Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.M.S. 1. Tevhid Mertebeleri Ve İnsanın Kemal Mertebeleri

1. TEVHİD MERTEBELERİ ve İNSANIN KEMAL MERTEBELERİ

Allah, Kendi Zatı Nefsini şöyle tanımlıyor: “Lâ ilahe illallah, işte Ben O’yum”.insanın kemalide nefsi natıkasını Zatı Nefse ayna etmesidir, bu da “lâ ilahe illallah” tevhidinin yaşanması ile olur. İnsanın kemali bu hakikati idrak ettiği kadardır. “lâ ilahe illallah” İLAH OLAN ALLAH’ı ilahlığı (Uluhiyeti) mertebeleri ile bilmeye bağlıdır. Allah alemlerde fiil, esma, sıfat, Zat ve özetle hüviyeti ile uluhiyetini ilan eder. Bu mertebeler de uluhiyeti idrak etmek, insanın kemal derecesini belirler.

  1. Fiil mertebesinde Allah’ın tevhid edilmesidir.

Tevhid-i Efal; Alemlerde oluşan her fiilin Allah’ın kudretiyle oluştuğunu idrak etmek, kudretinin eserlerini şehadet aleminde görmek gereklidir. Hakk’ın kudretiyle fail, eserleriyle meşhud oluşudur.

Fena-i Efal: Hakk “mutlak hayır” dır. İnsana düşen görev fiil kemalini Hakk’a teslim etmesidir. Fiil mertebesinde kudreti Hakk’a vermektir.

Tecelli-i Efal: Bunun kemali şu ayette gizlidir. “Bütün iyilikler Allah’tan, kötülükler nefsizinizdendir” (Nisa/79)

Tecellinin kudreti Hakk’a aittir. İyiliklerde mana olarak Hakk’ındır. Bütün iyilikleri Hakk’a teslim etmek kemaldir. Diğer kemal ise kötülüklerin nefs mertebesine nispet edilmesidir. Bir örnek verirsek, kişi nefsi emmare mertebesinde karanlık, cehalet ve zulmettedir (Siyahrenk). Ama Allah mutak hayırdır (Beyaz Renk). Allah tecellisini “mutlak hayır” olarak yapar. Ancak nefs mertebesini mutlak hayırı (beyaz) kendi rengiyle (siyah) karıştırarak fiili açığa çıkarır. Bu ise gri ve tonlarıdır. İşte kötülüklerin nefste nispet edilmesi ve tevbe-istiğfar edilmesi tecelli-i efalin kemalidir.

Cennetül Efal: Fiili kendi benliğine nispet etmeden, iyilikleri Allah’a vermek, kötülükleri nefsine nispet ederek tevbe-istiğfarda bulunarak yaşanılan zevki ve vicdani haldir.

Cehennemül Efal: Fiili kendi benliğine nispet etmek, iyi ve kötü ne varsa Hakk’tan uzaklaşmak, iyiyi nefsine ve kötüyü Hakk’a nispet ederek oluşan vicdani haldir.

Zikri Efal: “la faile illallah” ile ilmel ve aynel yakin, “la faile illa hu” ile hakkel yakin bu kısaca belirtilen kemal halini zevki ve vicdani olarak yaşamaktır. Zikir ve tefekkür nura yol açarki kişinin cennetidir.

  1. Esma mertebesinde Allah’ın tevhid edilmesidir;

Tevhid-i Esma: Fiillerin batınında ilahi isimleri idrak etmek ve tüm isimleri “Rab” ve “Allah” ismi camisi altında toplamaktır. Hakk’ın fiillerini esma-i nuru ilahiye kuvvetleriyle açığa çıkardığını idrak ve müşahede etmektir.

Fena-i Esma: Sonradan olan isimlerin yerini mana isimleri olan “esmaül hüsna” nın almasıdır. Kişinin zahir, batın, evvel, ahir olarak ilahi isimlerin bir terkibi olduğunu idrak ederek “eşyanın hakikatine” vakıf olmaktır.

Tecelli-i Esma: Kişinin nefsinde ilahi isimleri yaşaması ve gerçek hüviyetleri ile onları açığa çıkarma çabasıdır. Varlığını ilahi isimlere borçlu olduğunu idrak ve müşahede etmektir. İsimlerin gerçek hüviyetleri ile açığa çıkmasını engelleyen “Mudil” esmasının önüne set koymaktır.

Cennetül Esma: İlahi isimleri gerçek hüviyet ve kimlikleri nefsinde yaşayarak kazanılan zevkli ve vicdani haldir.

Cehennemül Esma: İlahi isimleri gerçek hüviyetleriyle açığa çıkarmamak ve Mudill esmasının etkisi altına girmektir.

Zikri Esma: “La mevcude illallah” ile ilmel ve aynel yakin “la mevcude illa hu” ile hakkel yakin idrak ve müşahedeye yol açılmasıdır.

  1. Sıfat mertebesinde Allah’ı tevhid etmektir.

Tevhid-i Sıfat: Alemlerde oluşan fiilleri, açığa çıkaran esmaların temelinde ilahi sıfatların rol oynadığını ve bununda Hakk’a ait olduğunu idrak ve müşahede etmektir.

Fena-i Sıfat: Kendi nefsine pay biçmeden, tüm sıfatların hakiki sahibine teslim etmektir.

Tecelli-i Sıfat: Alemlerde ve insanda oluşan her fiilin ve esmanın temelinde ilahi sıfatların rolünü idrak ve müşahede etmektir. Varlığının devamının ilahi sıfatlarla olduğunu idrak ve müşahede etmektir.

