“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep alemlerin Rabbi Allah içindir”
(Enam/162)
Her insan Allah’ı bilmek, Allah’ı bildikten sonra O’nun istediği doğrultuda yaşamak için halk edilmiştir. İnsanın hakikati ise nefsi natıkasıdır. Nefsi natıka Allah’ın nurunu ve sırrını taşır. Yani Allah’la vardır ve mevcudiyetini Allah’la sürdürür. Nefsi natıka Allah’ın Zati Sıfatları, sübuti sıfatları ve isimlerinin tecelli mahallidir. Her insan bu yolla nefsini ve Rabbini bilebilir. Her insan nefsini ve Rabbını bildiği derece üzerinden Hakk’la beraberdir. Bu nedenle insanlarda derece derece, mertebe mertebe yaşamlarını ve ibadetlerini sürdürürler. Yaşamın ve ibadetin amacı “Allah rızası” kazanmak için yapılır. Rızada bir sıfattır. En zirve yaşam ve ibadet ise “Allah için” yapılandır. Bu ibadetin içinde nefsin hiçbir payı yoktur. Ne rıza, ne cennet, ne cehennem düşüncesi böyle bir kulluğa yaraşır. Bu ise nefsin hakikatini bilip, onu gerçek sahibine teslim etmekle mümkündür. Bu ise “FENA” halidir. Böyle bir hale erene ise Allah bütün isim ve sıfatlarıyla tecelli ederki, bu da “BEKA” halinin yaşanmasıdır. İşte Hakk’ın BEKA tecellisine Hakk’ça riayet eden kişinin yaşamı, ibadeti ölümü “Allah için”dir. Allah ismi tüm isim ve sıfatları bünyesinde cem ettiğinden, alemlerde bunlardan oluştuğundan “Alemlerin Rabbi Allah için”dir buyurulmaktadır. Yani “Allah için” yapılan her ibadet alemleri kapsar. Böyle bir yaşam ve ibadet alemleri kuşattığından, alemlere rahmet olur. İşte böyle “Kurani yaşam” Allah’ın dinine yardım eden bir yaşamdır. Bu nedenle ayeti kerimede şöyle buyurulur: