Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.M.S. 39. İlahi Nefha Sırrı

39. İLAHİ NEFHA SIRRI

İlahi nefha nefesi rahmandır. Zati Nefsin vasıflarının nefsi natıkaya yansıtılmasıdır. Nefha (üfleme) hayatın ruhu olan Zati Nefsin sıfatlarının nefsi natıkaya sunulmasıdır. Sübuti sıfatların mazharı Ruhul Kudüs, Zati sıfatların mazharı ise Ruhul Azam’dır. Ruhul Kudüs, Hz. İsa’da ilk kez zuhura çıkmış, Ruhul Azam ise Hz. Muhammed’de ilk kez zuhura çıkmış ve Ruhul Kudüs’ün de en kemalli mazharı olmuştur. Nefsi natıka tesviye edildikten sonra Allah’n Ruhu olan bu ruhlar nefsi natıkada zuhura çıkarak şekilde ona nefh edilmiştir (üflenmiştir). Üfleme, hayatın ruhu olan kalbin içinden çıkan havadır. Hava çıkış yolunda nefesle kesintiye uğradığında, kesinti yerleri harfler diye isimlendirilir ve harflerin varlıkları ortaya çıkar. Bu nedenle Hz. İsa harfler ilminin temsilcisidir. Harflerin varlıkları ile bunlar birleştiğinde manalarda duyusal hayat ortaya çıkar. Hz.Peygamber’e nefesi rahman tam tecelli ettiğinden O’nda cevamiü’l kelim vasfı zuhura çıkmıştır. Ruh, ilahi mertebeden aleme yansıyan ilk şeydir. Yoklukları halinde hakikatler için sadece duyma nispeti vardır. Allah var olmalarını istediğinde “KÜN (Ol)” demiş onlarda oluşmuş, dış varlıklarında ortaya çıkmışlardır. Bu ilahi kelam hakikatlerin Allah’tan algıladığı ilk şeydi. “Kün” emri nefesi rahman olup Allah’ın ruhunun alemlere kesintisiz yansımasıdır. Hakk, türeyen suretlerindeki canlılığın sebebinin bu ilahi üfleme olduğunu “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman” (Hicr/29) ayetinde bildirmiştir. “Nefse ve onu düzenleyene yemin ederim ki” (Şems/7) ayetinde de nefsin üfleme mahalli olduğunu belirtmiştir. Üfleme, Allah’ın kendisiyle imana hayat verip ortaya çıkardığı nefestir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Rahman’ın nefesinin bana Yemen yönünden geldiğini görüyorum”. Böylece bu Rahman’ın nefesi vasıtasıyla müminlerin kalplerinde imanın ve meşru hükümlerin sureti hayat bulmuştur. Hz. İsa’ya bu ilahi üflemenin bilgisi ve nispeti verildi. Bu nedenle kabirdeki surete yada topraktan yaptığı kuş suretine üfler; bu üfleme ve havaya sirayet etmiş “ilahi izin” sayesinde suret canlanırdı. Ona “ilahi izin” sirayet etmeseydi, hiçbir surette canlılık meydana gelmezdi. İsa’ya ait ilim “Nefesi Rahman=Rahman’ın Nefesi” dan kendisine gelmiştir. Böylece üflemesiyle kendindeki ruhu (subuti sıfatları) ile ölüyü diriltirdi. Söz konusu ilim, üflenen şeyde sonlanırdı. Bu da her mevcudun Allah’tan olan payıdır ve her varlık Hakk’a döndüğünde onun vasıtasıyla Hakk’a kavuşur. İnsan Rabbine yönelik miracında bu sıfatlarla yükselirken çözünüp yol sürecindeki her oluş, kendisine (nefsine) uygun parçayı insandan aldığında, arkasında ondan geriye sadece Allah’tan bulunan bu sır kalır. Artık insan Allah’ı ancak o sır vasıtasıyla görür, sözünü ancak bu sır vasıtasıyla duyar. Çünkü Allah, söz konusu sırrın aracılığı olmaksızın algılanmaktan münezzeh ve mukaddestir. Bu sır ilahi üfleme ile nefste zuhura çıkan sırdır. Bütün her şey bu ilahi sır üzerinde toplar, onu kuşatır ve suret O’nu kendisinden başkası övemez. İlahi nefha bunu sağlar. Hakk’a yönelik yüceltme ve övgününde bu ilahi sırdan kaynaklandığı sabittir. Her şey de O’nu tespih edemez ve övemezdi. Kelimeler harflerden, harfler havadan, hava ise Rahman’ın nefesinden meydana gelir. İsimler vasıtasıyla etkiler var olanlarda ortaya çıkar ve İsevi ilimde onda sonlanır. Sonra, bu kelimeler vasıtasıyla insan, Rahman’ın mertebesinin kendisinden söz konusu kelimelerle canlanmasını istediği şeye hayat verecek şeyi vermesini sağlar. Ruhların canlılığı, özlerinden kaynaklanan bir canlılıktır. Bu nedenle her ruh sahibi kendi ruhuyla diridir. Hz.İsa bir ruh’tur. Ruhul Kudüs O’nda zuhura çıkmıştır ve Allah onu sabit bir insan suretinde ruh olarak yaratmıştır. Hz. İsa bu ruh ile Allah’ın izniyle ölüyü diriltebilirdi. Allah İsa’yı Ruhul Kudüs ile desteklemiştir. İsevi ilim alemin ruhsal bölümüyle ilgilidir. Söz konusu alem manalar ve emir alemidir. Ayrıca alemin genişliği ile de ilgilidir ki, oda yaratılış, doğa ve cisimler alemidir. Hepsi Allah’a aittir. “iyi bilinki yaratma ve emir O’na aittir” (Araf/54); “De ki: Ruh Rabbimin emrindedir” (İsra/85) ayetleri bu hakikati açıklar. Hallac-ı Mansur’un ve arifibillahların ilmide budur. Hatta onlar Hz.Muhammed’den Ruhul azam ile varis olduklarından etkileri çok değerlidir. Muhakkiklerden “OL” kelimesinin hakikatini bilen kimse İsevi ilmi öğrenmiştir. Himmeti oluşturanda bu emir ve ilimdir. Bütün bunlar Allah’ın “gazabını geçmiş” ve “her şeyi kuşatmış” Rahmetinden kaynaklanır. Nefesi Rahman bu sırrı taşır. Hakk’ın kendisiyle her şeyi rahmet ve ilim olarak kuşatmış olduğu”Vasi” isminden rahmetin hükmü ebedileşir. Allah, “Rahman” ismiyle her şeyi nimetlendirir. Bütün bu zikrettiklerimiz, Muhammedi makamdan tevarüs edilen İsevi ilimdendir. Kaynak Hakikati Muhammedi, zuhuru ise İsevi mertebedir. Muhammedi varis olunmadıkça, bu hakikatler insanda zuhur etmez. Muhammedi Varis ehlullah – arifibillahlardan zuhur eden “ilahi nefha sırrı” ve “kün” emri dir. Bu nedenle ölü kalpleri diriltir ve Hakk’a ulaştırırlar. Bu diriden ölüye nakildir. Nakledilen ise ilahi nefha ruhudur. Bu nefha (üfleme) ile nefislerde manevi hayat ve ilim zuhur etmeye başlar.





önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam260
Toplam Ziyaret888052
Hava Durumu
Saat
Takvim