Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

T.İ. 19. Sebeplerin Arkasındaki Allah

19. SEBEPLERİN ARKASINDAKİ ALLAH

Dünya yaşamını karmaşıklaştıran ve zorlaştıran içindeki olaylardır. İnsan-insan, insan-mevcud ve insan-alemler arasındaki devamlı ilişkiler hep fiil perdesi altında sebep-sonuç ilişkilerine dayanmaktadır. Her olay ve fiilin altında sebep ve sonuç aranmakta bunlar ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır. Peki, bu kalın perdenin arkasında neler vardır.

Olaylardaki sebep-sonuç ilişkileri tasavvufta öncelikle “ilim maluma tabidir” kuralına bağlanmıştır. İnsanın ve insanlığın ilim-tecrübe altında elde ettiği tüm bilgiler “malum bilgiyi” oluşturur. Her malum bilgide Allah’ın Zatı ilmine tabidir. Allah Zati İlmini alemlerde Kur’an ile açmıştır. Alemlerdeki her malum bilgi Allah’ın Zatına açılan bir kapıdır. İnsan-insan; insan-mevcud ilişkileri bu temele dayanır. Malum bilgiye basit bir örnek verecek olursak; yürürlükte olan yasalara göre bir ev satın alındığında, onun sizin malınız olduğunu göstermek için tapusunu almak zorundayız. Bu malum bilgidir. Yasalar bu ilmi zorunlu kılmaktadır. Biz ev satın aldığımızda tapuyu almasak “ilim maluma tabidir” kuralını çiğnemiş hem zahiri hem de batıni kuralı çiğnemiş oluruz. Sonuçta da hiçbir şekilde evin bizim olduğunu ispatlayamayız. Allah ilahi hüviyetini zahir, batın, evvel, ahir olarak tanımladığından, bizde O’nun mazharları olduğumuzda bu dört itibara yaşantımızda özenle dikkat etmeliyiz. Hem zahirimizi, hem batınımızı, hem evvelimizi, hem ahirimizi bütünleştirerek sebep-sonuç ilişkilerine bakmalıyız. Her insanın nefsinde taşıdığı ilim-tecrübe-ahlak vb. ile devamlı irtibat halinde olduğu Allah’a nefse tecellisini bu malum bilgi üzerinden yapmaktadır. Her olayın ve fiilin amacıda kişiyi nefsi itibariyle daha iyiye taşımaktır. Her insanın nefsi toplumu oluşturduğun her nefiste Allah’a malum bilgiyi kendi nefsinden ulaştırır. İşte insanlar nefsleriyle Allah’a verdikleri olumlu-olumsuz malum bilgi üzerinden Allah tarafından imtihana tabi tutulmaktadır. Nefsindeki malum bilgi üzerinden olayları zuhura çıkaran kudretiyle Allah’tır. Kul nefsinde oluşturduğu “malum bilgi” açısından sorumludur. Tıpkı tapu örneğindeki gibi. Kur’an ile ilahi kanunlar yürürlüktedir. Kişi nefsiyle bu kanunlara uyup uymadığına göre karşılık görür. Peki, fiil mertebesinde sebep-sonuç ilişkileri neye bağlıdır? Neden bu kadar çok karmaşık, zorlu ve çeşitli ilişkiler vardır. Fiil perdesini araladığımızda karşımıza Allah’ın isim ve sıfatları karşımıza çıkar. İlahi isim ve sıfatlar malumu oluşturur. Allah’ta bu isimler ile tecellisi ile fiilleri açığa çıkarır. Örneğin acıkan bir kişi “Rezzak” ismine müracaat eder. Bu ismi bilmese de malum bilgi (açlık hissi) onu bir gıdaya yönlendirir. Gıdaya yönelmesi “Rezzak” ismine tabi olmasıdır. Hasta bir kişinin doktora giderek “Şafi” ismine, ilaç alarak “Nafi” ismine müracaat etmesi gibi. İsimlerinin çok ve zıt isimlerin bulunması nedeniyle insan-insan; insan-mevcud; insan-alemler ilişkileri zıtlıkları ve çoklukları (kesret) oluşturur. Aynı madde farklı konumlarda ve zamanlarda farklı özellikler kazandığından işler daha da karmaşık hale gelir. Örneğin bir masa bardağımızı üzerine koymaya yararken “Nafi” ismini alırken, onun karşısına geçmeye çalıştığımızda “Mani” ismiyle bizi engeller. Fiillerdeki karmaşa, ilahi isimler ve sıfatlar mertebesinde idrak edildiğinde çokluklar fiil-esma ve sıfat mertebelerinde tevhid edilerek, sebeplerin arkasında Hakk’ın olduğu bilgisine ulaşmak kolaydır.

