Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor.
“İsmi aziz ve celil olan Yüce Allah şöyle buyurdu:
-Kulum bana kavuşmayı severse, Ben de ona kavuşmayı severim... Ama bana kavuşmayı sevmeyince Ben de ona ona kavuşmayı sevmem.”
Bu Kudsi bir Hadisi Şeriftir. Şimdi manasına geçelim. Bilesin ki, yolculuk iki şekilde olmaktadır.
Bu büyük alemdeki yolculuk, enfüsi olan küçük alemdeki yolculuk.
Büyük alemde yapılacak yolculuk için binek hayvanına, yada başka bir vasıtaya ihtiyaç vardır. Keza enfüsi olan küçük alemde de binek hayvanına, ya da bir başka vasıtaya ihtiyaç vardır. Ne var ki küçük alemdeki vasıta ancak zati muhabbetten ibarettir. Ama, sıfatlara ve fiillere ait muhabbetten değil. Yalnız zata muhabbet...
Bu manaya “Kulum severse...” cümlesi işaret etmektedir. Yani “Kul bana kavuşmayı, hakiki müşahedemi severse...” demektir. Bu durum, yani hakiki müşahedem onun izafi ve mecazi varlığından sıyrılmasına bağlıdır. Bundan sonrasıdır ki muhabbet burakına biner... Şevk kamçısını alır... Aşk vadisine geçer... Böyle nice sırlar mesafeyi kat eder... Ve parlak bir menzile varır ki bu fena halidir. Bu fani varlığın erimesidir, bitmesidir...
İşte o kul bu hali bulduktan sonradır ki Allahü Teala onunla karşılaşmayı sever. Zati, hakiki mevcudiyeti ile ona tecelli eder... Bu tecelli, fena haline geçtikten sonra onun beka makamını bulmasıdır. Bu makam onun fena haline geçmesine bir mükafat olarak yapılır.
Hadisi Şerifin, anlatılan kısmın zıddı olan ikinci kısmına gelince, onu da şu şekilde anlatmak mümkündür.
“Kul hayvani arzularına dalıp helake gitmesi sebebi ile Bana kavuşmayı istemezse Ben de ona kavuşmayı istemem. “Yani tecelli etmemekle... Bilhassa, zati bir tecelli etmemekle... Böylece o, tabii olan şehvet deryasına batar gider... hayvaniyet unsuru vadisinde helak olur.
Bu Kudsi Hadis için bir başka açıdan şöyle bir şerh yapmak icap eder. Şu mana anlatılmak istenmiştir:
“Kamil ve kullukta tahakkuk eden bir kul, zatımın, sıfatımın ve fiillerimin müşahedesini isterse, sıfatımın fenası zımnında, zatımı müşahede ile onu severim... Zatımın, sıfatımın ve fiillerimin bekası ile de onu severim. Şayet o istemezse ben de istemem. “Ama, bu istememek tard ve yukarıda anlatılan mananın aksi olarak tecelli eder.
Sonucu bu iki cümle ile bağlayalım. Şöyle ki:
Şayet bir kul, özünde hayır bulursa Allah’a hamd etsin. Şayet şer bulduysa, o zaman da yalnız nefsini ayıplasın. Sebebine gelince, bütün bu haller, Allahü Teala’nın o kulunu sevmesi ya da sevmemesi babında birer delildir, işarettir, alamettir.
En iyi bilen, en iyi hükmü veren Allah’tır.
Sadreddin-i Konevi Hazretlerinden Alıntıdır.