MÜHEYMİN İSMİ VE YAŞANTISI
Hakk’ın haber Gözetici ve koruyucu Bütün varlığı görüp gözeten, yetiştirip varacağı noktaya ulaştıran. Her an bütün varlıkları gören Cenab-ı Hak buyuruyor: "O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selamdır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (Haşr/23)
Görüp gözeten, her şeye şahid olan koruyan ve bekçilik eden de O'dur. Müheymin kelimesinin aslı "Müeymin"dir. Kolaylık için kelimedeki hemze harfi "ha" harfine dönüştürülmüştür. Arap dilinde bu tür dönüşümler vardır. Müheymin, doğrulayıcı, tasdik edici ve güvenilir anlamındadır. Kur'an, kendisinden önceki kitapları doğrulayan bir kitaptır.
Tüm evrenin kusursuz bir düzen içerisinde var olmasını sağlayan fizik yasaları, onları meydana getiren Allah'ın, kulları üzerindeki İlahi korumasına da en güzel delilleri oluştururlar.
İnsanların çoğunluğunun doğal karşıladığı pek çok özellik asıl olarak Allah'ın kullarına olan merhametine ve İlahi korumasına işaret eder. Çünkü düzeni ve birliği sağlayan yüzlerce fizik yasasının şu an oldukları şekilleriyle var olmaları için hiçbir zorlayıcı neden yoktur. Allah koruyucuların en hayırlısıdır.
El-Müheymin hakikatlerden, gerekliliklerden, mertebelerden, hallerden, ilklikten ve sonluktan her andaki her hal üzere ve her bakımdan kuşatıcı, yaygın ve etraflı bir biçimde haberdar olandır.
Bu isim bir sıfat ismidir. Buismin sıfatı Heymene’dir. Heymene kendisinde Hakk’ın haberdar olduğu şey üzere kahr ve egemenlik hükmü ile idaresinin ortaya çıktığı haberdarlık tecellisidir.
Heymene ve heyneme arasındaki farka gelince, heyneme Hakk’ın varlığının ilahi mertebeler ve halk mertebelerinde yayılmasıdır. Bu durum hükümler, şe’nler, gereklilikler, zahir ve batın olma gibi nisbet, yön ve itibarlardan her bir mertebeyi gerçekleştiren şey üzere her şeydeki zuhur hükmüyle olur. Heymene tüm bunlarla tecelli eden ilahi haberdarlık ve dilediğince yönetme tecellisidir. Müteymin gizliyi ve açığı bilen; şükrü ve şikayeti işiten, zarar ve sıkıntı giderendir. Bu makamı gören kimse kendi halini ve nefsini gözetir, vakitlerini muhafaza eder, nefeslerini sayar. Nefs muhasebesi ile tezkiye yoluna çıkar hakk ve halk mertebesinin hakkını verir.
Allah’ın kulları üzerindeki hakları:
Yüce katına yaraşır tarzda tazim, emrine uyma ve ibadet gibi haklardır. Hakk’ın kulları üzeirndeki hakkı, itaatlerde emirlere uymak, yasaklardan sakınmaktır. Kulların hakkı ise, dereceleri meydana gelmesi ve Allah’ın vaadlerini görmek istemeleridir. Hakk’a ait olanlar Zati, kul için olanlar ise vad’idir. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Sizinle ahit yaptığımda benim ahdimi yerine getiriniz” (Bakara/40). “Rabbiniz kendi nefsine rahmeti yansıtır” (Enam/54) buyurarak kulların haklarını yerine getirendir. “Allah vaadinden dönmez” buyurarakta bu sırrı açıklamıştır. Hakk, işin kendsinden kullara yönelik olması için, kullarına “şeriat” diye gönderdiği her hüküm ile kendisini nitelemiştir.
“Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin, eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız.” (Bakara/172)
“Yumuşaklık, bulunduğu şeyi süsler, bulunmadığı şeyi ise çirkinleştirir” (HŞ)
“Kendin için sevip arzu ettiğin şeylerin diğer insanlar için de gerçekleşmesini dile ki, kamil manada Müslüman olasın!” (HŞ)