Her ilahi isim “isim Zatın aynıdır” tasavvuf kuralına göre ilahi isimlerin arkasında Allah vardır. Zatı vardır. “Rezzak” ismine müracaat ettiğimizde aslında Allah’a müracaat etmiş oluruz. Rezzak ismi Allah’ın Zatının bir itibarıdır. Bizdeki hal hangi isme yönelmemiz gerekiyorsa, Allah nefsimize o isim ile tecelli ederek bizi o isme yöneltir. Bizde içinde bulunduğumuz hale göre tecelliyi talep ile Hakka isimleri ile dua ederek sebeplerin arkasındaki Zata dayanmış oluruz. Böylece çokluklar (kesret) vahdete dönmüş olur. Allah’ın uluhiyeti (ilahlığına) sığınmış oluruz. Böyle bir idrakle davranış “la ilahe illallah” tevhidinin esma mertebelerindeki yaşantısıdır. İsimleri vasıtasıyla Allah’ı tevhid etmektir. Zira bütün isimlerin kaynağı Allah’tır. Allah ismi bütün isimleri bünyesinde barındırır. Sıfat Zattan ayrılmaz, Zat sıfattan asla hiç” tasavvuf kuralına göre Allah’ın hangi sıfatı ile bir ilişki içinde (insan-insan; insan-mevcud) olursak olalım; Allah’ın Zatı ile ilişki içindeyiz demektir. Yani sıfat mertebesinde Allah’ı tevhid etmiş oluruz. Böyle bir idrakle yöneliş Hakk’ça ve Kur’ana göre bir yöneliş ise sebep-sonuç ilişkileri Allah’ın Zatına dayandığından tevhidi içerir. Bu yönelişte eğer niyet hayır ise akibette hayır olacaktır. Özetle bütün sebep-sonuç ilişkilerinin arkasında Allah’ın Zatı vardır. Allah dilerse “Kadir” ismiyle bütün sebepleri ortadan kaldırarak sonucu yaratabilir. Dilerse sebeplerin altından birçok sebepler oluşturarak işi daha da karmaşık hale getirebilir. Zira tüm ilahi isim ve sıfatlar ve nefisler O’nun uluhiyeti Zatına bağlıdır. Allah dilediğini yapmakta serbesttir. Ancak kul konulan ilahi kanunlara uymak zorundadır. Zira “ilim maluma tabidir” Kur’an ise malum bilgiyi insanlara sunmuştur. Allah’ın Zati İlmide Kur’an’a ve Sünnete tabidir. Kul ilahi kanunlara uymakla sorumlu tutulmuştur. Uyup, uymamakta serbesttir. Tabi ahiretteki sonuçlarına katlanmak şartıyla. Ahiret sonuçları ise yine Kur’an ile “malum bilgi” olarak insanlığa bildirilmiştir. Daha üst bilgi ancak “zikir ve tevhid eğitimi” ile sağlanabilir.

Tevhid Eğitimi şu özet bilgiyi ona sağlayacaktır. Allah; TEK VÜCUD HÜVİYETİ ile Zatı ile kaim ve batın, Vücuduyla mevcud, sıfatı ile muhit ve tecelli, esması ile malum ve tecelli, kudretiyle fail, fiiliyle zahir, eserleri ve sonuçları ile meşhud batını ile sırdır.




önceki sayfa               sonraki sayfa
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi23
Bugün Toplam360
Toplam Ziyaret888152
Hava Durumu
Saat
Takvim