Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

R. G. 7. Hu (Hüve) Sırrı ve Hüviyet Tevhidi

7. HU (HÜVE) SIRRI ve HÜVİYET TEVHİDİ

Hakk Teala “Ben gizli bir hazineydim. Bilinmekliliğimi sevdim. Halkı zuhura getirdim (yarattım)” buyurarak Zatını “Ben” lafzıyla açıklamıştır. Hakk kendini ilahi hüviyetiyle (hüve) açtıktan sonra “Allah” lafzıyla uluhiyetini ilan etmiştir. Hu zatın “Benliği” aynı zamanda hüviyetidir. Allah’da kendi Zati hüviyetini Kur’an’da hüve (هو) lafzıyla açıklamıştır. Hüve kelimesi hüviyetini temsil ettiğinden hem Zatını hem Zatının gerekleri olan isim ve sıfatlarını bünyesinde bulunduran isimdir. Kökeni Zat olduğundan ismi-i azam olarak kabul edilmektedir. Hüve (هو) kelimesi hem ilahi Zatı, hem ilahi isimleri hemde ilahi sıfatları bünyesinde bulundurduğundan ism-i azam olarak kabul edilmektedir. Kur’an’dan birkaç ayetle örnek verilecek olursa “ve hüves semiul alim” (Bakara/137) “O (ilahi hüviyeti ile) semi (işitici) alim (bilici) dir” buyurulmaktadır. Zati hüviyetini semi ve alim isim-sıfatları ile açığa çıkmış demektir. Kendi Zatı bu vasıflarla vasıflandığı gibi, halkı zuhura getirdikten sonraki mertebelerde “izafi hüviyetler” dede bu vasıfları içermektedir.

Hüve (هو) kelimesindeki he (ه) harfi hüviyeti ve vav (و) harfi ise hüviyeti temsil eden nefsi temsil etmektedir. Hüve lafzını Allah’In Zatını temsil ettiğinde He harfi Zati hüviyetini vav (و) harfi Zati Nefsini temsil etmektedir. Halk edilen her şey (mevcudlar) bu Zati hüviyet ve Zati Nefs’ten aldıkları hisse, pay ve nefsi vasıflar ile Zati hüviyet ve Zati Nefsten hisse almış demektir. Yani her mevcudun ilahi hüviyet ve ilahi neftsen kendi mertebesinden bir payı, hissesi var demektir. Bu mertebe ve düzey her mevcudun Allah indindeki yeri, ayan-ı sabitesinin hükmü kadardır. Yukarıdaki ayet örnek verilecek olursa Zati hüviyet ve Zati Nefsten aldığı pay kadar semi (işitici) ve alim (bilici) dir. Hakk zahirde de her mevcuda atom-molekül-genetik şifre kanalıyla bu özelliği sabitlemiştir. Hissesini tayin etmiştir. İnsana ise hissesini arttırabilecek hüviyet ve nefsi tayin etmiştir. “Ademi kendi suretinde halketti” ve “Ademi Rahman suretinde halketti” buyurarak Zati hüviyet ve Zati Nefsi vasıfları ile donanacak vasıflara ulaşabileceğini belirtmiştir. Hüviyet gaybını bilip, ancak O mertebede “Künhü Zatını idrak edemedik” deyip Allah-kul çizgisini, sınırlarını bilmek için insan yaratılmıştır. Kur’anda aynı vasıflı ayetlerle hüviyetini farklı isim ve sıfatlarla zikrederek, bu vasıflardan insanın hissesini-payını arttırması ve “Rahman suretine” ulaşması murad edilmektedir. “ve hüve errahmanirrahimin” (Hud/92) “O ilahi hüviyetiyle rahman ve rahimdir” buyurarak insanın nefsinde taşıyabileceği ölçüde bu vasıflarla donanması istenmektedir. Benliğini, hüviyetiyle eş değer olduğunu ifade etmek içinde “ene tevvabürrahim” (Bakara/160) “Ben tevvab ve rahimim” buyurmaktadır. Tüm ilahi isim ve sıfatlarını İlahi benliğinde topladığını ve bunu ilahi hüviyetiyle açığa çıkardığını ifade etmektedir. Dikkat çekici ifadelerde “İnnehu hüves semiul alim” (Enfal/61) “Muhakkak ki hu (Ben-hüviyetim) ilahi hüviyetiyle semiul alim(işitici biliciyim)” buyurmuştur. Ayette birinci hu ile Zatına işaret etmiş, hüve ile Zati ilahi hüviyet ve nefsi vasıflarını belirtmiştir. Benzer bir ayette “innehu” demeden “hüvessemiul alim” (Bakara/37) buyurarak bu vasıfları belirtmiştir. Kur’anda bu vasıflarını benzer ayetlerle “innehu hüve” ve “hüve” vasfıyla BENLİĞİ-HÜVİYETİNİ izah etmiştir. “İnnehu hamidun mecid” (Hud/73) ayetiyle “Muhakkak ki O (Zati ilahi hüviyetiyle) hamid ve meciddir” buyurarak üç formda da kendi TEK ve BİR HÜVİYETİNİ farklı vasıflarla izah etmiştir.

