HAKİKAT-İ İLAHİYE VE MARİFET-İ ZAT-SIFAT VE ESMA
Hakikat-i İlahiyeye vakıf olmak için Hakk’ı Zat, sıfat ve esması ile idrak etmek gerekir. Efendimiz bu hakikate ulaşmak için şu duaları bizlere öğretmiştir: “Allah’ım eşyanın hakikatini bize göster” ve “Ya Rabbi! Senin hakkındaki hayretimi arttır”. Sufi, seyri süluk neticesinde Marifet-i Hakk’ı birbirine zıt ve mütekabil isimleri ve hükümleri ve özellikleri aynı anda kabul ettiğini görünce hayreti artar. Eşyanın hakikati ve batını olan Zat, sıfat ve isimlerini müşahede edince Hakikati Allah’ın kendisine ilka ettiği ruh ve nur ile ulaşır. “Onlar kalplerine iman yazdığı ve kendisinden bir ruh ile müeyyet kıldığı kimselerdir” (Mücadele/22) ayeti bu hakikati anlatır. Ayrıca ayette “Allah’ın kalbini İslam’a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üstündedir” (Zümer/22). Kişi bu ruh ve nur ile Hakikat-i İlahiye’ye vasıl olur. “Allah yerin ve göklerin nurudur” (Nur/35) ayeti ile Marifet-i Zata bu ruh ve nura vasıl olunduktan sonra “Allah’ın nurunu Allah’ın nuru ile müşahede eder”. Bu nur Zati ve esma-sıfat-ı nurdur. Efendimizin buyurduğu gibi “Zatını tefekkür etmeyiniz” kuralına uyarak Marifet-i Zata sıfat ve isimleri kanalıyla Zat-ı hakkında önemli hakikatlere ulaşır.
Zira”esma Zatın bir vechidir” ve “esma Zatın “ayn”dır”. “Sıfat Zattan ayrılmaz” ve “sıfat Zatın yüzü ve vechidir”. Bunlar önemli hakikatlerdir. Yani esma ve sıfat kanalıyla, Marifet-i Sıfat ve Marifet-i Esma ve efal ile Marifet-i Zat’a ulaşır. Ancak Efendimizin buyurduğu gibi “Künhü Zatını idrak edemedik” tasdikiyle bize açtığı zaman ve yönleriyle O’nun Zatını bilebiliriz. Örneğin yüzyıl önce O’nun Zatında gizli hazinede olan bilgisayar, bugün zahirde ve tecellidedir. Allah bu yüzüylede Zatını bir derece daha “bilgisayar” ismiyle kendini açmıştır. Bu yönüyle de bilinmek istemiştir. Yüzyıl sonra açacağı mevcudlara yönelik tenzih ederek “Künhü Zatındaki” leri şimdiden bilemiyeceğimizin idrakiyle “Künhü Zatını idrak edemedik” diyebiliriz. O isim ve sıfatları ile alemde görünmektedir. “Nereye dönerseniz Allah’ın vechi oradadır” (Bakara/115). Alemde batını ile sır olan Allah isim ve sıfatları ile zahir olmaktadır. Zira “O ilahi hüviyetiyle evveldir, ahirdir, zahirdir ve batındır” (Hadid/3)