Cennetül Sıfat: nefsindeki sıfatları Hakk’a teslim etmek ve nefsinde tecelli eden sıfatların hakkını vererek yaşanılan zevki ve vicdani haldir.

Cehennemül Sıfat: İlahi sıfatları nefsine ve benliğine mal etmek, Hakk’tan bilmemek ve ilahi sıfatların hakkına riayet etmemekten doğan vicdani haldir.

Zikri Sıfat: “lâ mevsufe illallah” ile ilmel ve aynel yakin, ve “lâ mevsufe illa hu” ile aynel ve hakkel yakin idrak ve müşahedeye ulaşılmasıdır.

  1. Zat mertebesinde Allah’ı tevhid etmektir.

Tevhid-i Zat: Alemlerdeki tek-vahid Zatın Hakk olduğunu, ilahi fiil, esma ve sıfatların gerçek sahibinin O olduğunu idrak ve müşahede etmektir.  

Fena-i Zat: Kişinin kendi zatını oluşturan isim ve sıfatlarının tecelli mahalli olduğunu idrak ederek nefsi zatını Hakk’a teslim etmesidir. Bu “benliğin” (ene) her şeyiyle Hakk’a ait olduğunun idrak ve müşahede edilmesidir.

Tecelli-i Zat: Kişinin nefsi natıkasında Hakk’ın tecellilerini bulmasıdır. Gerek esma, gerek sıfat ve gerekse özellikle İlahi Zatın tecelli mahalli olduğunun idrak ve müşahede edilmesidir.

Cennetüz Zat: Kişinin nefsinde Hakk’tan başka bir şeyin kalmaması nedeniyle yaşanılan zevki ve vicdani haldir.

Cehennemüz Zat: kişinin Hakk’tan ayrı kalması ve her şeyi benliğine atfetmesidir. Sahip olduklarını da Hakk’tan bilmeyip, benliğinden bilme nedeniyle yaşanılan vicdani bir haldir.

Zikri Zat: “la zate illallah” ile ilmel ve aynel yakin, “la zate illa hu” ile hakkel yakin bahsedilen hususların idrak ve müşahedesine yol açılmasıdır.

  1. Hüviyet mertebesinde Allah’ın tevhididir.

Tevhid-i Hüviyet: Kişinin nefsi natıkasında tecelli eden ilahi isim, sıfat ve Zatın bir olup bunların tek hüviyette toplanmasıdır. Zat-i Hüviyetin zuhur yeri olduğunu ve kul mertebesinde Hakk’ın nefsinde tecellide olduğunu idrak ve müşahede edilmesidir

Fena-i Hüviyet: Nefsi natıkayı, nefste tecellide olan ilahi isim sıfat ve Zatı “hüviyet Gaybı” mertebesine teslim ederek, izafi hüviyetini İlahi Hüviyete katmasıdır.

Tecelli-i Hüviyet: İlahi hüviyetin ilahi isim, sıfat ve Zatıyla “Hüviyet gaybı” mertebesinden açılarak kul mertebesinde nefsinde zuhurda olduğunu idraktir. Abduhu sırrının yaşanmasıdır.

Cennet-ül Hüviyet: Kendini ilahi hüviyetin zuhuru, tecelligahı bilmekten doğan zevki ve vicdani haldir.

Cehennemül Hüviyet: Kendini ayrı, Hakk’ı ayrı düşünerek benlikte kalınmasından doğan vicdani haldir.  

Zikri Hüviyet: “lâ ene illa hu”, “la veche illa hu”, “la vücude illa hu” ve “la ilahe illa hu” tevhidleriyle hüviyeti tam olarak idrak ve müşahede etmektir. “la ilahe illallah” tevhidinin nefste tatbiki yaşantısıdır.

İnsan bu kısaca belirtilen tevhid mertebelerini kat ettikten sonra “kamil insan” olabilir. Her insanın kemali geldiği mertebe kadardır. Bu kısaca belirtilen zevki ve vicdani haller, irfan yolunda uzun yıllar alan bir eğitim sonucudur. Her bir tevhid mertebesi ayrı bir eğitim gerektirir. Özetle belirtmemizin nedeni kişinin yola çıktığında neleri yaşayıp zevk edineceğini önceden bilmesi içindir. Bilinen yol en kestirme yoldur. Bilinmeyen yolda ise insan hem kendini hem geleceğini kaybedebilir. İnsanın alemlerde zuhurunun nedeni “kemal” halinin yaşanması içindir. Kemal cemali ve celali bir arada bulundurur. Cennet cemal, cehennem celal mazharıdır. Kişinin yaşadıklarını nefsinde hissetmesi onun cenneti veya cehennemi olacaktır. İnsan cenneti ve cehennemi nefsinde taşımaktadır. “Vicdan (nefs) muhasebesi” yapan insan objektif olduğutakdirde bu anlatılanlarla kemalini ve ahretteki yerini nefsinde bulabilir. Bu mertebelerin ayrıntıları “tasavvufta tevhid ve nefsi irfan yolu” eserimizde bulunabilir. Esas eğitim sohbet ve irfan yoluna katılmakla mümkündür. Yola çıkmadan yol alınamaz. İlim alınsa bile hal ve makam olmaz. Vicdan ve zevki haller yakin olarak yaşanamaz.






önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi22
Bugün Toplam459
Toplam Ziyaret888251
Hava Durumu
Saat
Takvim