TEK VÜCUD HÜVİYETİ ile isim ve sıfatlarının çokluğu ile alemlerde zuhur ettiğini (kendi hüviyetini açığa çıkardığını) ifade etmektedir. Bunu açığa çıkarışını uluhiyeti Zatına bağlamaktadır. Allah ismi camisi halkı zuhura getirdikten (yaratıldıktan) sonra kendine verdiği isimdir ilahi Zatın. Allah ismindeki sondaki Hu ilahi hüviyetini temsil ettiğinden bu mertebede de Zati hüviyeti halk ettikleri (yarattıkları) ile “hüviyet beraberliği” içindedir. Daha önce belirtildiği üzere her mevcud kendi mertebesinden bu ilahi beraberliği temsil etmektedir. Birkaç ayet örnek verilirse;

“vallahi gafururrahim” (Bakara/218) “Allah gafururrahimdir”;

“innallehe azizun hakim” (Bkara/220) “Muhakkak ki Allah aziz ve halimdir”

“Vallahu semiun aliym” (Bakara/224) “Allah semi ve alimdir”

“İnnallahe ala külli şeyin kadir” (Bakara/259) “Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir”

İlahi hüviyet Allah ismine büründüğünde uluhiyeti (ilahlığı) ile açığa çıkmış demektir.

Allah ismi ile yani uluhiyetinin bilinmesi için insanlığı yaratmıştır. Allah bilinirse, hem uluhiyetini hem kendisi hem Rububiyeti anlaşılacaktır. “Nefsini bilen Rabbını bilir” (Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu) hadisinin bir açıdan açılımıda budur. Zati ilahi hüviyeti ve Zati Nefsini bilmenin kapısı aralanmıştır. Allah ismi camisinin kapısından Zatına, hüviyetine ulaşmanın yolu belirtilmiştir. Bunu ifade eden ayetlerde ise;

“lâ ilahe illa hüve yuhyi ve yümit” (Araf/158) “O’nun ilahi hüviyetinden başka ilah yoktur, ilahi hüviyetiyle O yuhyi (hayat verici) ve yumit (hayatı sonlandıran) dır”.

“hüve yuhyi ve yumit” (Yunus/56) buyurarak bu vasıfların Zati hüviyetine-Zati Nefsine ait özellikler olduğunu vurgulamış ve bu vasıfları ile ilah olduğunu açıklamıştır.

“Allahu lâ ilahe illa hüvel hayyul kayyum” (Bakara/255/Ali-İmran/2) ayetiyle Allah ismi ile zuhurdaki hüviyetiyle ilahlığını ilan ettiğini ve ilahi hüviyeti ile hayy ve kayyum olduğunu ilan etmektedir.

Hayy ve Kayyum oluşu ilahi hüviyeti ve Zati Nefsinin temel vasıflarıdır. Uluhiyetini ilan eden en önemli sıfatlarıdır. Diğer tüm mevcudat bu vasıfları O’ndan aldığından bu özellikleri taşımaktadır. O’nun uluhiyetinin altındaki mevcudlardır. O’nunla mevcudlardır. Bu vasıflarını Allah ismi ile açığa çıkarmaktadır. Allah ismi camisi ise tüm ilahi isim ve sıfatlarını ve tüm açığa çıkış mertebelerini bünyesinde taşıyan ismidir Zat’ın. Allah (اللہ) isimlerdeki ilk elif Ahadiyeti Zatını, ilk lam Uluhiyetini Zatını, ikinci lâm Risalet ve velayet mertebelerini, gizli elif ilahi muhabbeti he ise ilahi hüviyetini temsil eder. Hüviyetin ve Zati Nefsin açığa çıkması gerekli olan her şeyi bünyesinde bulundurduğundan kelime-i tevhid bunları açıklayan temel unsur olmuştur. “lâ ilahe illallah” ve “lâ ilahe illa hu” temel tevhid kelimeleri olmuştur. “Allah” ve “Hu” ise mertebeleri açısından bilinmesi önemli olan hususlardır ilahi Zatın. Bir örnekle belirtecek olursa Allah ve hu ile vasıflarını ve isimlerini açığa çıkarır. “lâ ilahe illa hüvel azizül hakim” (Ali-İmran/18) “ilahi hüviyetiyle aziz ve hakim olandan başka ilah yoktur”

