Cennet dereceleri, cehennem dereceleri kadardır. Cennetteki her derecenin cehennemde karşılığı olan bir dereke vardır. Bunun nedeni ise şudur: Emir ve yasaklama söz konusu olduğunda, insan ya bir emri yapar veya yapmaz. Emri yeirne getirirse, cennette özel olarak o amel için belirlenmiş bir derece elde eder. Özel anlamda bu amele özgü olan bu derecenin karşılığında ise insanın kendisini yapmadığından cehennemde belirlenmiş bir dereke vardır. Cennetteki o dereceden karşılık cehennemdeki o derekedir. İş emri yapıp yapmama ile ilgilidir. İnsan emri yerine getirmeyip terk ettiğinde, söz konusu amelin terk edilmesi, kişin o derekeye düşmesi demektir. Allah şöyle buyurur: “Muttali oldu (baktı) ve onu cehennemin ortasında gördü” (Saffat/55). Bir şeye muttali olmak yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşir. Öyleyse ameli terk etmenin cezasını ancak cennetteki derecenin karşısında bulunan cehennemdeki derekede görebilmiştir. Çünkü sayesinde bu şahsın cennetteki dereceye ulaştığı o amel, dünyada arkadaşı olan o şahsın terk ettiği amelin aynısı idi. İlahi adaletin güzelliği ne muhteşemdir. Bunlar Kehf suresinde örnek verilmek üzere zikredilmiş iki adamdır.
Bu ayet “onlara iki adamı örnek ver” (Kehf/32) ayetinde zikredilir. Ayet onların dünyadaki durumlarını anlatan kısmın sonuna kadar sürer. Saffat suresinde “Onlardan birisi, benim bir arkadaşım vardı, sen doğrulayanlardan mısın derdi” (Saffat/51-52) ayetinde ahiretteki durumları zikredilmiştir. Ona muttali olduğunda ve “ateşin ortasında (seva) arkadaşını gördüğünde” (Saffat/55) ise “Allah’a yemin olsun ki, sen az daha benide helak edecektin” (Saffat/56) demiştir. Bu durum “kıyametin kopacağını zannetmiyordum” (Fussilet/50) ayetinde belirtilir. İnsanların bir kısmı islamın hükümlerini aynen iman eder ve itaat eder ve mutlu olur. Bazı insanlar bütününü inkar eder ve bedbaht olur. Bir kısmı bir bölümüne inanır ve bir bölümünü inkar eder. Böyle birisi kafir kısmına katılmış olur. Emredilen ve yasaklanan bütün işleri buna göre değerlendirmek gerekir. Emirleri yerine getirme ve yasaklardan kaçınma dereceleri ile ameli terk ve yasakları ihlal derekeleri de böyledir. Aynı zamanda bir kısmı veya bütününde, emir ve yasakları söyleme dereceleriyle onları terk dereceleri veya onlara inanmanın dereceleri ile inanmamanın derekeleri böyledir. Bütün cezaların amellerle ilişkileri böyledir ve bu değişmez.
Allah şöyle buyurmuştur: “Onlar tuzak kurdu, Allah da tuzak kurdu” (Ali-İmran/54). Başka bir ayette ise şöylebuyurur: “Dedilerki, biz sadece alay edenleriz, Allah’da onlarla alay eder” (Bakara/14). Başka bir ayette ise şöyle denilir: “Bizimle siz alay ederseniz, bizde sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay ederiz” (Hud/38). Başka bir ayette ise şöyle denilir: “Günah işleyenler var ya, onlar iman edenlere gülüyorlardı” (Mutaffifin/20). Bunun karşılığında ise şöyle denilir: “Bugünde iman edenler, inkar edenlere güler” (Mutaffifin/34). Sonra açıklayarak şöyle buyrulur: “Kafirler yaptıklarının karşılığını gördüler mi?” (Mutaffifin/36). Allah bütün bu durumları şöyle özetliyor: “Onlar Allah’ı, Allah’da onları unuttu” (Tevbe/67). Hakk herkese amelinin karşılığını vermiş olmaktadır. İş böyle olmasaydı, ceza ve karşılık olmazdı. Cennet kendisinde hiçbir kötülüğün bulunmadığı sırf hayır iken, cehennem içinde bir iyilik bulunmaksızın sırf kötülüktür. Amellerdeki niyet, ihlas, ilim bu dereceleri ve derekeleri belirler. Amellerde Hakk’ın rızasını aramak ve Hakk için yapmak ayrı ayrı derecelerdir. Nefsin heva ve arzularına uymak ve şirk içinde ayrı ayrı derekeler vardır. Mutlak karşılığı veren ise Allah’tır.