Ve dahi sordum…
- Ya Rabbi, melaikeyi hangi şeyden halkettin?
Dedi ki Hakk Teala:
- İnsanın nurundan halkettim ve insanıda nurumun zuhurundan halkettim.
Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah evvela Benim nurumu halketti”. Batından zahire ilk taayyün ve zuhur “Ba”nın altındaki NOKTA’dan NUR-UMUHAMMEDİ olarak açığa çıktı. HÜVE NOKTASI’ndan alemler bu NUR ile kaplandı. Bu nedenle ayette “Allah yerin ve göklerin nurudur” (Nur/35) buyurulmaktadır. Allah, ilmi Zatında, Zatı Hüviyet olarak bulunan ilmi hakikatlere (ayan-ı sabite) Nefesi (nefsi) Rahman ile “genel vücud NURU tecellisi” gerçekleştirdi. Bu nedenle ayan-ı sabitelerimiz “Allah’ın Nuru”nu taşımaktadır. İlmi Zatta (Hüviyeti Zatta) her mevcudun ayan-ı sabiteside bu nurdan hissesini aldı. Efendimiz bu hakikati “Allah her şeyi Benim nurumdan halketti” buyurarak açıklamıştır. Batından zahire bu nur insanda “nefsi natıkasında” dürülerek insan bu nurla donanmış olarak halkedildi. Bu sırrıda Efendimiz “Ben Allah’ın Nurundanım, müminlerde Benim Nurumdandır” hadisiyle açıklamıştır. Genel Vücud Nuru (ilahi Zatı Nur) tecellisi, ilk açığa çıkışı NUR-U MUHAMMEDİ olmuş ve özellikle insanda bu nur zahir olmuştur. İnsan bu “nur sırrı”nı taşıyan kemal zuhurdur. Nefsi natıkada dürülü olan bu ilahi Zati Nur ve Nur-u Muhammedi, beden kalıbına girip şehadet alemine yerini aldığında perdelenmiş olmaktadır. Nefsi natıkadaki bu nur, nefs tezkiyesi ile her nefs mertebesinde batından zahire doğru zuhura çıkmaktadır. Zat mertebesinde “Zati Nur” sıfat emrtebesinde “sıfati nur” ve esma mertebesinde “esma-i nuru ilahiye” olarak bu nur her mertebede insanda zuhura çıkmaktadır. Melekler “efal-i ilahiye” yi açığa çıkaran kuvvetlerdir. İlahi esmaların zuhura çıkmasıdır. Zatı isimler “Zat nurunu” sıfati isimler “sıfat nurunu” ve fiili isimlerde “esma-i ilahi nuru” zuhura çıkararak ilahi fiilleri açığa çıkartırlar. İlahi Zat, sıfat ve isimler insanda mevcut olduğundan, insan “NUR” çıkışında merkezdir. Meleklerde bu İLAHİ NUR dan halkedilmişlerdir. Kaynakları Zati İlahi Nur ve Nur-u Muhammedi’dir.
İnsan bu iki nuru taşıdığından “Nurul ala nur= Nur üzerine nur” (Nur/35) olarak ayette tanımlanmıştır. Bu nur Hakk’ın hüviyetini temsil ettiğinden “Allah göklerin ve yerin nurudur” (Nur/35) buyurulmuştur. Hakk hüviyetiyle bu nuru batından zahir çıkarır. Nurun tecelli mahalli insandır. Taşıyıcısıda insandır. Kamil insanda bu nur “göz nuru”, alın nuru” ve “vücud nuru” olarka müşahede edildiği ehline malumdur. Efendimiz “Gözümün nuru namaz” ve “bir nur gördüm” buyurarak, bu nurun müşahede edileceği sırrını açıklamışlardır. Kelime-i şehadette müşahede edilmesi gereken bir hakikatte bu nurdur. İstidatta bu nuru kabuldür. Ehlullah bu sırrı şöyle açıklamıştır:
Nefsini bilir Hu olursun
Sıfatlarından kurtulur NUR olursun
Bu nura ulaşmanın yoluda Nefse irfan yolundan geçmektedir. Bu nedenle Efendimiz “Nefsini bilen Rabbini bilir” buyurmuşlardır. İnsan kendide nur olarak NUR DENİZİN de yüzmektedir. Tıpkı denizde yüzden balıklar gibi.
Bu nur müşahede edildiğinde bu hakikate ulaşılır. İnsan bu nurun zuhurudur. Melelerde insandaki bu nurla teşekkül eder. Özellikle zikir ve ibadetler bu nurun alemlere melekler kanalıyla ulaşmasını sağlar. Kamil insan, nurun kaynağı olduğundan alemlere rahmet olur. Zira NUR NOKTA’sıdır. Alemlere rahmet olan bu nur O’nun nefsi natıkasından her şeye ulaşır. İnsan sırrıyla ve “nurul ala nur” vasfıyla alemere rahmet olur. Marifetullah bilgileride bu nurla alemlere diğer insanlara ve diğer nesillere aktarılır. Bu nur ile şereflenen insanlar en bahtiyar insanlardır. Taşıdığı bu nurdan köken alan melekler ondaki tasarrufun kaynağıdır. Bu ise bekabillah sırrındandır. Hüviyet tecellisi içindeki insandan tasarruf eden HAKK’tır. HÜVE SIRRI VE NOKTA SIRRI’ ndan insanda zuhura çıkan HAKK’ın NURU dur. Bu nedenle HAKK, “İNSANI NURUMUN ZUHURUNDAN HALKETTİM” buyurmaktadır. Alemlerde seyredende bu NUR dur.