- Hangi ismet indinde daha faziletlidir?
- Tevbekarın ismeti…
İsmet; arınmışlık, safiyet ve temizlik halidir. Zahir ve batının tezkiye edilmesidir. Kamil ismet ise “mutlak tevhid” ile mümkündür. Zira ayette şöyle buyurulmaktadır. “Müşrikler kesinlikle pisliktir” (Tevbe/28).
Temizlik ve arınma ancak nefs tezkiyesi ile mümkündür. Zira ayette şöyle buyuruluyor: “Nefsini temizleyen kurtuluşa erer” (Şems/9).
Şirkten kurtulup tevhide eren kişi önceki hallerinden “tevbe” eder. Bu ise benlik, sevgi, fiil, esma, sıfat, hüviyet ve Zat mertebelerinde yapılacak tevhid anlayışına ters, şirk kokusu taşıyan düşünceler ve anlayışlardan “kamil tevbe” ile mümkündür. “İsmet” vasfı “Mutlak-Kamil” tevhide ulaşınca kazanılan bir vasıftır. Bu ise kamil tevbe ile mümkün olup sürdürülebilir.
Masum nefsine ve Rabbına arif olandır. Onda Hakk zuhurdadır. Nefsin hakikatini idrak ile onu Hakk’a teslim etmiştir. Nefsi itibari ile Hakk’ın tecellisi içindedir. O da tecelliye Hakkıyla riayet edendir. Hakk ise daim tecellidedir. Kul ise “tecelli hüviyeti” ile O’nu temsil edendir. Ve kul O’nu kamil manada temsil ve tafsil edemediğini bildiğinden tevbe eder. Bu kamil tevbedir.
Kamil tevbe, istiğfarda Hakk irfanı ve nefse irfan ve mutlak tevhid mevcuttur. Böylece kişiler huzur, huşu, sürur halinde olduğundan mutlu bir gülüş içindedirler.
Kamil tevbe-istiğfarda şu hususlar bulunur:
1. Kişinin “benlik” idraki ile nefsinin hakikatini Hakk’a ait bilmesi ve görmesidir. Beşeri benlikten kaynaklanan arzu ve heveslerin ortaya çıkışından tevbe etmektir (BENLİK TEVBESİ).Böyle bir tevbe-istiğfar içinde “irfan” bulundurduğu ölçüde “kemal-tevbe” vasfını taşır. Efendimizin “Günde yetmiş veya yüz defa tevbe-istiğfar ederim” buyurdukları tevbe işte bu kemal vasfını taşıyan tevbedir. “Allah” ismi camisi bünyesinde tüm bu mertebeleri taşımaktadır. Bu irfan ile söylenen “Estağfurullah” kamil bir tevbeye insanı ulaştırır. Ancak böyle bir irfan ve tevhid ile kamil tevbe yapılabilir. Zira “izafi hüviyet” Hakk’ın tecellisi kadar O’nu temsil ve tafsil edebilir. Nefsindeki eksiği bilmek kadar irfan olamaz. Aczini ve fakrını ifade etmek ise en büyük idraktir. Bu ise gerçek manada HAKK’ı bilmekle mümkündür.