62. MUTLAK HAYAL İLMİ HAKİKATİ VE AMÂ
Hayalin bitişik ve ayrıl alemi vardır. Hayal ilmi marifetullahın en büyük unsurlarından biridir. Hayal ilmi berzah ilmi denilen şeydir. Hayal, ruhanilerin göründüğü bedenler alemidir. Bu alem, cennet çarşısının ilmini içerir. Hayal ilmi kıyamet günü farklı suretlerde ilahi tecellinin bilinmesidir. Hayal ilmi, kendi başlarına bilfiil var olamayan manaların bedenlenerek ortaya çıkmasını ve hükümlerini bilmektir. Hayal, insanların uykularında gördükleri rüyanın ilmidir. Hayal ilmi, yaratıkların ölümden sonra ve dirilişten önce bulundukları yerin (berzah) bilinmesidir. Hayal ilmi suretlerin bilinmesidir. Suretlerin, eşyanın hakikatine ulaşmaktır. Bu ilimde, ayna gibi parlak cisimlerde görülen suretler bilinir. İlahi isimleri ve tecelliyi bilmekten özge bu esastan daha yetkin ilim yoktur. Çünkü hayali bilmek, tecelliye ulaşma vasıtasıdır. Duyular ona yükselir, manalar ona iner. O, ise hiçbir zaman yerinden oynamaz. Zatıyla kaimdir. Her şeyin meyveleri ona döner. Hayal, anlam üzerine kendini taşıyan iksirin sahibidir. Böylelikle onu dilediği herhangi bir suretle bedenlendirir. Onun tasarruf ve hükmü geçikmez. Hayal tam tasarruf sahibidir. Manaların bedenlerle kaynaşması hayale aittir. Delilleri ve akılları hayrete düşürür. bir örnek verilecek olursa Bilgisayarın açılması ve Windows programından her alt program ve suretlerin oluşması hayal ilmine benzetilmektedir. Bunlar “ilmi hakikatin” suretlenerek tek vücudda mana suret olarak ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle hayal ilmi bir hakikati ve gerçeği ifade eder.
Mutlak hayalin hakikati “AM” denilen şeydir. Amâ, Hakk’ın bulunduğu ilk yerdir. Hadiste Hz. Peygamber’e “Alemi yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi” diye sorulmuş, Peygamber de bu soruya “Altında ve üstünde hava bulunmayan Amâ’da idi” diye cevap vermiştir. Hayal ilminin hakikati bu nedenle Amâ aleminden başlar. Daha sonra taayyün ve tecelli mertebelerinde seyreden manalar, bedenlerle suretlenir. Hayal ilmi tüm bu mertebelerin bilinmesi demektir. Bir benzetme yapacak olursak; buharın, bulut, su, buz olması hüviyeti itibariyle bir hakikatin, suretlerle farklılaşması demektir. Hayal ilmi, tüm bu mertebelerin, öz hakikatin ve suretlerin birlikte idrak edilmesi demektir. “Nerede olursanız O sizinle beraberdir” (Hadid/4) ayetince tüm taayyün ve tecelli mertebelerinde manalara ve suretlere Hakk’ın eşlik ettiğinin bilinmesi ve bunların hükümlerinin bilinmesi hayal ilminin içindedir.
Allah Amâ’dan kendisinin hüviyetini alemlerde suret olarak açmıştır. Hayal ilmi tüm bunların bilinmesidir. “Alemler hayaldir” denilen hakikat budur, zannedildiği gibi beşeri bir hayal değildir. Hayal gerçek hayal mertebesi demektir. O da tüm taayyünleri, tecellileri, Amâ’yı, manaları ve manalara eşlik eden suretlerin bilinmesidir. Bu nedenle rüya tabiri “hayal ilmi” ile gerçekleşebilir. Amâ bütün var olanların suretlerini kabul eder ve var olmayan şeyi suretlendirir. Bu durum, onun genişliğinden kaynaklanır. Öyleyse hayal, Amâ’nın ta kendisidir. Bütün varlıklar onda açığa çıkar. Amâ “O evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır” (Hadid/3) ayetinde dile getirilen Hakk’ın Zahir mertebesini içerir. Bu nedenle, Allah’ın şanına yaraşan şeyleri bilmeyen kimse, bitişik hayalde tasavvuruyla tahayyülde bulunur. Beşeri hayal budur. O şeye sınırlı ve kısıtlı mana vermektir. Mutlak hayal mertebesi ise bu sınırlılığı kaldırır. Mana ve sureti birleştiren “ilim nuru” zuhur eder. Mutlak hayal Hakk’ın kendinde bulunduğu hayaldir ki, O Amâ’dır. Bütün varlıklar amaâ’da “kün=ol” ile zuhur etmiştir. Ama özel olarak nefes ile zuhur etmiştir. Amâ ‘yı zuhura çıkaran “Nefesi Rahman” dır. Nefesi Rahman ise tüm mertebelere, manalara ve suretlere sirayet etmiştir.
Nefesi Rahman’ın kaynağı ise sevgidir. Hakk’ın “bilinmekliliğini sevmesi” ve “alemi zuhura getirmesi”dir. Bu nedenle hayal ilmi Amâ dahil tüm mertebeleri içerir. Mertebeler arası ise berzahtır. Berzah ilmi ise mertebeler arası ilişkileri bilmektir. Nefesi Rahman varlıktır ve o kendisiyle yaratılmış Hakk’ın ta kendisidir. Alemin cinsleri Amâ’dan yaratıldığı gibi şahıslarıda Amâ’dan yaratıldı. Bu cinslerin türlerinden hiç biri yokluktan yaratılmadı. Hakk’ın İlmi Zatındaki İlmi hakikatlerin (ayan-ı sabite) suretlenmesi ile zuhura çıktı. Mana olarak ilmi hakikatler, alemde suretlenerek manaları ile varlık kazanmış oldular. Öyleyse Hakk zuhur edendir. Hayal ilmi zuhurun bilinmesidir. O halde ilmi hakikatler Amâ’da onlarda zuhur edende Nefesi Rahman ile Hakk’tır. İlmi hakikatlerin hükmü, kendilerinde zuhur edende gözükür. Rüya tabirinin bu konuyla da yakın ilişkisi vardır. Hakk’ın uykuda insana tecellisi ile geçerlilik kazanır. Uykuda insana tecelli eden Hakk’tır. O’da mana ve suret bütünlüğü içinde rüyada görülür. Hayal ilmi bunun içinde gereklidir. Hayal ilmi, bazılarının zannettikleri gibi kendi zannı beşeri hayalleri değil, Hakk’ın Amâ’ da başlayan ve tüm mertebelerde “mana-suret” olarak zuhur etmesinin ilimlerini içeren marifetullah şubesidir. En yetkinlerden biridir.