Nefsi natıkamıza gelen hallerden biriside, Rabbimizin bizden aldığı misak esnasındaki varlığımızın halidir. Allah şöyle buyurur: “Rabbin Ademoğullarını sırtlarından çıkartıp nefislerini şahit tutarak “Sizin Rabbiniz değilmiyim? Demiştide, onlar da “Evet Rabbimizsin” demişlerdi” (Araf/172).
Tasdik Evet Sen Rabbimizsin olmuştur. Nefisler ise buna şahittir. Allah olmasaydı, Adem’in unsurdan oluşan suretinde varlığımız olmayacak, Allah’ın ilminde ve görüşünde belirlenmiş, birbirinden ayrışmış ve görülmüş olarak bulunmayacaktık. Bu esnada “Eveet Rabbimizsin” diyemeyecektik. Zira nefislerimizde ve hakikatlerimizi bu misaki onaylayacak özellikleri verende Allah’tır. Biz O’nun kudreti ve hayatı içindeydik. O Bizi ihata etmişti. Allah “her şeyi ihata edendir” (Fussilet/54). Allah Adem’i ilminden vücuda getiren ve mertebelerde ona eşlik edendir. Adam’e mertebelerdeki suretleride veren O’dur. Adem’in her felek ve makamda bize ait olan sureti vardır. Öte yandan bize ait her suretten Hakk’a dönük özel bir yön (vech) vardır ve Hakk bize o yönden hitap eder. Bu yönden Hakk’a döndürülürüz, bu yönden Rablığını kabul ederiz.
Adem’in sırtından alınması, sırtın ona gayb olması itibariyledir. Suretlerde gaybten şehadete doğru taayyün mertebesinde gerçekleşmiştir. Misak da bu nedenle gayb olup, şehadette ilişkiyi sağlayan şahit tutulan nefsi natıkamızdır. Bu şehadet olmasaydı, şehadet aleminde misakın anlamı kalmazdı. Adem ve zurriyetinin suretleri Hakk’ın kudret elindedir. Allah Teala suretleri Adem’in sırtından (gayb-Zati İlim) almış, bu esnada Adem’de onların içindeydi. Nefsi natıkalar ve mele-i ala huzurunda tanıklık gerçekleşmiştir. Her bir tecelligahta onlar adına bulunan surete sormuş “Evet Rabbımızsın” cevabını almıştır. Allah’ın üzerlerindeki Rablığını ve kendilerinin O’na kulluklarını itiraflarına tanıklık etmişlerdir. Onlarda Allah’a koşulan bir ortaklık (şirk) bulunsaydı, kayıtsız anlamda mülkü Allah adına kabul etmezlerdi. Çünkü orası şehadet nedeniyle Hakk’ın yeridir. Burada tevhidin lafı geçmemiş, fakat anlamı ve hakikati onu (tevhidi) vermiştir. Allah bir araya getiren, toplayan ve hayat verendir. Allah şöyle buyurur; “Nasıl Allah’ı inkar ederseniz? Ölü idiniz, size hayat verdi. Sonra sizi öldürecek sonra hayat verecek” (Bakara/28). Allah misak ile hayatından vermiş, dünyaya yollamış ve orada hayatı ve ölümü halketmiştir.
Sonra size dünya hayatındaki gibi hayat verecektir. “Sonra O’na döndürüleceksiniz” (Bakara/28) buyurarak dünya hayatından ayrıldıktan sonra O’na döndürüleceksiniz. Misakta “Allah ile” (billahi sırrıyla) olan nefislerden dünya hayatını aynı sırla geçirmesi istenmiş ve bu sırla ahirete intikali murat edilmiştir. Misak-dünya-ahiret nefislerin Hakk’ı her mertebe ve tecellide bulması ve O’nunla yaşaması için Hakk’ın tasarladığı mekanlar ve zamanlardır. Hakk, her mertebede ve her halde ilmini açığa çıkarmakta “Kendinden Kendine” müşahede bulunmaktadır. Rabbin her kulu bu mertebelerde yaşantısına göre yerini alanlardır. Kullar şöyle derler: “Rabbimiz! İki kere iman ettik, bize iki kere hayat verdin, günahlarımızı itiraf ettik” (Gafir/11).allah’tan misak ve sonrası için bağışlanma dilerler. Kıyamet günü vaat edildiği gibi diriltilirler. Bu hakikatler ahirette yaşamları üzere kendilerine dönecektir. Rahmeti gazabını geçmiştir. Tıpkı misakdaki gibi. Rahmetinin gazabını geçtiğini buyuran bizzat O’dur. Böylelik gazab rahmete katılır. Gazapta bir şeydir ve ilahi geniş rahmetin kapsamı altındadır.
“İnsanlar o gün alemlerin Rabbi için (kabirlerinden) kalkar” (Mutaffifin/6). Kıyamet günü Allah gazabı hak edenlere gazaplanır. Diğerleri cennetle müjdelenir. Cennetlikler Allah’ın rahmeti ile cennete girerler. Ateşte kalanlar için “Allah bir daha böyle gazap etmeyecektir” denilir. Gazap onları cehenneme atmış. En büyük gazabın hükmü onları cehenneme sokmak şeklinde tecelli etmiştir. Bundan sonra ilahi rahmet galip gelir ve azab hafifler ve rahmet gazabı geçmiş olur. Allah cehennemde olana bile rahmetle muamele eder. Zira O, merhametlilerin en merhametlisidir. Bunun nedeni misakda verilen söze dünyada uyulmaması şeklinde tecelli ettiğinden, cehennem onların yurdu olmuştur. Misaka riayet eden tam erler ise cennettedir. Her şey Allah’ın takdirine, kazasına ve hükmüne göre cereyan eder. Misak anahtar, dünya kilit olup, anahtar ile kiliti açanlar cennete layık olup; anahtar-kilit uyumu sağlayamayanlara tahsis edilen yerde cehennemdir. Hepsi O’nun mülküdür. Allah onların sahibidir. Misak da verilen söze itaat edilip edilmemesi ise kulun ahiretteki meskenini tayin eden hususdur.