“Enfüs ve afaktaki ayetlerimizin hüviyetiyle HAK olduğunu sana açık olarak bildireceğiz”
(Fussilet/53)
İnsanın ve alemlerin temelde iki yüzü vardır. Biri batını yönü nefsini (enfüs) zahiri yönü ise afaktaki durumunu yansıtır. Gerek enfüs gerek afak “Hak” olarak yaratılmıştır. “Biz alemleri HAK olarak yarattık” (Zümer/5) buyurulmuştur. Hakk ismi Zat ismidir ve bütün ilahi isim ve sıfatların açığa çıktığını belirtir. Hakk ismi zuhurda olan bütün isim ve sıfatları bünyesinde bulundurur. İnsanın nefsinde tecelli edenler de bu ilahi isim ve sıfatlardır. Alemlerin her mevcudunun nefislerinde. Hepsine birden bu yüzden “nefs-i külli” adı verilmiştir. Yani alemlerde zuhurda olan O’nun İlahi isim ve sıfatlarıdır. Ben sana baktığımda Hakk’ın isim ve sıfatlarını sen bana baktığında veya herhangi bir şeye baktığımızda Hakk’ın ilahi isim ve sıfatlarından oluşmuş bir şeyi görürüz. Görüntünün sebebide Hakk’ın zahir, bari, musavvir isimleri ile açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Enfüs ve afak Hakk’ın isimlerinden ve sıfatlarından olduğu için ayetlerdir. Bu hakikatler tasavvufta “lâ mevcude illallah” ve “lâ mevcude illa hu” zikirleriyle özetlenmiştir. Alemlerdeki çokluğu (kesret) oluşturan TEK ZATIN (VAHDET) isimlerinin ve sıfatlarının çoğalması olduğu idrakine ulaşmak istenen hedeftir. “Allah Hakk’ın ta kendisidir” (Hac/6) ayeti ile bütün bu ilahi isimler tek çatı altında toplanmıştır. Zuhurda olan her şeyde Allah’ın “kayıtlanmış” ve “sınırlanmış” bir suretidir. Allah’ın hüviyetinin dışında olmadığından O’ndan bir işarettir ve ayettir.