Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.M.S. 41. Erenler Ve Varis Veliler Hakikati

41. ERENLER VE VARİS VELİLER HAKİKATİ

Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Alimler peygamberlerin varisleridir”. Başka bir hadiste ise şöyle buyurur: “Peygamberler para veya dirhem miras bırakmaz. Onlar bilgiyi miras bırakır”. Hz. Peygamber’ e melek elçilik görevini bildirmiş ve peygamber olduğunu belirtmiştir. Peygamberlik görevi tam olarak kendisine yerleşince korkutucu, müjdeleyici, Allah’ın izniyle davet eden, aydınlık veren kandil olarak bütün insanlığa göndeirlmiştir. Böylece risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş, basiretle Allah’a davet etmiştir.

Aramızdan yetkin varis veli ise, Hz. Peygamber’in şeriatının bütünüyle Allah’a yönelen kimsedir. Bu durum, batınındaki ilahi bir tecelliyle, Allah peygamberi ve resulü Hz. Muhammed’e indirmiş olduğu ilmi anlama özelliğini Hz. Muhammed’e indirmiş olduğu ilmi anlama özelliğini o velinin kalbine açıncaya kadar sürer. Böylece Allah kitabını anlamayla varis veliyi rızıklandırır ve onu bu ümmet içindeki sezgi sahiplerinden biri yapar. Veli için bu durum, Hz. Peygamber’e gelen meleğin yerini alır. Sonra, Allah karşısında kalplerini iyileştirmek, onları irşat etmek, övülmüş ve yerilmiş düşünceleri ayırt edip, şeriatın maksatlarını açıklamak üzere Allah bu yetkin veliyi insanlara geri gönderir. Allah’ın peygamberlerinden sabit olan ve olmayan hükümleride Allah’ın bildirmesiyle insanlara açıklar. “Allah O’na kendi katından ilim vermiştir”. Böylece insanların hizmetlerini, en mukaddes makam ile en iyiyi aramaya yükseltir, risaletini tebliğ edişte Hz. Peygamber’in yaptığı gibi onları Allah katında bulunan şeye teşvik eder. Varis, bir şeriat ihdas etmediği gibi yerleşik bir hükmüde ortadan kaldırmaz, sadece açıklar. Çünkü varis Rabbinden gelen bir delile ve Rabbini bilmede basirete sahiptir. “Onu ondan bir şahit okur”. Bu durum ise peygambere uymasının doğruluğundan kaynaklanır. Varis, Allah’a davet ettiği nitelikte Allah’ın peygamberine ortak yaptığı kimsedir. Bu bağlamda Allah Peygamberine şöyle demesini bildirmiştir: “Ben ve bana tabi olanlar basiret üzere Allah’a davet ediyoruz” (Yusuf/108). Burada “bana tabi olanlar” varislerdir. Dolayısıyla onlar basiretle Allah’a davet eder. Aynı şekilde Allah, varis velileri sıkıntı ve denendikleri işlerde peygamberlere ortak yapmıştır. Allah şöyle buyurur: “Onlar Allah’ın ayetlerini inkar eden, haksız yere peygamberi öldüren ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenlerdir” “Ali-İmran/21). Allah varisleri ile peygamberleri Allah’a çağırmada ortak yaptığı gibi belalara maruz kalmada da ortak yapmıştır. Varisler Allah’ın öyle kullarıdır ki, Allah kendilerine tecelli ettiğinde, onları kendisine çeker ve kendisiyle meşgul eder. Varisler aynı zamanda alemde de Hakk’ı müşahede ederler. Fakat peygambere varis olmanın yetkinliği, insanlara dönmeye bağlıdır. Onlar irşat maksadıyla insanlar arasına döndürülenlerdir. “Her nerede olursanız O sizinle beraberdir” (Hadid/4) ayetince insanlar arasında da Hakk iledirler.

Kişi ulaştığı zirvede ve insanlar arasında da aynı konumdadır. Bu makamdan insanları Hakk’a davet eder. İşte bu Allah’ın “basiret üzere” ifadesidir. Böylelikle bu kişi davet edileni görür ve gerçek tanıklıkla bilir. İnsanların arasına dönmeyen ise, aleme dönük bir yüz sahibi değildir ve ulaştığı zirvede durarak kalır. Böyle bir insan duran (vakıf) diye isimlendirilen kimsedir. Çünkü bu yokuşun ardında teklif yoktur ve oradan ancak ölen kimse düşebilir. Bu Allah’a ermenin anlamıdır. Vakıfların bir kısmı orada müşahede ettiği hakikatle kendisinden geçmiş olabilir. Bu nedenle Allah’a erenlerde mertebe mertebedir. Bir kısmı Zata delil olması yönünden sadece Allah’a delalet eden Zati bir isme erer. Bu isimler bizdeki özel isimler gibidir. Bu kişinin hali Allah’ın celalinde kendinden geçmiş melekler gibidir. Onlar, Allah’tan başkasını bilmedikleri gibi onlarıda Allah’tan başkası bilemez. Bu nedenle irşat ile görevli değillerdir.

Hakka erenler, kendilerini ulaştıran ilahi isimden başka bir isme ulaşmışsa, bu durumda bilinmeyen ve kişinin halinin ulaştığı ismin hakikatinin varisine uymayan ilimde getirir. Böylece eren kişi, bu makamda bilinmeyen şeyleri dile getirir. Bu makamlar için ehlullah şöyle ifade etmiştir: “Arif söylediğinden yukarı, alim ise söylediğinin altındadır”. İrşad için dönenler ikiye ayrılır: Bir kısmı isteyerek döner, bir kısmı zorla ve mecburen dönenlerdir. Dönenler, irşat ve hidayet varisi olma niteliğini giyenlerdir.

Allah adamlarının üstünlerine gelince, onlar büyükler ve peygamberlerden O’nun kulluğunu tevarus (varisliği alan) eden kimselerdir. Onlar tebliğ yapmak emredilirse, makamlarını insanların gözlerinden gizlemek için çare ararlar. Hakk’ın seçkin kullarından oldukları bilinmeyecek özelliklerle insanların nezdinde görünürler. Böylece Allah’a davet etmek ile makamı gizlemeyi birleştirirler. Onlar, insanları Hakka perde ardından Kur’an ve Sünnet’e uyarak davet edenlerdir. Böylece insanlar onları kendi hallerinden konuşanlar değil, aktaranlar olarak bilir. Tebliğ emredilirse yaparlar. Tebliğ zorunlu değilse halleri sürekli örtülmüş avam ile beraberdirler.

Allah varis velilere kendilerine uygun nurlarla yardım eder. Bunlar nur mertebesinden berk tecellisidir. Zati tecelli (tecelli-i berki) ile Hakk onların yardımına koşar. Bu nurla Allah’ın, peygamberlerinin sırlarına ve hakikatlerine ulaşabilir. U

laştıkların da ise bu açılma esnasında sahip oldukları amellerin değerince, peygamberlerin sırlarından bir kapı kendilerine açılır. Bu hakikat ve sırlarla remz olarak “basiret üzere” insanları Hakk’a davet edip ulaştırırlar. Zahiri ve batını yönünden peygamberlerin şeriatının açılmasını sağlayan amelinde “Hakkel yakin” derecesine ulaşır. İrşad ve hidayet maksadıyla “Hakk ile” Hakk’a davet ederler.




önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi20
Bugün Toplam281
Toplam Ziyaret888073
Hava Durumu
Saat
Takvim