“Doğrusu nefsini (kendini) arıtıp temizleyen, Rabbinin ismini anıpta namaz kılan kurtuluşa erdi” (Ala/14-15)
Nefsin arınması, nefsin kendi hakikatine ulaşmasıdır. Nefsin hakikati Allah’ın Nuru ve Kur’anın sırrıdır. Şehadet aleminde perdeli olan bu hal, ancak tevhid ve nefsi irfan yolu ile açılır. “Nefsini bilen Rabbını bilir” buyuran Hz. Resul (sav), nefsin bu asli hakikatini kastetmiştir. Nefsin asıl sahibinin Allah olduğuna bu hakikat bilinerek ulaşılır. Nefs ise Allah’ın tecelli mahallidir. Nefsi bu hakikate ulaştırabilmek için Rab ismiyle tecelli eder. Nefs, Rab ismi altında tüm ilahi isimlerin tasarrufu içindedir. Ancak temizlenen (arınan) nefs tecellilere Hakk olarak riayet eder. Zira tecelliye hakkıyla riayet etmek kulluktur. Nefse arız olan her türlü kötü ahlak ve vasıf tecelliyi bozar. İlahi isimlerin asli hali ile zuhura çıkmasını engeller. Rabbı bilmenin temel yolu ise, nefsi arındırıp kendi nur haline döndürmektir. Nefsi natıkasını Kur’an-ı Natık haline çevirmektir. Bu nedenle nefs “Rab” olarak Allah’ı ve esmaül hüsnasını ne şekilde zikrederse, o şekilde tecelli gerçekleşir. Nefsindeki Rab ilmi o derece artar. “Beni zikredin bende sizi zikredeyim” buyuran Allah; kişi hangi şekil ve isimle O’nu anarsa; zikrettiği vasfıyla kişiyi anar. Allah’ın kişiyi anması onunla olmasıdır. “Ben beni zikredenle beraberim” buyuran Allah kişiyle her an “mahiyet beraberliği” içindedir. Yani zikir, zikreden BİR olmuştur. Bu ise “Allah ile” olmaktır. Bu ise en büyük kurtuluştur.