Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

N. T. 7. Nefs Tezkiyesi ve İbadetler

7. NEFS TEZKİYESİ VE İBADETLER

Allah’ın farz kıldığı ibadetlerin temel hedefi nefs tezkiyesidir. Kelime-i şehadet ve tevhid her türlü şirkten arınmasının temelidir. Tevhid mertebeleri, nefs mertebeleri ile ilişkili olarak “Tasavvufta tevhid ve nefsi irfan yolu” eserimizde anlatıldı. Bunun sonucu ise “Mutlak Tevhid”e ulaşmak ve her türlü açık ve gizli şirkten temizlenerek müşahedeli olarak Hakk’a ulaşmaktır. Bunun zirvesi ise “Gözümün nuru namaz” olarak ifade edilmiştir. Namaz, nefs tezkiyesinin en temel yöntemi olup, zirvesi Hakk’ı müşahededir. Bunun yoluda “Tasavvufta namaz ve haccın hakikatleri” eserimizde anlatıldı. Hakk’ı müşahede müjdesi ise Hacc’dır. Nefs tezkiyesinin kemalli olarak açışa çıkışıdır. “Yeniden doğuş” tertemiz ve arınmış olarak “Müslüman” olarak yaşamaktır. İlgili eserde ayrıntıları mevcuttur. Zekat ise manevi boyutu ile tamamen nefs tezkiyesidir. Bu ise bu eserin konusudur. Oruç ile ilgili bilgide aşağıda belirtilmiştir.

Oruç: Zahir ve batın olarak en etkili nefs tezkiyesi yöntemidir. Maddi vücudumuza faydası olduğu gibi, manevi varlığımızı da süslemenin aracıdır. Nefsi emmare, levvame ve mülhime mertebelerinde hayvani ruh sıfatlarından arınma (tezkiye) ve nefsi natıka (insani ruh) vasıflarını güçlendirme vesilesidir. Nefsi mutmainne mertebesinden itibaren nefsi natıka hayvani ruh üzerinde etkin olduğundan bu mertebeden sonraki oruçlar nefsi natıkayı asli haline ulaştırma yöntemidir. Özellikle ilk üç nefis mertebesinde; nefsi terbiyesi ve tezkiyesi için farz oruçların yanında nafile oruçların tutulması tüm ehlullahça tavsiye edilmiştir. Nafile oruçlar; pazartesi-Perşembe oruçları, her hicri ayın üç günü ve özel günler oruçları olarak önerilmektedir. Her kişi bu oruçlarla nefsi natıkasını asli haline döndürmek suretiyle hayvani ruh sıfatlarından kaynaklanan kötü ahlak vasıflarından arınabilir. Birde ancak mürşidin bazı kişilere tavsiyesi ile yapılacak oruçlar vardır. Bunun bir yöntemide hayvani gıda yemeyerek tutulan oruçlardır. Bu oruç ancak mürşidin izni ile tutulan oruçlar grubundandır. Diğer nafile oruçlar özellikle emmare, levvame, mülhime nefis mertebesinde olan saliklere tavsiye edilir.

Oruç madde ile mananın (zahir-batın) dengelenmesi için en etkili yöntemdir. Bu suretle Allah yolunda ilerlemek ve sonucunda da “billahi” sırrıyla “Allah ile” olmaktır. Kişinin himmetini yaradılış gayesine yoğunlaştıracak “Allah’ı bilme” ve “Allah ile” olma yöntemidir.

Yeryüzünde halife olarak yaradılan insandan oruçla istenen ilk hedef “eşyanın hakikatini idrak” etmesidir. Eşyanın hakikatini idrak edebilen insan, madde ile manaya yolculuk yapabilir. Maddeye ve zahire “Allah gözüyle” bakabilir. Bunun yolu ise tevhid ve nefsi irfan yolu iledir. Allah oruçta maddi yasaklar ve manevi yasaklar getirerek bize bu yolu açmaktadır. “Eşyanın hakikatini idrak eden insan” maddeye mana gözüylede bakabilecek ve bu suretle “Allah ile birlikteliğini” madde-mana olarak bütünleştirebilecektir. Bu halin gerçekleşebilmesi içinde kişinin maddenin esiri olmaktan kurtulması ve hayvani ruhun boyunduruğundan kurtulması gerekmektedir. Nefsi emmare, levvame ve mülhime mertebelerinin katedilerek nefsi natıkayı hakim kılmak gerekmektedir. Zira hayvani ruh madde boyutuyla bakarak, nefsi natıkanın mana boyutuna geçmesini engeller. Allah nefsani zevk, ihtiras ve heva ile arzuların peşinden koşarak maddenin tutsağı haline gelen insanların hallerini çeşitli ayetlerde şöyle belirtir: “Hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkan/43); “Davarların yediği gibi yer ve içerler. Onların yeri ateştir” (Muhammed/12); “Onlar hayvanlar gibi hatta hayvanlardan daha aşağıdadırlar” (Araf/179). Böyle kişiler benliklerini, bencilliğe döndürdüklerinden madde tarafından tutsak edilmiş kişilerdir. Madde bağımlısıdırlar. Manaya yol alamayan kişilerdir. Bu nedenle oruç madde bağımlılığından kurtulup, manaya yapılan bir yolculuktur. İşte müminleri bu esaretten kurtaracak en tesirli ibadet oruçtur. Çünkü oruç, insanın nazarını maddenin ve midenin ötesine götürerek, ona yaradılış gayesini hatırlatır. Bu yüzden bütün ilahi kitaplarda oruç vardır. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, sizede farz kılındı. Umulur ki korunursunuz” (Bakara/183)

