A. H. 43.Ledün İlmi ve Muhammedi Şuhud
43. LEDÜN İLMİ ve MUHAMMEDİ ŞUHUD
“Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan (ledün) ilmi öğretmiştik”
(Kehf/65)
Allah’ın katından (indinden) rahmet ve ilim vermesi Zatından, Zatına, Zatıyla kul mertebesine nüzulu demektir. Kul mertebesinin ise “billahi” ve “bismillahi” sırrıyla Allah’ın Zatına urucudur. Nüzul ve Urucun ortak noktası, Ahadiyeti Zat’tan olan vahidiyet mertebesi yani Hakikat-i Muhammedi’dir. Bunun hakikatine ulaşmak “Noktanın sırrına” ve “B sırrına” ulaşma ile mümkündür. Yani rahmeti ve ilmi kaynağından, Zattan almaktır. Bu nedenle bu kişilere arifibillah denmiştir. Kendilerine mal edecekleri bir ilimleri yoktur. Allah katından ne indirilirse onu bilir ve aktarırlar. Allah’ın katından gelen rahmet ve ilim Kur’an olduğundan onlar “Kur’an-ı Natık” “fiili besmele” dolayısıyla fiili Kur’an, temsili Kur’an ve tafsili Kur’an olurlar. Bu özellikleri ile de alemlere rahmet olurlar. Bu konu ise ancak tadılarak bilinir. Tadmayan bilmez. Bu yola ise Kur’an yaşanılarak ulaşılır. Kur’an yaşanılarak nokta olunur. Nokta olunca Kur’an yaşanır. Vahdet ve kesretin BİR müşahede edildiği “Muhammedi Şuhud” mertebesi olup, Kur’an ile her şeye tam değerinin verildiği noktadır. Ancak bu noktaya ulaşanlar Allah ile bilir, Allah ile görür, Allah ile işitir… vb. fiili Allah ile yaşar. Bunlar “habibullah” sırrının tecelli noktasına ulaşmış “seçilmiş” kişilerdir. Nefisleri saf, zekiye, arınmış olduğundan “Seni nefsim için seçtim” (Taha/41) ayetinin mazharı olup, Allah’ın Zatı Nefsine ayırdığı ve özel tecelliye mazhar nefislerdir. Bu nedenle “Hızır” denmiş ve “Hızır Allah’tır” buyurularak bu seçilmiş kişilerde Zatın, Allah ismiyle zuhura çıktığı ifade edilmiştir. Hemde bütün isim ve sıfatlarıyla zuhura çıkan Hakk’tır. Bu nedenle Hz. Resul (sav): “Beni gören Hakk’ı görmüştür” buyurmuşlardır.