kurtulmanın yolu beşeri his, hayal ve vehimlerden kurtularak, İLAHİ BENLİK ile var olmaktır. Sıratı müstakim olan doğru yolda yürümek, şeytanın oturduğu BENLİK heva-heveslerin yan yollarına girmemeliyiz. Bu nedenle nefs tezkiyesi gereklidir. Nefs tezkiyesi cehalet karanlığından ilim nuruna (zulmetten nura) yolculuk olup nefsi irfan yoludur.
Bu nedenle “Nefsini tezkiye eden kurtulmuştur” (Şems/9) buyurulmuştur. Aksi için ise “Nefsini karanlıklara gömen ziyandadır” (Şems/10) buyurulmuştur nefsi mudillin tesirinden kurtarmak nefs tezkiyesidir. Mudil her esmanın hakikatine tecavüz ederek, her esmanın “GERÇEK HÜVİYETİ” ile tecellisine engel olur.
Mudillin kelime anlamı; şaşırtmak, karmaşık, güç ve çetin hale getirmektir. Yani mudil esması diğer ilahi isimlerin zuhurunu karmaşık, güç hale getirmekte, insanları çeşitli şekillerde şaşırtarak ilahi isimlerin hukukuna tecavüz etmektedir. Dolayısıyla gerçek kulluğada mani olmaktadır. Mudil esması düşüncede iblis, fiilde şeytan adını almaktadır. Nefse vesvese vererek hayal, vehim ve duygularıda kendi yönünde kullanarak insanları şaşırtmakta, fiilleri karmaşık ve güç hale getirmektedir. Bu şekilde ilahi isimlerin gerçek yüzleri, gerçek hüviyetleri ile zuhuruna engel olmaya çalışmaktadır. Mudil esmasının Allah’tan talep ettiği istihkak bu yöndedir. Diğer ilahi isimlerin gerçek hüviyetlerle zuhurunu engelleyecek o kadar çok yol ve yöntemi kişinin nefsine vesvese vererek sunmaktadır ki, kişinin iradi karar anını, dolayısıyla fiillerini ifsad etmektedir.
Mudil esmasının bu rolü imtihan sırrındandır. Bu nedenle Mudil esmasının etkisinden kurtulmanın yolu da ilimden yani Kur’an ve Sünneti Muhammedi’den geçmektedir. Kur’an ve Muhammed (sav) Hadi isminin zuhurları olduğundan, Mudil isminin etkisi yoktur. Bu nedenle şeytan rüyada Peygamber Efendimizin (sav) suretine bürünemez.
Mudil esması, telbis yolu ile Rab isminin özelliklerine ortak olmaya çalışmakta dolayısıyla şirkin kaynağı olmaktadır. Rab olan Allah’ın ilahi isimleri kanalıyla olan tecellilerinin hüviyetlerini değiştirmeye çalışarak, kişiyi şaşırtarak, ilahi isimlerin Rabbin hükümlerini ifsad ederek, adeta kendini ikinci bir rab ilan ederek şirkin kaynağını teşkil etmektedir.
Telbis: bir şeyi örterek sahte hale getirmek, ayıbını örterek iyi göstermek suret-i Haktan görünerek hile edip aldatmak, ilgili şeyin aslını bozarak birbirine karıştırıp, şaşırtmak, güç hale getirmek, bir şeyin zıddıyla ortaya çıkarmak anlamlarını taşımaktadır. Şeytanı temsil eden Mudil esması Rabbani sıfatları örtüp, şeytani özellik ve sıfatlarla fiillerin zuhura çıkması için çaba göstermektedir. Bu özelliklerle şirkin temel unsuru olmaktadır.
Mudil esmasını tanıyıp, gerçek Rabbe dönebilmemiz için konu ile ilgili ayetleri belirtelim.
“Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır” (Nisa/76)
“Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse kuşkusuz o, apaçık hüsrana uğramıştır” (Nisa/119)
“Şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici gösterdi” (Enam/43)
“Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık düşmandır” (Bakara/168)
“(Size o haberi getiren) ancak şeytandır. (sadece) kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz benden korkun” (Ali İmran/175)
“Allah o şeytana lanet etti. Ve o da “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğimde hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğimde Allah’ın yaratışını değiştirecekler” dedi. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir ziyana uğramış olur. (Nisa/119)
“Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi aldatmadan başka bir şey değildir” (Nisa/120)
“Eğer şeytandan bir vesvese gelirse hemen Allah’a sığın. Muhakkak ki hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir” (Araf/200)
“İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: “Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, bende size vaad ettim” ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, sizde geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi nefsinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, nede siz beni kurtarabilirsiniz. Ben önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.” Doğrusu zalimler için acı bir azap vardır” (İbrahim/22)
“Hepsini azdıracağım ancak içlerinde ihlaslı kulların müstesna” (Hicr/40)
“Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur” (Hicr/42)
“Şeytanın nüfuzu ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır” (Nahl/100)
“Ve deki: Rabbim! Şeytanların vesvese ve kışkırtmalarından sana sığınırım” (Müminun/97)
Yukarıdaki ayetler iyice analiz ve sentez edilirse, şeytanın özellikle ihlaslı kullar başta olmak üzere insanlar üzerinde bir gücü ve nüfuzu yoktur. Güç, kuvvet ve kudret Allah’a aittir. Tek bir Rab vardır o da Allah’tır. Kişi şeytanın vesvese ve kışkırtmaları ile nefsiyle verdiği kararı yerine getirmektedir. Bu nedenle şeytan “benim sizin üzerinizde gücüm yoktur, bu nedenle beni değil nefsinizi kınayın” (İbrahim/22) diyerek bizlere Allah bu ayetle yol göstermektedir. Nefsi mülhime bölümünde şahsa gelen düşünce ve fikirlerin nasıl analiz edileceği vurgulanmıştır. Bu ayetlerle o bilgiler birleştirildiğinde ilim alınmış olacaktır. İş bu ilmi pratiğe, amele çevirmektir. Bunun ilk basamağıda şeytanın vesveseleri ve kışkırtmalarından Rabbimiz olan Allah’a sığınmak daha sonra kur’an ve Sünnet-i Muhammedi ile amel etmektir. Niyette ihlaslı olmaktır. İhlaslı niyet, ilim ve amel kişiyi Mudill esmanın etkisinden kurtaracak kişide gerçek anlamda “Rabbine dön” emrine uymuş olacaktır. Burada gösterilecek titizlik çok önemlidir.