“Umulur ki korunursunuz” ayetiyle orucun tüm kötü ahlak vasıflarından korunmanın yolu olduğu ve iyi ahlak vasıflarını elde edip korumanında yöntemi olduğu belirtilmektedir. Zira oruç, “BEN” dediğimiz hakikate, kendi vasfıyla “Allah” bilincini getiren yöntemdir. Kişi “benlik” (ene) hakikatini “Allah ile” oruç vasıtasıyla tanıştırır. Benliğini Kur’an ve Sünnet ile tanıştırmanın en etkili yöntemlerinden biride oruçtur. Diğer tüm ibadetlerle birlikte oruç nefse, kendi hakikatini hatırlatır. Allah’ı ve Kur’an’ı hatırlatarak, nefsi natıkayı nurlandırır. Bu nur ve Kur’an ile kişi benliğini süsleyerek kendi hakikatine doğru yol alır.

Orucu layıkıyla tutan bir insan haramlardan uzaklaştığı gibi, oruç esnasında Allah emriyle helallerden bile vazgeçmek zorunda kalmaktadır. Bu benliğe, nefse “Allah” idrakini yerleştiren en etkin yöntemdir. Kişi ile helalin arasında sadece “Allah emri” yani “Allah” vardır. Kişi oruç ile en etkin şekilde “Allah ile” olur. Allah ile birliktelik bilinci nefste nur haline döner. Kişi Allah’ın emrine uymakla kalmaz, bunu ve yaptığı tüm amelleri de ihlasla, “Allah rızası” ve “Allah için” yapma vasfınıda kazanmış olur. Bu açıdan oruç aynı zamanda bir “NİYET” terbiyesidir. Niyet ruhunu nefse yaşatarak, en kamil vasıflarla nefsi süslemektir. Zira bilir ki kendini her an gören, bilen, duyan, müşahede eden bir Allah vardır. Böyle bir idrak oruç sayesinde kemale ulaşır. “Umulur ki korunursunuz” emrinde bu hakikat gizlidir. Oruçlu kimse Allah’ın huzurunda vicdanıyla (nefsi natıkası) baş başadır. Oruç dışarıdan görülebilecek, içine riya karışabilecek bir ibadet değildir. Bu nedenle Hz. Resul (sav) “Oruçta riya yoktur” buyurmuştur. Bu özellikleri nedeniyle nefs terbiyesi ve tezkiyesinin de en etkin yöntemlerindendir. Amellerin kabulü için esas olan ihlas, müminin düşünce ve fiillerini insanların düşüncelerinden uzak tutmasıdır. Bütün ibadet ve amellerimizde ihlası kazanmanın en tesirli eğitimi ise oruçtur. Önce Allah’ı görüyormuş gibi hareket etme kabiliyeti kazanarak “ihsan” mertebesine yükselen insan, “billahi” sırrıyla “Allah ile” olma idrakini yaşayarak yakîn hale ulaşır. Bu mertebe ise “İKAN” dır. Yani Hakkani sıfatlarla tahakkuk ederek, nefsi natıkayı asli vasıflarına döndürmelidir. Tüm ibadetlerin hedefide bu “beka” halini kazanıp, Hakk ile Hakk olmaktır. Abduhu sıfatıyla halife ve vekil olmaktır. Orucun karşılığı ise ancak Allah verir. Zira kudsi hadiste Allah şöyle buyurur: “Oruç Benim içindir. Onun mükafatını Ben vereceğim”.

Oruç tutan önce cehennem ateşinden kurtulur. Nefsi emmare mertebesinden, nefsi mutmainne mertebesine ulaşarak hem dünyada hem ahirette cehennem ateşinden kurtulur. Sonra mutmainlik düzeyi artarak, rıza mertebelerini katederek nefsi kamile=safiye=zekiye halini alarak kamil kul, kamil halife ve kamil vekil olarak Hakk’a Hakk’ça hizmet eder. Efendimizin bu husustaki müjdesi çok önemlidir: “Oruçlu için iki sevinç vardır: Birincisi oruç açtığı zamanki sevincidir. Diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir”.

