Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.M.S. 26. Rab Ve Kulun Mertebeleri Ve Hakikatleri

26. RAB VE KULUN MERTEBELERİ VE HAKİKATLERİ

Rab ve kul mertebesi, her birisinin üç hakikatten akledilir olmasıyla birleşmiştir. Zat, sıfat ve onunla nitelenen arasındaki bağ. Kulun üç hali vardır: Birincisi başkasıyla değil sadece kendisiyle olan halidir. Bu hal, içinde kalbinin her şeyden gafil olduğu vakittir. İkincisi, Allah karşısındadır. Üçüncüsü alem ile olduğu vakittir. Hepsiyle “Allah ile” birliktelik en değerli tevhid halidir. Allah Teala ise zikrettiğimiz konuda bizden farklıdır. Çünkü O’nun iki hali vardır. Birisi Kendi Zatı nedeniyle, diğerleri yaratıkları nedeniyle olan halidir. Yaratıklarıda Zatının zuhurundan, isim ve sıfatlarından ibarettir. O her şeye muhittir, her şeye ilişmiştir. Hakk’ın üzerinde herhangi bir varlık yoktur ki Hakk’ın o şeye ilişmesi söz konusu olsun. Hakk özü gereği ezeli ve ebedidir. O’nun Zatındaki varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. İnsanda ezelik ve ebedilik gizlidir ve bilinmez. Bu da Zata bağlıdır. Zira insanın ezeli ve ebedi olması onun ilahi Zati ilimde bulunuşu itibariyledir (ayan-ı sabite). İnsanda ezelilik varlığının belirli bir yönü nedeniyle geçerli olabilir. Bu yönlerden birisi şudur: Varlık (Vücud) var olana dört mertebede verilir. Birincisi zihinde varlık, ikincisi dışta varlık, üçüncüsü lafızda varlık, dördüncüsü yazıda varlık. Dışta suretine göre var olduğunu subut (ayan-ı sabite) haline ilişen ezeli-kadim ilminde bulunması yönüyle insan, ezeli ve ebedi olarak mevcuttur. İnsan adeta cevherde bulunmak sebebiyle arazın mekana yerleşmesi gibi kendisine ilişen ilahi ilmin inayetiyle varolmuştur. Cevherde bulunmakla araz, dolaylı olarak bir mekana yerleşmiş hale gelir. Bu irtibatı insanda sağlayan ayanı sabite ve nefsi natıka ilişkileridir. İlahi ilimden şehadet alemine taayyün ve tecelli etmiş halidir. Bu nedenle insanda ezel ve ebed gizlidir. İnsanın belirli-akledilir suretten soyut hakikatleri de ezelidir ve ebedidir. Bu nedenle beşeri mertebe ilahi mertebe gibidir. Hatta beşeri mertebe, ilahi mertebenin tecellisi (oran-miktar-hakikat) ile aynıdır. Beşeri mertebe ile ilahi mertebeyi şu dört mertebe birleştirir. Mülk mertebesi, melekut mertebesi, ceberut mertebesi ve lahut mertebesi. İnsanın hakikatleri bu mertebelerde ilahi mertebelere uyar. Tecelli ilmi ilahi mertebeyi insana talim ettirir. Rab tecellileri bu mertebelerde insana uygulandır. Ezeli ilmindeki hakikatleri insana Rab ismiyle uygular. İnsanın nefsindeki tecelliler ile Rabbını idrak eder. “Nefsini bilen Rabbını bilir” hadisinin bir anlamıda budur. Rab, mertebelere göre tecelli eden, kul ise tecelli edilen mahaldir. Kuldan bu nedenle kulun nefsi mertebesinde zahir olan Hakk’tır. Kul mertebesini tayin ederek Rabb’ına yaklaşmakla yükümlüdür. Bunun yolu ise ilim ve irfandır. Zira kulun hakikati, Zatı İlimdeki hakikatidir. Bu ilmi hakikat bilinerek, Rab bilinebilir.

Kul, Rabbın tecellisi altındadır. Kul ise nefis mertebeleri itibariyle nefsinde bazı vasıflar taşır. Bu nedenle Rab kuluna bulunduğu nefis mertebesinden onu Hakk’a ulaştırmak üzere tecelli edendir. Rab tecellisi kişiye nefsinde “iyi ve kötüyü ilham ederek” onu ötelere taşır. Kişi nefs mertebesi itibariyle heva ve heveslere dalmışsa, ona Hakk’ı hatırlatacak şekilde muamele eder. Yani kişi nefsinde taşıdığı “malum bilgi” üzerinden, Rabbına bilgi verir. “İlim maluma tabidir” tasavvuf kuralınca Rabb’da kulun nefsinden verdiği malum bilgi üzerinden, Hakk’ın ilmini o nefsin mertebesi üzerinden nefse talim ettirir. Kul Hakk ile ise bunun farkına varır. Kul, Rabbinden gaflette ise farkına varmadan Rububiyet özelliğinden faydalanamaz. Rab, ona (nefsine) tecellidedir. Tecelli kesilmez, farklılaşır. Kul gaflette olmadıkça, Rab ona daha üst ilimler ile tecelli ederek, o nefsi Hakk’a sevdirir. Nefiste Hakk’ı sever. Gaflette ise bunun farkında olunmadığından, arada muhabbet gerçekleşemez.

Allah her an kuluyla beraberdir. Allah aynı zamanda sırf hayırdır. Hayrı geri çeviren ve Allah ile birlikte olduğunun farkında olmayan kuldur. Kul, Rabbine döndüğünde O’nu nefsinde hazır bulur. Rabbine teslim olduğunda, Rab sırf hayır üzere o nefsi kendi Zatına çeker. Gerekli tecellileri nefse uygulayarak onu Zatına çeker. Kul bunun farkında olmalı ve farkındalığını yaşatacak bir arifin gözetimine girmelidir. Arif, Rab ve kulun arasına girmez. Rab-kul ilişkilerine gözetmen ve rehber olur. Nefse tatbik edilen ilimin farkındalığını kula açıklar. Yoksa kul hakikatlerin farkındalığını yaşayamaz. Rab tecellilerinden yeterince faydalanamaz. Tecelli gelir, geçer. Nefiste iz bırakmaz. Bu ise kayıptır. Zira Hakk aynı nefse aynı tecelliyi iki kez yapmaz. Kul tecelliye hakkıyla riayet etmekle Rabbın hukukuna uymuş olur. Zira Rab tecelli eden, kul tecelli olunandır. Tecelli ise Rab-kul ilişkisinde anahtardır. Anahtar kaybedilirse Hakk’ın kilidi açılamaz. Kulun istidatı zayi olmakla yüzyüze kalır. Bu ise kulun sorumluluğu içindedir.



önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam146
Toplam Ziyaret889264
Hava Durumu
Saat
Takvim