NAMAZ VE NEFSİ NATIKA
Namaz Hakkın vahidiyetinden (birliğinden) ibarettir. Namaz kılmak ilahi esma ve sıfatlara bürünerek vahidiyet ve uluhiyet (ilahlık) hükümlerini yerine getirmektir. Kişinin hakikatini oluşturan nefsi natıkaya Allah’ın vahidiyetini ve uluhiyetini hem hatırlatmak hemde Allah’ın uluhiyetini nasıl yerine getirdiğini nefsi vasıtasıyla tahsil etmektir. Zira nefsi natıka Allah’ın tecelli mahallidir. Allah’ın nefse tecellilerini ne suretle yaptığını tahsil ederek, Allah’ın alemlerdeki tecellilerini de öğrenmiş olur. Bu kanalla alemlerin nefislerinin (nefs-i külli) üzerinde Rablığı, uluhiyeti öğrenme fırsatını namaz sayesinde yakalar.
Kişinin zatını temsil eden O’nun hüviyetidir. Kişinin hüviyetini ve zatını temsil edende nefsidir. Açığa çıkan ise nefsindeki ahlaki ve ilmi vasıflardır. Nefsinin arınmışlık mertebesindeki donanımlarla fiillerini gerçekleştirir. Allah insana zatını temsil amacıyla nefsi natıkayı bahşetmiştir. Nefsi natıka Allah’ın Zati sıfatlarının temsili Nur ve Kur’an sırrı makamıdır. Allah’ın Zatı sıfatlarının mazharıdır. Yani insanın zatını temsil eden özellikler, Allah’ın sıfat ve isimlerini tecelli oranında ve miktarında O’nu temsil etmektedir. “İnsan benim sırrımdır. Ben insanın sırrıyım” buyuran Allah Teala insanın hakikatinin kendi sırrından olduğunu açıklamıştır. Sıfat Zattan, Zat sıfattan ayrılmayacağı gerçeği ışığında insan, Allah’ın sıfat ve isimleri ile Allah’ın Zatı ile irtibat halindedir. Bu irtibatı sağlayan nefsi natıkasıdır. “ben, beni zikredenle beraberim” kudsi hadisiyle Allah her düşünüldüğünde, nefsi natıkası kanalıyla kişi “Allah ile” dir. Namaz sırf zikir ve nur olduğundan namaz kılan kişi, gafletle olmadığı sürece Allah ile beraberdir. Namazdaki kişi nefsi natıkası sayesinde Allah iledir. Diğer zamanlarda da bu irtibat sürmektedir. Ancak kişi bu idrakte olmalı gaflette olmamalıdır. Namaz bu irtibatı kemalli olarak açığa çıkaran en önemli yöntemdir.
Nefsi natıka taayyün mertebelerini katederek müşahede (şehadet) alemine geldiğinde bazı hakikatler örtülmüş ve perdelenmiştir. Nefsi natıkanın temel vasıfları örtülmüş olduğundan, Allah ile irtibat perdelenmiştir. “Namaz” ve “irfan yolu” bu perdelerin aşılarak nefsi natıkayı ezeli vasıflarına döndürmekteki ana yöntemlerdir. Bu yollar miraç yoludur. Kendi hakikatine ve Hakk’a ulaşma yoludur. Miracın sonu Hakk’la olmaktır. “Namaz müminin miracıdır” buyurularak bu gerçekler ifade edilmiştir. Nefsi natıka her nefs mertebesinde bir isim alır. O nefs mertebesinin sıfatlarına boyanarak açığa çıkar. Nefs-i natıka sıfatları değiştikçe bir isim alır. Nefs-i natıka asli olarak “bir”dir, sıfatları değiştiğinden ismi değişmektedir.
Nefsi natıka, Nefsi emmarede nefs; nefsi levvamede ruh; nefsi mülhimede kalp; nefsi mutmaine mertebesinde akıl; nefsi raziyede sır; nefsi marziyede hafa; nefsi kamilede ahfa adını alır.
Nefsi natıka hangi mertebede olursa olsun Rabbın tecelli mahallidir. Tabiî ki Allah’ın tecelliside nefsin mertebesine göre temsil ettiği sıfatlara göre değişecektir. Bu nedenle “Suyun rengi kabının rengidir” ve “Kab içindekini sızdırır” buyurularak; kişi hangi nefsi mertebesinde ise Allah tecellisini ve ilhamını bulunduğu nefs mertebesinde değerlendirecektir. Tecellide bu özelliklere bürünerek, o sıfatların özelliklerine göre boyanacaktır. Tıpkı güneşin nurunun tek vasıfta olup, güneşin ulaştığı mahallerde yeşil, kırmızı, mavi gibi farklı renklere boyanması gibi. Nefsi natıka tezkiye edildikçe ve üzerine arız olan kötü ahlaki vasıflardan arındıkça Allah’ın tecellilerini daha kolay değerlendirip sonuca ulaştıracaktır. Nefs-i emmare ve levvame düzeyinde namazdan kişiyi alıkoyacak çok faktörü önüne çıkaracaktır. Zira bu mertebelerde nefsi natıka hayvani ruh üzerinde hakimiyetini henüz kuramadığından, vesveseler ve diğer vasıflarla namaz kılması zorluk addecektir. Bu mertebelerde “namaz” ve “sabr” ile Allah’tan yardım dileyerek, Hakkın huzuruna girilirse, bu tehlikelerden kurtulunacaktır. Zira namaz Allah’ın huzuruna girmektir. Namaz kalbiyle, nefsi natıkasıyla Rabbine yönelmektir. Tam yönelme ve huzur ile tehlikelerden uzaklaşılır. İradesi ve sabrı ile bu güçlükleri yenmek için nefs mücahedesi ve terbiyesi yoluna girerse nefsin arınmasıda kolaylaşacaktır. Kişi bu şekilde namaza devam ettikçe, Allah’ın iyilik ve kötülüklerini nefsine ilham etmesiyle nefsini ve kendini daha iyi tanıyacaktır.
