“(Resulum) Şüphesiz bu Kitab’ı sana insanlar için Hakk olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi nefsi lehinedir; kimde saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin”
(Zümer/41)
Allah her nefsi natıkayı Kur’an ile donatıp onu beden kalıbıyla şehadet alemine indirmiştir. Nefsi natıka Allah’In nurundan olup Kur’anın sırrını taşır. Ancak nefsi natıka dünyada beden kalıbına girip yaşamı boyunca türlü ahlaklar ve vasıflar ona bulaştığından bu asli halinden uzaklaşır. Asli halinin nefse hatırlatılması için Kur’an, Peygamber tarafından her nefse tebliğ edilmektedir. Yani nefsinde dürülü olan hakikatin açığa çıkarılması istenmektedir. Kim ki Kur’an yolu ile sıratımüstekimi (doğru yolu) seçti kendi hakikatini açığa çıkarmış oldu. Kim ki tersini yaptı nefsini karanlıklara gömdü. Kur’ana uyan nefsi lehine davranmış aksi davranan ise nefsi aleyhine davranmış olmaktadır. Hz. Resul (sav) sadece bu hakikati hatırlatan tebliğcidir. Bu kişilerin vekili değildir.
Her nefis elestte, “Ben sizin Rabbiniz değilmiyim” sorusuna “Evet Rabbımızsın” cevaplarına şahid tutulmuştur. Elestte verilen bu söz “işittik” bölümüdür. Her nefis şehadet alemine gönderildiğinde, “itaat ettik” demeleri için nefisleri sorumlu tutmuştur. Bunu belirten ayeti kerimede şöyle buyurulur: “Onların aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resulüne davet edildikleri zaman müminlerin sözü “işittik ve itaat ettik” demeleridir. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Nur/51).
İşte her nefis elestte “işittiği” ve tasdik edip mümin vasfını kazandığı halini muhafaza ve ispat etmek için şehadet aleminde yerini almıştır. “İtaat ettik” demeleri ve yaşamaları için var edilmişlerdir. İmtihan sırrıda budur. “İşittik ve itaat ettik” bölümlerini tamamlayan nefisler felaha (kurtuluşa) ermişlerdir. Ezan-ı Muhammedi “felaha” çağrışının bir sırrıda budur.