Orucu açtığı ilk sevinç maddeye mana gözüyle bakıp, yediği yemeğe “Rezzak” olan “Allah” manasıyla bakabilmektir. Bu eşyanın hakikatini idrakle mümkündür. Bu idrak ikinci sevinci getirirki bu da Hakk’ı müşahededir. Her zaman heryerde, her an Cemalullah’ı seyr ve temaşadır ki, dünyada ve ahirette bundan büyük mükafat yoktur. Tüm ibadetlerin temel hedefi de budur. Kelime-i şehadetin özü de bu müşahededir.

Orucu ehlulllah şöyle sınıflamıştır:

Avamın orucu: Yemek, içmek ve cinsi münasebetten sakınmaktır. Bu çeşit oruç tutanlar ağız ve edep yerlerini oruç süresince korurlar. Bu ilk üç nefis mertebesinde çok önemlidir. Nefsin terbiye ve tezkiyesin de araçtır. Ancak sevapları eğer diğer haramları işlemeye devam ederlerse az olur. Bunu Allah Resulü şöyle belirtir: “Nice oruçlular var ki, açlık ve susuzluktan başka karları yoktur”. Bu diğer nefs mertebelerine yükselmek ve hayvani ruhu kontrole almak için gereklidir. Ancak kemal vasıflı bir oruç değildir.

Havasın Orucu: Yukarıdaki esaslara riayetle birlikte, gözünü, kulağını, dilini, elini, ayaklarını ve diğer azalarını günahtan koruyacak oruç tutmaktır. Böyle bir oruçta nefsi natıka hakikati, hayvani ruh üzerinde hakimdir. Tüm vücut Kur’an ve Sünnet üzere hareket eder. Hz. Peygamber (sav): “Beş şey orucu bozar (yani orucun kemalatını ve sevabını azaltır): Yalan konuşmak, gıybet etmek, dedikodu yapmak, yalan yemin ve şehvetle bakmak”. Kamil oruca ulaşmak için nefsi natıkanın iyi ahlak vasıfları ile süslenmesi gerekmektedir. Bunun içinde nefsi natıkanın, hayvani ruh üzerine baskın olması gerekmektedir. Bu nedenle oruç bir nefs terbiyesi ve tezkiyesi yöntemidir. Madde ile manaya ve iyi ahlaka ulaşma yolculuğudur. Nefsi natıka bu tezkiye ile nurlanır, cilalanır. Tüm bedende kalpteki nefsi natıka hakim olarak, kişi “Kur’an ahlakı ile ahlaklanmış” olur.

Ahassül Havasın Orucu: Yukarıdakilere ilaveten kişinin eşyanın hakikatine hem fiil, hem esma, hem sıfat hem zat mertebesinde ulaşarak “Mutlak Tevhid” manasına ulaşmasıdır. Böyle bir kişinin orucunda Allah’dan gayrısı yoktur. Böyle kişiler maddeyi mana ile zahiri batın ile bir görerek Allah’ı her mertebede tevhid ederek şuhud edenlerdir. Onların orucunda “Allah” dışında bir şey olmadığından, oruç “Allah ile” ve “Allah için” dir. Alemlerde Hakk’tan başka bir şey müşahede etmediklerinden ve her şeye kendi mertebelerinden değer verdiklerinden oruçları daimdir. Batın olarak oruçludurlar. Zahiri hükümlere de Kur’an ve Sünnet üzere riayet ederek kamil kul-halife olarak oruçlarını tutarlar. Dışları (zahirleri) Şeriat-ı Muhammedi ve içleri (batınları) Hakikati Muhammedi vasıfları ile kaplıdır. Abduhu vasfıyla süslerler. Bu kemal halin kazanılması ise ancak nefs tezkiyesi ile mümkündür. Bütün ibadetlerin temel hedefide budur. Zira ayette şöyle müjdelenmiştir:

“Nefsini tezkiye eden (arıtan) kurtulmuştur” (Şems/9)

“Ey mutmainne nefis. Sen O’ndan Razı, O senden razı. Kullarımın arasına katıl cennetime gir” (Fecr/27-30)

İşte nefs tezkiyesinin sonu kurtuluş, kul sırrına ve cennete ulaşmadır. Bütün ibadetlerin temel hedefide bu sonuca insanı taşımaktır. Kamil ibadet, Hakk’a, Hakk’la, Hakk için yapılan müşahedeli ibadettir.


önceki sayfa               sonraki sayfa
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi26
Bugün Toplam384
Toplam Ziyaret888176
Hava Durumu
Saat
Takvim