Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

R. G. 30. Ondokuzuncu Tecelli: Habibullah Sırrı

30. ONDOKUZUNCU TECELLİ: HABİBULLAH SIRRI

-      Ya Gavs-ı Azam… Kıyamet gününde, indimde mahlukatın en sevgilisi; sağır, dilsiz, kör, hayrette olan ve ağlayandır. Kabirde de bu böyledir.

“Kıyamet günü” kişinin kendi nefsi hakikatini idrak edip Hakk’ı müşahede ettiği andır. Yevm=gün “AN” anlamı taşır ki, “O her an bir tecellidedir” (Rahman/29) ayeti bu idrakin her an yaşandığını bilmektir. Kendi hakikatini Hakk ile bilen ise “Kadir günü” nü yaşamış olur. Zira “Kadir” Kendi kadrini ve kıymetini bilmektir. O da nefsinde taşıdığı “Allah’ın Nuru”nun ve “Kur’an’ın sırrı”nın idrak ve müşahedesidir. “İNDİMDE” lafzı Zatına aittir. Sırf Zatına seçtiği sevgililerdir. Habibullah sırrına erişenlerdir. Kıyametten murat “eşyanın sırrına” ve “nefsin sırrına” arif olmaktır.”Halkolunmuşların en sevgilileri” bu sır ve hakikati idrak ve müşahede edenlerdir. Onlarda “ölmeden önce ölünüz” sırrına erişenlerdir.

Allah’ın İlmi Zatında (İNDİNDE) ayan-ı sabiteleri üzere kendi hakikatlerini müşahede edenler ve “habibullah” sırrına daha bu makamda erişenlerdir.

“Sağır” vehmi, izafi, beşeri benliğinden söz etmeyen, kesrette vahdeti ve vahdette kesreti bilen ve alemlerde ve kendi nefsinde Hakk’ı işitenlerdir. Hakk dışında bir şey duymayan, benlikleri Hakk’a teslim eden vehimden doğan benliklerinden yükselen sesleri duymayan erlerdir.

“Dilsiz” vehmi, izafi, beşeri benliğinden söz etmeyen, nefsi hüviyetin hakikat itibariyle Hakk’a ait olduğunu bilen, Hakk dışında söz etmeyen, vehmi benliğinden ve onun arzularından konuşmayanlardır.

“O hevasından konuşmaz, konuştuğu vahy iledir” (Necm/3-4) ayetinin yaşama geçirilmiş halidir. “Hayrette olan” kendi nefsi hüviyetini idrak edip kendindeki “tecelli hüviyetin” de Hakk’ı bulandır. Hayret, ilim ve müşahede demektir. İlmin ve müşahedenin sonu olmadığından hayretinde sonu yoktur. Zira Allah’ın ilmi sonsuzdur.

Bu nedenle Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah’ım hayretimi arttır”. Hakk’da O’na “Rabbim İlmimi arttır” (Taha/114) demesini emretmiştir. Tasavvufta hayret makamı, elde edilen irfanla günbe gün perdelerin kalması, sahip olduğu nefsi irfanın müşahede edilmesidir. Bunun zirvesi ise uluhiyet ve hüviyet tevhididir. Nefsi hüviyetini Hakk’tan ayrı görmemek ve nefsinde Allah’ın uluhiyetini idrak ve müşahede etmektir. O her an bir tecellide olduğundan, hayretin sonuda yoktur. Ve hayret Hakk’a irfan için talep edilmelidir. Hayret makamı ile nefse ve Rabbe irfan gerçekleşebilir. Zira “eşyanın hakikati”ne bu sayede ulaşılabilir. “Ağlayanlar” zira öyle gerçekler müşahede edilirki, Hakk’ın tecellileri karşısında acz ve fakr yaşanır. Acz ve fakr ise ağlama tarzında zuhur eder. Ağlama ile dökülen gözyaşı ile nefs “Tahir” ve “mutatahhir” vasıflarını kazanır. Tezkiye olmuş nefs safiye-kamile-zekiye olur.

Tezkiye olmuş nefs ise sevilendir. Zira Hakk böyle bir nefse “hüviyeti” ile her yönden tecelli eder. O kişiye Kendinle baki kılar. Efendimiz bu hali yaşadığından şöyle bir ifade kullanmıştır:

“Eğer, siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız”. Ehli bu hakikatlere vakıftır. Ötesi yaşanarak tadılır. “Kabirde de bu böyledir” ifadesi gerek bedenin defnedildiği toprağa işaret eder. Kabir bu nedenle “cennet bahçelerinden bir bahçe olur”. Zira nefsi natıka sahip olduğu saf hali ve idrak ve müşahedesi ile kabirde de varlığını sürdürür. İnsan sahip olduğu irfan ile kabir hayatını sürdürür. Gerekse beden kalıbı, nefsin kabridir. “Ölmeden önce ölen” kişi beden kalıbı içinde tüm bu hakikatleri müşahede eder. Bu hakikatleri yaşayan kişilere “kabrini sırtında taşıyan” denmesi meşhurdur. Bu yolla “ölmeden önce ölünüz” hükmü gerçekleşmiş ve kişi ebedi hayatına beden (kabri) içinde bugünden başlamıştır.





önceki sayfa               sonraki sayfa



Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam497
Toplam Ziyaret888289
Hava Durumu
Saat
Takvim