“hüve ala külli şeyin kadir” (Hadid/2) “ilahi hüviyetiyle her şeye kadirdir”

“İnnehu hüvel gafururrahim” (Hud/98)

“İnnehu hamidun mecid” (Hud/73)

Ayetlerini örnek verecek ilahi hüviyetiyle Hakk’ın TEK ve BİR, izafi hüviyetlerle mertebeler ve düzeyler açısından çok olduğunu ifade edebiliriz. Her nefis kendi mertebesinden temsil ettiği ve taşıyabileceği ilahi isim ve sıfatlardan hissesi kadar ilahi hüviyetten izler taşır. Bu nedenle Kur’an-ı natık olmak ve Kur’an ahlakı ile ahlaklanmak için nefsimizdeki isim ve sıfat tecellilerini hakkıyla yaşayarak izafi hüviyetimizi, ilahi hüviyet içinde eriterek Allah’ın boyası ile boyanmalıyız (sibgatullah). Kendi hüviyetimizi temsil eden nefsimizden açığa çıkan vasıfları ne denli Hakkani vasıflara bürünürse “hu sırrı”ndan o denli hissemiz olur. Allah indindeki yerimiz ve değerimiz artar. O kadar O’na benzer ve o kadar seviliriz. Bunun yolu ise Kur’an ile hemhal olmaktır. Peygamberin hüviyetine bürünerek O’nu yaşamaktır. Peygamber ahlakı ile ahlaklanmaktır. Bütün bu anlatılanları belirten ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

“Hüvallahu vahidul kahhar” (Zümer/4) “İlahi hüviyetiyle Allah vahid ve kahhardır”

“Hüvellahüllezi lâ ilahe illa hu” (Haşr/23) “İlahi hüviyetiyle Allah’tır ki, İlahi hüviyetinden başka ilah yoktur”

İşte TEK VÜCUD HÜVİYETİNDE’de isim ve sıfatları ile seyran eden TEK ve BİR İLAH ALLAH’dır. O’na ulaşmanın ve Mutlak Tevhide ulaşmanın yolu ise bunları açıklayan Kur’an ve Sünnet-i Muhammedi’dir. Açılan hüviyetiyle şuhud edilir. Gizli hüviyetiyle hazine hükmündedir.

“Alimülgaybı veşşehade hüverrahmanürrahim” (Haşr/23) “Gaybıyla şehadetiyle bilendir, ilahi hüviyetiyle Rahman ve Rahimdir”

“Hüvellahu halikul bariul musavviru lehul esmaul Hüsna” (Haşr/24) “ilahi hüviyetiyle Allah halıktır, baridir, musavvirdir en güzel isimler O’nundur (hüviyetine aittir)”

İşte bütün mertebelerde ilahi hüviyet en güzel şekilde ifade edilmiştir. MUTLAK TEVHİDİ içeren ayetlerdir.

İlahi Zati Hüviyetin, gayb-şehadet, evvel-ahir-zahir-batın hiçbir ilahi isim ve sıfatı dışarıda bırakmadan TEK ve BİR HÜVİYET le ve İlahi BEN likte topladığını belirten ayette şöyle buyurulmaktadır:

“hüvel evvel, vel ahiri vez zahiri vel batın ve hüve ala külli şeyin alim” (Hadid/3) “O ilahi hüviyetiyle evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır ve ilahi hüviyetiyle her şeyi bilicidir”

Bilinen ve şuhud edilen TEK HÜVİYET ve BENLİK’tir. İlahi hüviyet isimleri ve sıfatlarıyla izafi hüviyetlerde nefislerin mertebelerine ve düzeylerine göre çoğalmıştır. Bu ise VAHDET-İ VÜCUD ve VAHDET-İ ŞUHUD’un açıklanabileceği kadar ki açılımıdır. Özeti ise VÜCUD TEK ve BİR, MERTEBELERİ ve DÜZEYLERİ ÇOKTUR. Gizli hazine açılmış ve mertebelerinde açığa çıktığı düzeylerde izafi hüviyetlerle O’nu temsil etmektedirler. Açılmayan ve açılacak olan “hüviyet gaybı” ismiyle BENLİĞİN de kapalı kalmıştır. Dilerse açar, dilerse açmaz. Zaman ve mekan itibariyle tayin eden O’dur. Bunu belirten ayette ise şöyle buyurulmaktadır:

“ve hüve meaküm eynema küntüm” (Hadid/4) “Nerede olursanız O ilahi hüviyetiyle sizinle beraberdir”

Hak bütün taayyün ve tecelli mertebelerinde “hüviyet beraberliği” ve “maiyet beraberliği” içinde her şeyle birliktedir.

