“Ve kefabillahi vekiyla” (Nisa/132), “Ve kefabillahi veliyyen ve kefa billahi nasıra” (Nisa/45)
(Vekil olarak Allah yeter), (Gerçek dost olarak Allah yeter, yardımcı olarak Allah yeter)
Her insanın Allah’ın Zati İlminde hakikati vardır. Bu hakikat “ayan-ı sabite” olarak adlandırılır. Bu hakikat Zatından Zatına olan tecelli ile açığa çıkmıştır. Ayan-ı sabite Zat mertebesinde, Zatıyla, Zatça tecelli olup, mahluk değildir. Düzenlemesi uluhiyet üzeredir. “Allah” isminin ilk zuhur yeridir. Yani her ayan-ı sabite Zatta (nokta sırrı) Zatla (B sırrı) uluhiyet (ilahlık) üzere “Billahi” sırrıyla Hakk’la “hüviyet beraberliği” ve “maiyet beraberliği” içindedir. Nefsi natıka bu beraberlik korunarak şehadet aleminde konumlanmıştır. Bunu belirten ayeti kerimede: “Nerede olursanız O (hüve) ilahi hüviyetiyle sizinle beraberdir” (Hadid/4) buyurulmaktadır.
Bu hakikat bilenlere açık, bilmeyenler için ise kapalıdır. Yukarıdaki ayetler “billahi” sırrıyla her ilahi isim ile Allah’ın insana her an, her yerde, her durumda yeteceğini ifade eden ayetlerdir. İlahi hüviyet bütün isimleri bünyesinde topladığından yukarıdaki ayetler örnek alınarak “her isim” kanalıyla “BİLLAHİ” bütünlüğünde Hakk bilen için vekil, yardımcı, dost, alim ve şahid vb. tir. Bu nedenle “İman nerede olursan ol Allah’ın seninle olduğunu bilmendir” buyurulmuştur.