R. G. 63. Elliikinci Tecelli: Tevbenin Kemali
63. ELLİİKİNCİ TECELLİ: TEVBENİN KEMALİ
- Hangi tevbe indinde faziletlidir?
- Masumlarım tevbesi…
Masum nefsine ve Rabbına arif olandır. Onda Hakk zuhurdadır. Nefsin hakikatini idrak ile onu Hakk’a teslim etmiştir. Nefsi itibari ile Hakk’ın tecellisi içindedir. O da tecelliye Hakkıyla riayet edendir. Hakk ise daim tecellidedir. Kul ise “tecelli hüviyeti” ile O’nu temsil edendir. Ve kul O’nu kamil manada temsil ve tafsil edemediğini bildiğinden tevbe eder. Bu kamil tevbedir.
Kamil tevbe, istiğfarda Hakk irfanı ve nefse irfan ve mutlak tevhid mevcuttur. Böylece kişiler huzur, huşu, sürur halinde olduğundan mutlu bir gülüş içindedirler.
Kamil tevbe-istiğfarda şu hususlar bulunur:
1. Kişinin “benlik” idraki ile nefsinin hakikatini Hakk’a ait bilmesi ve görmesidir. Beşeri benlikten kaynaklanan arzu ve heveslerin ortaya çıkışından tevbe etmektir (BENLİK TEVBESİ).
2. Sevgilerin merkezine Hakk’ı ve Sünneti alarak sevgide aşırılıklardan tevbe etmektir (MUHABBET TEVBESİ).
3. Fiil tercihlerimizde ortaya çıkan hata, kusur ve günah addedilen (Kur’an ve Sünnete göre) fiillerimizden tevbedir (FİİL TEVBESİ).
4. Hakk’ın isimlerini gerçek yüzle ve gerçek hüviyetleri ile açığa çıkaramamaktan kaynaklanan tevbedir (İSİM MERTEBESİ TEVBESİ).
5. Hakk’ın sıfatlarını kamil manada temsil ve tafsil edemediğini bilerek yapılan tevbedir (SIFAT MERTEBESİ TEVBESİ)
6. Hakk’ın Zati Hüviyetini gerçek manada temsil ve tafsil edemediğini ve halifelikteki eksiklerini bilerek yapılan tevbedir (HÜVİYET MERTEBESİ TEVBESİ).
7. Bütün bu mertebeleri birleştiren aczi ve fakrı bilerek yapılan tevbedir (KÜNHÜ ZAT MERTEBESİ TEVBESİ).
Böyle bir tevbe-istiğfar içinde “irfan” bulundurduğu ölçüde “kemal-tevbe” vasfını taşır. Efendimizin “Günde yetmiş veya yüz defa tevbe-istiğfar ederim” buyurdukları tevbe işte bu kemal vasfını taşıyan tevbedir. “Allah” ismi camisi bünyesinde tüm bu mertebeleri taşımaktadır. Bu irfan ile söylenen “Estağfurullah” kamil bir tevbeye insanı ulaştırır. Ancak böyle bir irfan ve tevhid ile kamil tevbe yapılabilir. Zira “izafi hüviyet” Hakk’ın tecellisi kadar O’nu temsil ve tafsil edebilir. Nefsindeki eksiği bilmek kadar irfan olamaz. Aczini ve fakrını ifade etmek ise en büyük idraktir. Bu ise gerçek manada HAKK’ı bilmekle mümkündür.