“Külli yevme hüve fi şan” (Rahman/29) “O ilahi hüviyetiyle her an bir şandadır, tecellidedir” buyurarak her an, her durumda isim ve sıfatları ile tecelliler çoğaldığından TEK HÜVİYET çoğalmış olmaktadır. Daha önce belirttiğimiz gibi:

Allah, TEK VÜCUD HÜVİYETİ ile Zatıyla kaim ve batın, Vücuduyla mevcud, sıfatıyla muhit ve tecelli, esmasıyla malum ve tecelli, kudretiyle fail, fiiliyle zahir, eserleriyle meşhud, batını ile sırdır.

MUTLAK TEVHİD (Vahdet-i Vücud – Vahdeti Şuhud) in özü, özeti sırrı bu cümlede saklıdır. Bu cümleyi idrak edip, hale çevirmek ise benliğini ilahi hüviyetle süslemektir ki, arzu edilen tevhid de budur. Bu da “Hu SIRRI” olarak ifade edilebilir. Daha iyi kavraması için “noktanın sırrı” ve B sırrı” ile beraber okunması önerilir. Bütün bu bilgiler ışığında Hz. Resul (sav) e hitaben Allah şöyle buyuruyor:

“Fa’lem ennehu lâ ilahe illallah(Muhammed/19) “Muhakkak bilki Allah’tan başka ilah yoktur”. İşte bizlerden istenen Allah’ın bahsedilen TEK VÜCUD HÜVİYET’i ile uluhiyet mertebesinden tecellide bulunduğu idrakine ulaşmamız ve MUTLAK TEVHİD ile yaşantımızı sürdürmemizdir. Bunun yolu da “Muhammeden Resulullah” hakikatiyle Kur’an ve Sünnet yolunda olmamızdır. Zatından, Zatına, Zatıyla ve isim ve sıfatlarıyla TEK VÜCUD HÜVİYETİN’de göründüğünü müşahede edip idrak etmemizdir. “Abduhu ve resuluhu” sırrıyla yaşamamızdır. Bunun yoluda “Hu sırrına” vakıf olmaktır. Hz. Ali (kv) bu sırra binaen “Ya Hu, ya men Hu, lâ ilahe illa hu” diye dua ederken, niçin böyle dua ettiğini soran kişiye Hu’nun ismi azam olduğunu açıklamıştır. Beyt:

                        Evvel ahir ne varki Hu imiş
                        Zahir batın ne var ki Hu imiş

Diyerek her mevcudu TEK VÜCUD HÜVİYETİ ile TEVHİD eder. Bütün peygamberler ve arifibillahlar “Hu SIRRI” na ulaşan zatlardır.

Zikrimiz esrâr-ı Hak’dır cânımız hayrân-ı Hû
Fikrimiz bâzâr-ı Hak’dır bağrımız biryân-ı Hû

Kalbimi ihyâ eden ol pâdişâhı Lemyezâl
Gönlümüz mi’mâr-ı Hak’dır katremiz ummân-ı Hû

Ders-i Hak’dan görmeyen bilmez bizim güftârımız
Dersimiz envâr-ı Hak’dır sırrımız seyrân-ı Hû

Tevhîd-i Zât-ı İlâhînin kemâlin söyleriz
Sözümüz ahbâr-ı Hak’dır özümüz mihmân-ı Hû

Dünyâ vü ukbâ hevâsın terk eden gelsin beri
Azmimiz dîdâr-ı Hak’dır derdimiz dermân-ı Hû

Dört kitâbın ma’nâsın keşf eyledik Hakk’el-yakîn
Sun’umuz ol kâr-ı Hak’dır keşfimiz ol hân-ı Hû

Enbiyânın evliyânın menzilinden al haber
Cânımız ber-dâr-ı Hak’dır olmuşuz mestân-ı Hû

Fakr içinde fakra erdik gayrı gitdi aradan
Seyrimiz dîdâr-ı Hak’dır vaslımız vicdân-ı Hû

İhtiyâr elden gidicek n’eylesin Ümmî Sinan
Varımız ol var-ı Hak’dır nutkumuz irfân-ı Hû

                                                            Hz. Ümmi Sinan (ks)





önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam488
Toplam Ziyaret888280
Hava Durumu
Saat
Takvim