Nefs mücahedesi yolunda iradesi güçlenecek elindeki imkanlar Allah’ın yardımıyla artacaktır. Kişi, “Mücahid nefsiyle savaşandır” hadisiyle namaza devam konusunda ve namazdaki iyi vasıfların elde edilmesi hususunda azim ve iradesini yönlendirebilecektir. Seyr-i süluk kanalı ilede miraç yoluna girilir, gerekli ilimlerin yaşantıya sokulmasıyla da işler daha da kolaylaşacaktır. “ilim kadın, erkek her müslümana farzdır” ve “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” hadisleri ile bu yolda emredilmiştir. Kişi hedefi “İlahi Zat” olan miraç yolunda “nefsini ve Rabbını” bilmiş olacaktır.
Şehadet aleminde, doğumdan sonra elde ettiği bilgiler, alışkanlıklar ve ahlaklar ile örtülü hale gelen nefsi natıkasına yani kendi hakikatine ulaşmada gayret içinde olunmalıdır.
Namazda da elde ettiği bilgi ve tecrübe ile halk içindeki yaşamında daha donanımlı, daha deneyimli olacak, halk içinde gelişen olaylara bakış açısıda irfanı oranında olacaktır. Allah “Bildiği ile amel edene bilmediğini öğretirim” hadisiyle namaz yoluyla da ilmin artacağını müjdelemektedir. Kişi Hakk’la halkta, Hakça yaşamayı öğrenecektir. “El işte, gönül Hakk’ta” anlayışı ile yaşam kolaylaşacaktır.
Kişi vahdette kesreti, kesrette vahdeti müşahedeli olarak yaşama adapte etmeyi irfanı oranında başarabilecektir. Bütün bunlar nefsi natıkasında yerleşen “irfan” sayesinde gelişecektir. Zira ilminde tecelli mahalli nefstir.
Namaz vasıtasıyla nefsi natıkasının farkında ve idrakinde olan kişi irfanı ölçüsünde, diğer insanlarında hakikatlerini ve alemlerin hakikatini idrak ettiğinden, onlar farkında olsalarda olmasalarda, halk içinde yaşamı Kur’an ve Peygamber ahlakı çerçevesinde olacaktır. Namazın bir amacıda bu ahlakı tesis etmektir. Hz. Resul (sav) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurarak dinin bir hedefininde bu olduğunu vurgulamıştır. Ahlakta kazanılmış alışkanlıklar olduğundan onun oluşum mahallide nefs-i natıkadır. O’nunda merkezi kalptir. Peygamber Efendimiz (sav); “Vücudda bir organ vardır, o iyi olursa bütün vücud iyi olur. O kötü olursa bütün vücud kötü olur. O organ kalptir” buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir. “Benim mucizem Kur’andır” buyurarakta nefsi natıkanın asli vasfı olan Kur’anı Natık haline döndürülmesi sayesinde Peygamber ahlakına ulaşılabileceğini vurgulamıştır.
Namaz sırf Kur’an olduğundan kişinin nefsi natıkası adeta Kuranı natık haline gelmekte ve Kur’an ahlakı ile donanmaktadır. Kişinin namaz ile kendi hakikatine Kuranın sırrına ve Allah’ın nuruna ulaşması amaçlanmıştır. Bu açıdan namaz Allah’ın kullarına miraçta hediye ettiği en ulvi ibadet şeklidir. Namaz “Allah’ın ahlakı, Peygamber ahlakı ile ahlaklanın” hadisine, hakikatine ulaşmak için oluşturulan insana lütfedilen, Allah’a ulaşma yöntemidir. Böylece kişi Kuranı natık haline gelirki, hareketleri fiili Kuran, kendisi temsili Kuran ve faaliyetleri tafsili Kuran olur. Kişi namaz sayesinde “fili Besmele” vasfını kazanır. Varoluşumuzun ve halife ilan edilmemizin altında yatanda bu sırra ulaşmaktır. Kişi “fiili besmele” olduğunda “Allah ile” “Allah adına” yeryüzünde halife ilan edilmiş ve kamil insan olmuş olur. Namaz bu vasıfları kendinde cem etmiştir. Bu gerçeğe binaen Allah “Ben, Beni zikredenle beraberim” buyurmaktadır.