A. H. 95. Nefs, Takva, Tevhid ve Tevbe
95. NEFS, TAKVA, TEVHİD ve TEVBE
“Yine onlar (takva sahipleri) bir kötülük yada nefislerine (kendilerine) zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki. Bir de onlar işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler”
(Ali-İmran/135)
Takva iki boyutludur. Birincisi emir ve yasaklara riayet etmektir. Günah ve kötülüklerden sakınmak ve salih amellere koşmaktır. Takvanın ikinci boyutu ise “vücud şirki”nden kurtulmaktır. Hz. Resul (sav) “Vücudun kadar büyük günah olamaz” buyurarak bu ikinci yolu bize açmıştır. Kendini ayrı Hakk’ı ayrı görmek ikiliktir ve şirki oluşturur. Allah’ın istediği ise tevhiddir. Kişiyi nefsi temsil eder. Vücud (varlık) şirkinden kurtulmanın yolu “nefsini bilip Rabbını bilme” yolundan geçer. Nefsinin hakikatinin Allah’ın nurundan ve Kur’an’dan ibaret olduğunu idrak eden kişi, nefs emanetinide sahibine teslim ederek “tevhid”e ulaşır. Kendini ayrı bir vücud görmez. Nefsini ve nefsindeki tüm tecellileri Hakk’la birlikte görür. Hakk’ın hüviyetinin ve Zatı nefsinin “kayıtlanmış” ve “sınırlanmış” bir sureti olarak kabul eder. Bu ise tevhid ve nefsi irfan yolu ile gerçekleşir. Kişi bu hakikatlere ulaşsada “gaflet” halinde bu hakikatlerden zaman zaman uzaklaşabilir. Ancak bu süreklilik arzetmez. Hemen tevbe-istiğfar ederek “Hakkla beraberlik” haline geri döner. Bu nedenle gaflette, günahlarda, kötülüklerde ısrar etmemiş olurlar.