“Sebepler arkasında Allah” makalesi okunduktan sonra, tüm olayların perde arkasında Allah’ın uluhiyeti olduğu idrak edildiğinde teslimiyet ve tevekkül kolaylaşır. “la ilahe illallah” tevhidine inanan ve uygulayan her ferde “Allah’a teslimiyet ve tevekkül” gereklidir. Burada teslim olunan ve tevekkül edilen Allah anlayışı çok önemlidir. Hayalde ve zanda olan bir Allah anlayışımı, yoksa “Hakiki” Allah anlayışı hususu çok önemlidir. Allah ismi camisi bütün ilahi isimleri, zıtlarda dahil, bünyesinde toplayan Zat ismidir. Doğru bir teslimiyet ve tevekkül anlayışında, Allah’ın Zatına tüm zıtlıklar da dahil bütün ilahi isimler ve sıfatları ile teslim olunur ve tevekkül edilir. Allah isminin bir özelliği de Cemal isim ve sıfatları zahirde, Celal isim ve sıfatları batında bulundurur. “Allah” diyen kişiye İlahi Zat Zahirde Cemali ile tecelli eder. Celali tutar. Ancak kulunun celale ihtiyacı varsa o isimlerden gerekli olanları batından zahire çıkararak ona tecelli eder. Bu ise rahmet üstüne rahmettir. Allah, kulun nefsinin ve içinde bulunduğu durumun gereğine göre tecelli ederek, onu rahmetine alır. Zira “rahmetim gazabımı geçmiştir” buyuran Allah’ın ta kendisidir. Böyle bir teslimiyet ve tevekkül rahmeti celbeder. Kul “ve üfevvidü emri illallah” (Mümin/44). “İşimi Allah’a bıraktım” dediğinde, tasarrufu ve kudreti Allah’a bırakıp teslim ve tevekkül etmiş olur. Kul özel bir isimle değilde Allah ismiyle O’na yöneldiğinden Hakk’da kuluna ve alemlere Allah ismi camisi ile “kemali” ile tecelli eder. Kula ve alemlere en kemalli şekilde kudretiyle tasarrufta bulunmuş olur. Kul da “Allahu yekfi lena” (Allah bize yeter) diyerek tasdik eder. Bu şu ayetin delilidir: “Hasbunallahu ve nimel vekil” (Ali-İmran/173) “Allah bize yeter O ne güzel vekildir”. Kul bu ayetle ve yukarıdaki mana ve kamil tevhidle Allah’ı bilerek teslimiyet ve tevekkül içinde bulunur. Bu hal “Kafi” isminin zuhurudur. Bu hal ile Efendimiz Mutlak Tevhidle “Euzu bike minke” (Senden Sana sığınırım buyurmuştur. Sığınması Hakk’dan Hakk’adır. En kemalli hal olup, alemde Hakk’tan başka bir şey görmemektir. Bu idrakle O’nda tecelli eden isim ve sıfatlar tecellileri de Hakk’ın iradesine bırakılmış olur. Hakk’ta kulunun içinde bulunduğu hale göre tecelli ederek vekilliğini tam olarak yerine getirir. Kulda da alemlerde en kemalli şekilde zuhura gelir. İşte Allah’ın bu zuhuru tevekkül ve teslimiyetin gerçek yüzünü açıklar. Çünkü Allah, kulun ihtiyacını sebepler perdesi altında yani isim ve sıfatları ile zuhura çıkarır. Nefse bu zuhur sırasındaki tecellideki isimler kanalıyla dünyada yüz gösterir. Kul bu sırada uyanık olmalı, gayret göstererek gelen tecellilere hakkıyla riayet ederek nefse olan tecellisinin hakkını en güzel surette yerine getirmelidir. Zira isimlerin zuhuru fiillerle, fiiller ise beden kalıbıyla gerçekleşir. Yani Allah vekilliğini yerine getirmiş, sebepler perdesiyle sonucu açığa çıkarmak için adeta “kulu vekil” kılmıştır. İşte gaflette olmamak üzere Hakk’ta ve Hakk ile olunursa Hakk’ın tecellisine uyulabilir. Bu uyma ise “Allah” anlayışımız kadar olacaktır. Bu açıdan bakıldığında teslimiyet ve tevekkül içinde sonsuz gayret ve çabayı, sebepler perdesi arkasındaki Allah’ı bilmeyi ve tecellilere en güzel surette Kur’an ve Sünnet ile riayeti gerektiren çok kompleks eylemdir. Kul “Eslemtülirabbilalemiyn” ve “Hasbunallahu ve nimel vekil” der. Allah kulun vekili olur ve kulun nefsinin durumuna göre en kemalli şekilde zuhura gelir. Kulda bu zuhur sırasında “Allah ile” uyanık olup tecellilerin hakkını verirse netice Hakk üzere gerçekleşir. Teslimiyet ve tevekkül en güzel şekliyle yaşanmış, kul kemale doğru adım adım ilerlemiş olmaktadır. Kemalden kasıt kişinin nefsini ve Rabbını tecelliler yoluyla bilmesidir. Kulun nefsinin durumunu, geçmişini ve geleceğini en iyi bilen Allah olduğundan, kulun nefsini kemale ulaştıracak en iyi vekilde O’dur. Teslimiyet ve tevekkülün başında böyle bir idrak çok önemlidir. Tecelli sonrasının da hakkı verilerek ve tecellilerin hikmetinin açılması istenerek kemale doğru yolculuk gerçekleşir. Zira uyanık olunursa nefse olan her tecelli nefste ilim-tecrübe-ahlak vb. izler bırakır. Bunlar hikmet üzere kul tarafından değerlendirilir ise teslimiyet ve tevekkülün “KEMALE YOLCULUK” sonucuda gerçekleşmiş olur. Bu nedenle teslimiyet ve tevekkül; sonsuz bir gayret ve azim içinde bulunurken sonucu Hakk’tan bilmek ve razı olmak diye tanımlanır. Gaflet içinde kalmak, perdelere takılıp kalmak, Allah ile olmamak ise tevekkül önündeki engellerdir. Bu engeller ise ancak “tevhid ve nefsi irfan yolu” eğitimi sayesinde aşılabilir.